CHP Ankara İl Başkanlığımız önünde İl Başkanımız Ümit Erkol tarafından AKP iktidarında 17-25 Aralık’ta gerçekleşen ve ülke tarihinin en büyük rüşvet operasyonunun yıl dönümünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
17/25 Aralık 2013 yılında gerçekleşen operasyonlarda Tapeler yayınlandı, 4 bakan ve oğlunun karıştığı rüşvet olayları gün yüzüne çıktı.
İl Başkanımız Ümit Erkol ayrıca Milli Eğitim Bakanının TBMM'de yaptığı ve okullarda tarikat yapılanmasına verdiği desteği de basın açıklaması ile kınadı.
İl Başkanlığı önünde gerçekleşen basın açıklamasına İlçe Sekreterimiz Nazım Yurdakul ve Kadın Kolu Başkanımız Aysel Atakurt'ta katılmıştır.
17-25 Aralık Yolsuzluklarını
#Unutmadık
#Unutturmayacağız.
BASIN AÇIKLAMASI
SAYIN BASIN MENSUPLARI,
Değerli Ankaralılar;
22 yıldır iktidarda bulunan ve her fırsatta Cumhuriyet’in temel değerlerine saldıran AKP, ikinci yüzyılın ilk yılında da cumhuriyetimizin taşıyıcı kolonlarını yıpratmak için her yöntemi deniyor.
İktidarın yıpratmak istediği devrimlerden biri de, eğitim ve öğretim birliği yasasıdır.
Cumhuriyetin kuruluşunun ardından gerçekleştirilen eğitimin birliği yasası ile demokratik ve laik eğitim verilmeye başlanmış; ülkemizin geleceği için bilimin ışığında ilerleme amaçlanmıştı.
Ulu önder Atatürk, “yaptığımız ve yapmakta olduğumuz devrimlerin amacı, Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen çağımıza uygun ve bütün anlam ve biçimiyle uygar bir toplum haline ulaştırmaktadır” demişti.
Cumhuriyetimiz, kurulduğu günden beri gericilerin, yobazların, arsızların, hırsızların saldırılarını göğüsledi.
Bu saldırıların birinde, genç öğretmenimiz asteğmen Kubilay’ımızı, 1930 yılının 23 Aralık’ında, yani bundan tam 93 yıl önce bugün şehit vermiştik.
Bu vesileyle kendisini saygıyla yâd ediyorum.
O günün gerici yobazları da, bugünün iktidarı da, samimi Müslümanların din duygularını istismar ederek, cumhuriyetimizin temeline dinamit koymayı ve böylece kendi iktidarlarını ilelebet sürdürmeyi hedefliyorlar.
Bu saldırıları, en çok da eğitim ve öğretim alanında yapmaya yelteniyor. Eğitim sistemimiz, AKP’nin işbirliği yaptığı tarikat ve cemaatlerle kuşatılmış durumdadır.
Bu sistem, çocuklarımızın zihinlerini örümcek ağları gibi örüp, samimi Müslümanların dini inançlarını kullanarak, her türlü arsızlığı, hırsızlığı yapmayı amaçlamaktadır.
İzin vermeyeceğiz…
Değerli Ankaralılar,
Sayın basın mensupları,
Eğitim ve öğretimin laik ve demokratik karakterinin korunması elzemdir.
Ulu önder Atatürk’ün dediği gibi “hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir”.
İlimde, fende, ilerlemenin şartı, bilimsel bilginin rehberliğini kabul etmektir.
Bilimsel bilgi ise, yalan yanlış öğrenilmiş, tarikat ve cemaatlerin elinde deforme edilmiş, hurafelerle donatılmış bir sistemle elde edilemez.
Tarikat ve cemaatler, hızla eğitim öğretim sisteminden uzaklaştırılmalı; çocuklarımızın tertemiz beyinleri, onların kirli emellerinden korunmalıdır.
İnançlı samimi Müslümanların dini duygularını kullanan cemaat ve tarikatlarla içli dışlı olan AKP iktidarının, bir zamanlar yere göğe sığdıramadığı Fetö’nün yerine, bu kez Süleymancılarla, Hizbullahçılarla yahut menzilcilerle iş tutmaktadır.
