Galiba yaygın medya, alemi kör, sağır sanıyor; hep beraber ahali kandırmaca oyunu oynuyorlar. Türkiye’nin, HTŞ ve Suriye Milli Ordusu’nun saldırılarında hiç payı yokmuş, onlar tamamen bağımsız hareket ediyorlarmış gibi anlattılar Suriye’de iç savaşın alevlenmesini.
Fakat öte yandan haritadaki değişimi ve Halep kalesine Türk bayrağı asılmasını ülkemiz adına kazanç saydılar. Soğukkanlılığını yitirmiş ve -M. Ali Güller’in deyimiyle- “fetih çılgınlığına” kapılmış bir gazetecilik yürüttüler. 12 yıl önce Türkiye’nin, Suriye’deki iç savaşa müdahil olmasını sorgusuz destekleyen medya gücü, yine çizmelerini kuşandı.
Akşam gazetesi, Mehter marşıyla Halep’e yürümeye başladı bile. “Mehter marşıyla Tel Rıfat’a” manşetinin altında “Halep Kalesi’ne ay yıldız” fotoğrafını yayımlayıp, üzerine de “En son 1948’de Türkiye’ye katılmak isteyen Halepliler, kaleye Türk bayrağı çekmişti” diye yazdı. MHP’nin gazetesi Türkgün de “Halep aslına dönecek” dedi bayrak fotoğrafının üstünde.
Sabah yazarı Hilal Kaplan ise “Türk bayrağı Halep kalesine çok yakıştı” başlıklı yazı yazdı. Akşam yazarı Turgay Güler sevincini “Halep Kalesi’nde dalgalanan o bayrak” yazısında satırlara döktü. Türkiye gazetesinde Yılmaz Bilgen de “Haleplilerin TL’ye geçmek istediğini” öne sürdü.
Bu tam da iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Halep kalesine Türk bayrağı asılmasını “Halep iliklerine kadar Türk ve Müslüman’dır” diye savunmasına denk düşen bir gazetecilik. Ama bir ülkenin bayrağının başka bir ülkenin kalesine asılmasının anlamı bellidir. Böyle bir durumda gazetecilerin bayrak asılmasının nedenini, niçinini sorgulamak yerine desteklemeleri, savaş çığırtkanlığının ne denli çığırından çıktığının göstergesi.
İktidar medyasının bu tutumu, yayınlarda kullandıkları dile de yansıdı. Türkiye’nin organize ettiği Suriye Milli Ordusu’nun birlikte hareket ettiği HTŞ (Heyet Tahrir eş-Şam) de “muhalifler” tanımına alındı. Hatta Habertürk’teki Hülya Hökenek gibi bazı isimler de “devrimciler” demeyi yeğledi. Oysa HTŞ, Türkiye’nin de terör örgütü kabul ettiği Selefi bir cihat örgütü.
Ne yazık ki, gazetecilik, Suriye iç savaşının başında görevini yerine getirmemişti şimdi de öyle. Başkasının savaşında taraf olmanın Türkiye’ye getirdiği ağır bedelden hiç ders çıkarmamış görünüyorlar. Parti yandaşlığı, yurtseverliğin önüne geçince barışı savunmak akıllarına gelmedi.
O yüzden de HTŞ, Esad rejimini devirdiğinde “Gereğini Türkiye yaptı” manşetleri atabildiler. Savaş kazanmış gibi sevinç çığlıkları atıyorlar. Elbette Suriye’nin kanlı Esad yönetiminden kurtulması olumlu bir değişim ama fetih çılgınlığı, yeni faturalar getirebilir ülkemize.
Ülkesini, insanını ve barışı gözeten gazeteciliğin tam zamanı…