İktidarın, birer habis gibi vücuda zarar veren cemaat-tarikat ilişkilerinden ders almadığı anlaşılmaktadır.
Bu ilişki, Türkiye Cumhuriyetini uçuruma sürüklemekte, eğitimde dünya ortalamasının oldukça altına düşmemize neden olmaktadır.
Hatırlayın, AKP iktidarı, “alınları secdeye değiyor” diye bir zamanlar Fetö ile iş tutmuştu.
O işbirliği, neredeyse darbe ile sonuçlanmış; Fetöcü ayaklanmaya karşı ilk direnişi, bombalanan meclise ilk gelen bugünkü genel başkanımız sayın özgür özel göstermişti.
Bu iktidarın gözü o kadar dönmüş; cumhuriyet devrimlerine karşı o kadar saldırgan ki, o gün Fetöcülerle yaptığı işbirliğini, bugün de diğer tarikat ve cemaatlerle yapmaktan geri durmamaktadır.
AKP’nin Fetöcüleri, terörist ilan etmesi ne zaman gerçekleşmişti, hatırlıyor musunuz?
AKP’li bakanların ve onların çocuklarının rüşvet aldığına ilişkin belgelerin açığa çıkartılmasından sonra…
Tarihimize 17-25 Aralık yolsuzluklar haftası olarak geçen o hafta, iktidarın kamunun imkânlarını nasıl da kendi eş-dost ve akrabalarına peşkeş çektiğini gözler önüne sermişti.
İçinde bulunduğumuz hafta, aynı zamanda, tarihe yolsuzluk haftası olarak geçen o günlerin de yıldönümü.
Cumhuriyetimizin temel taşıyıcı kolonu niteliğindeki eğitim sistemimizi niçin bozmak istediklerini şimdi anladınız mı?
İstiyorlar ki, din adı altında insanlarımız, kaderciliğe teslim olsun, sorgulamaktan, hakkını aramaktan vazgeçsin ve onların bakanları, çocukları, beşli çeteleri, uyuşturucu baronlarıyla işbirliği halinde, ülkemizin zenginliklerini peşkeş çeksin.
İzin vermeyeceğiz…
Yolsuzluklara, haksızlıklara ve her türlü rüşvet ve iltimasa karşı, halkın haklarını korumak, kimsesizin kimsesi olmak için başta demokratik ve laik eğitim olmak üzere Cumhuriyet’in taşıyıcı kolonlarına sahip çıkmak, bir yurttaşlık görevidir.
Bu görevimizi yerine getirmeyi bir borç biliriz.
Sayın basın mensupları,
Parmağında tek bir yüzükle iktidara gelip, şimdi, mal varlığının haddi hesabı olmayan bu iktidar mensupları, 17-25 Aralık’ta açığa çıkan yolsuzluk ve rüşvet çarklarının üstünü örtmüş olabilirler.
Ancak hepimiz biliyoruz ki AKP iktidarı, beşli çetelerle, uyuşturucu baronlarıyla kurmuş olduğu yolsuzluk düzeniyle bu ülkenin kanını emmekte, gelecek kuşaklarımızı, bugünden yoksullaştırmaktadır.
Türkiye’yi, içine itildiği bu açmazdan da, AKP iktidarından da kurtaracak olan cumhuriyet halk partisidir.
Türkiye, içine itildiği bu uçurumdan, cumhuriyet halk partisinin öncülüğünde ve iyi yetişmiş, liyakat sahibi, ufku açık ve cumhuriyetin temel değerlerine sahip çıkan kadroların özverisiyle kurtulacaktır.
Söz konusu kadrolar da, nitelikli ve bilimsel eğitim ile yetişebilir.
İşte bu nedenle AKP iktidarının Süleymancılarla, Menzilcilerl, Hizbullahçılarla, Ensarcılarla yaptığı işbirliği sonucu körpecik yavrularımızın tertemiz beyinlerine gerçeklerden uzak hurafeleri enjekte etmesine izin vermeyeceğiz.
Yolsuzluk ve hırsızlığa karşı uyanık olmanın; milyonlarca yurttaşımızın yoksullaşmasının önüne geçmenin yolu da demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini ve cumhuriyetin temel ilkelerini savunmaktan geçer.
Sözlerimi, mustafa kemal Atatürk’ün, “devrimimizin aleyhinde fikir ve duygu taşıyanları aydınlatıp doğru yolu göstermek aydınlara düşen millî görevlerin en önemlisi ve en birincisidir” sözüyle tamamlıyor ve herkesi eğitim sistemimizin tarikat ve cemaatlere teslim edilmesine karşı ses yükseltmeye ve cumhuriyet devrimlerini savunmaya çağırıyorum.
Biz buradayız ve AKP iktidarının kirli emellerine geçit vermeyeceğiz.
İl Başkanımız ayrıca Milli Eğitim Bakanının TBMM'de yaptığı tarikatları destekleyen ve onlara yol veren açıklamasına karşıda şunları söyledi :
Değerli Basın Mensupları,
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in bütçe görüşmeleri sırasında yapmış olduğu laiklik karşıtı konuşmasına yönelik Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini paylaşmak üzere gerçekleştirdiğimiz basın açıklamasına hoş geldiniz.
Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, “Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüce bir toplum olarak yaşatır veya bir milleti esaret ve sefalete terk eder” şeklinde ifade ederek önemini vurguladığı Milli Eğitim, mevcut iktidarın tam bir başarısızlık içinde olduğu bir alandır.
AKP Genel Başkanı’nın “eğitim alanında başarısız olduk” sözleri ile bir itiraf olarak hafızalarımıza kazınan 21 yıllık dönemde, 9 bakan değişmiş, eğitim sistemi yaz boz tahtasına dönmüş, bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, dinselleştirilmiş ve iktidarın ideolojik hedefleri için araç haline getirilmiştir. PISA vb uluslararası araştırma sonuçları da eğitimin niteliğine yönelik başarısızlığı net bir biçimde ortaya koymaktadır. Oysa Milli Eğitim, ülkemizi geleceğe taşıyacak kuşakların iyi eğitimli ve donanımlı olmasını sağlayacak en önemli hizmet alanı ve ülke için bir beka sorunudur. Meclis’te kabul edilen bütçe, öğretmenlerin, akademisyenlerin, eğitim emekçilerinin, ailelerin ve en önemlisi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızın sorunlarını çözebilecek bir akla, vicdana ve niyete sahip değildir!
Merkezi Yönetim Bütçesi içerisindeki payı % 19,24’lerden % 14,56’ya gerileyen, % 81’i personel gideri olan, yatırım bütçesi 2002’de % 17,18 iken % 9,15’e kadar gerileyen Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek iktidar milletvekillerinin oyları ile kabul edilmiştir.
• Öğrencilere bilimsel ve nitelikli bir eğitim vermekten uzak,
• Ailelerin artan mali yüklerini ve kaygılarını azaltmayı hedeflemeyen,
• Öğretmenlerini yoksulluk sınırının altında maaşlara reva gören,
• Bir milyonu aşan atanamayan öğretmenlere bir umut vermeyen bu bütçeyi
konuşmamız gerekirken, Maalesef Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in gün boyu yapılan bütçeye yönelik eleştirilere vermesi gereken cevapları değil; Türkiye’nin geleceği için çok büyük bir tehlike olan laiklik karşıtı demeçlerini konuşmak zorunda kalıyoruz. Bakan’ın verdiği rakamlara göre Milli Eğitim Bakanlığı, 1.167’si resmi kurumlarla olmak üzere 2.709 protokol imzalamış bulunuyor. Bu protokoller, okullarımızın ve milli eğitim sistemimizin gereksinim duyduğu fiziki altyapı, malzeme, yazılım ve/veya donanıma yönelik çeşitli kurumların yapacağı katkılara yönelik değildir. Aksine, Milli Eğitim Bakanlığı’nın anayasal görevi olan ve öğretmenlerimizin uzmanlığında okul yaşamında geliştirilmesi beklenen yaşam becerilerine yöneliktir. Bunu, Bakan’ın Meclis’te bu protokolleri savunurken ortaya koyduğu gerekçelerden de anlıyoruz.
Öğrencilerin bilgi, beceri, davranışlarının geliştirilmesi MEB ve öğretmenlerin görevidir. Tarikat ve cemaatleri, çocukların dağa çıkmasını engelleyen sivil toplum örgütü olarak gördüğüne ve protokol imzalamaya devam edeceğine yönelik beyanları asla kabul edilemez. Bakanın bu sözleri, bugüne kadar zor şartlarda hizmet veren öğretmenlerimizi dağa insan kaynağı yetiştirmekle suçlaması anlamına da gelmektedir. Öğretmenlerimizin, çocukların terör örgütüne kaynak olarak dağa çıkmasını engelleyemeyeceğini ama kerameti kendinden menkul tarikat ve cemaat unsurlarının engelleyeceğini dile getirmek de başlı başına bir zavallılıktır.
Milli Eğitim Bakanı, bu yapılarla ilişkiyi savunurken özelikle belirli bir bölgeyi işaret etmekte, cemaat ve tarikatlar aracılığıyla bölgenin şekillendirilmek istendiğini de açıkça itiraf etmektedir. Yatılı okulları kapatıp çocuklarımızı tarikat ve cemaatlerin yurtlarına mahkûm eden kişinin gerekçesi bu nedenle doğru değildir. Bakanlığın tarikat ve cemaatler ile yaptığı protokolleri tasdik etmesi, eğitimin topyekûn dinselleştirilmesini hedefleyen politikaları ifşa etmiştir. Ancak, unutulmamalıdır ki bu politikalar, geçmişte milletimizin hafızasından uzun süre silinmeyecek travmalar ile sonuçlanmıştır. Bu yapıların araç olarak kullanılmasının sonuçları 15 Temmuz darbe girişimi ile acı bir şekilde deneyimlenmiştir. Bakanın ve AKP kadrolarının bu yaşananlardan ders almadığını görüyor; kendilerine bu yoldan dönmeleri için bir kez daha çağrıda bulunuyoruz.
Bakanın açıklamalarından ve tavırlarından, siyasi iktidarın 4+4+4 düzenlemesi ile hız kazanan bilimsel, çağdaş, laik eğitimi sonlandırma hamlesinin bugün artık başka bir aşamaya geçtiği anlaşılıyor. Bakanın çocukların dağa çıkmasını engellemek perdesiyle gizlemek istediği bu icraatlar, örneğin ÇEDES projesinin İzmir, Kırklareli, Eskişehir gibi partisinin az toplumsal
destek aldığı bölgelerde başlaması göz önüne alındığında, başka bir siyasal hedefin unsurları olduğunu da açıkça göstermektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı ve bizzat Bakan Yusuf Tekin gerçekleştirilen bu icraatlar ve söylemler ile maalesef laiklik karşıtı odakların sözcüsü ve hamisi durumuna gelmiş bulunmaktadır. Kişiye özel bir yasal değişiklik ile rektör olan ve Milli Eğitim Bakanlığının tüm tartışmalı icraatlarının sorumluluğunu taşıyan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i istifaya davet ediyoruz. Bu çağrının karşılık bulamayacağı ve AKP iktidarında görevden çekilme erdemi gösteren bir bakan olmadığı öngörüsü ile kendisinin atamasını yapan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı sn. Recep Tayyip Erdoğan’a, Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda, namusu ve şerefi üzerine ant içtiği ‘’laik Cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına’’ yönelik yeminini hatırlatıyor, görevlendirdiği Milli Eğitim Bakanı’nı görevden alması çağrısında bulunuyoruz.
Son sözümüz milletimizedir!
Laiklik, bu ülkenin geleceği için en önemli Cumhuriyet ilkesidir!
AKP ve onun beslediği her tür laiklik karşıtı unsur, politika ve söylemle, yasal ve toplumsal her platformda mücadele etmeye devam edeceğiz!
Kamuoyuna saygılarımızla duyururuz!