Türkiye Hilal kızımızın bisiklet almak için biriktirdiği paraya mı muhtaç?
Cumhurbaşkanı önceki gün AKP il başkanlarına video konferans yöntemiyle hitap etti. Teşkilatına, başlattığı yardım kampanyasına katılma çağrısı yaptı.
Erdoğan dün de AKP’nin seçimi kazandığı illerdeki belediye başkanlarına aynı yöntemle bağlandı.
Onlara talimatlar verdi.
O zaman anladım ki; bu yardım kampanyası AKP’nin yardım kampanyası. AKP’lilere yönelik dayanışma kampanyası.
Neden mi?
Cumhurbaşkanı’nın bütün televizyonların mecburen canlı yayınladığı telekonferans toplantısında ülkenin yarısından çoğunu temsil eden başkanlar yoktu.
İstanbul yoktu, Ankara yoktu, İzmir yoktu Antalya, Adana, Mersin, Muğla, Hatay, Bolu yoktu. Trakya illeri yoktu.
Kısaca, CHP’nin kazandığı illerin belediye başkanları dışlanmıştı. HDP’den seçilen belediye başkanları da dışlandı diyeceksiniz ama demeyin.
Onların koltuğunda kayyımlar oturuyor.
İstanbul’un Belediye Başkanı bir yıldır Cumhurbaşkanı’ndan randevu alamıyor; görüşemiyorlar. Daha doğrusu 81 milyonu temsil ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı CHP’li olduğu için İmamoğlu’yla görüşmüyor.
Durum bu kadar açık ve net.
İstanbul’un patronu kim?
Tayyip Erdoğan bu kentte başkanlık yaptı?
Soruyorum; seçilmiş belediye başkanı mı kentin patronudur, atanmış vali mi?
Kim?
Seçilen mi atanan mı?
AKP yerinden yönetim anlayışını savunan partiydi. Devran değişti, AKP de değişti, belediye başkanlığı sırasında bakana televizyonda, canlı yayında haklı olarak posta koyan Erdoğan da...
Merkezi sistemin ötesine geçti, bütün ülkeyi kendine bağladı.
Tek söz sahibi Saray olsun diyor.
Tek söz sahibi Beştepe’nin olmasını istiyor.
Ama Türkiye Beştepe’den büyük!
İzmir’i, İzmir’in seçilmiş belediye başkanı yönetecek; Beştepe değil.
Mersin’i, Mersin’in seçilmiş başkanı yönetecek; Beştepe değil.
Beştepe, eğitimden sağlığa, savunmadan ulaşıma, kentlerdeki imar durumundan, belediyelerin harcayacağı paraya kadar her şeyi yönetmek istiyor.
Camilerde verilecek vaazdan...
Okullarda okutulacak derse...
İstanbul metrosunun veya Ankara metrosunun çalışma saatine kadar...
Olmuyor, bütün ülke Beştepe’den yönetilemiyor.
Çünkü Türkiye Beştepe’den büyük!
* * *
Cumhurbaşkanı Koronavirüs'le mücadele için kampanya başlattı. Bütün kamu kuruluşları, kamu bankaları milyonlar yatırarak katıldı.
Mecburlar!
Peki halk katılıyor mu?
Katılıyormuş!
Dün Sabah gazetesinde okudum yaptıkları haberi, aktarıyorum:
* Ankara’nın Kızılcahamam İlçesinde yaşayan iki oğlu ve damadı 15 Temmuz darbe girişiminde şehit olan Muzaffer Gülşen Vefa Sosyal Destek Grubu'nu aramış. Evine gelen görevlilere banka kartını ve şifresini vermiş bir aylık maaşını bağışlamış.
* Bitlis’in Ahlat ilçesinde yaşayan75 yaşındaki Nigar Kırmızıkaya da Vefa Sosyal Destek Grubu’nu aramış eve gelen görevlilere emekli maaşından biriktirdiği bin lirayı vermiş.
* Mersin’de yaşayan 69 yaşındaki Ali Soy jandarmayı arayarak kampanyaya katılmak istediğini söylemiş. Evine görevlilere 200 lira veriş.
* İstanbul’da ilkokul üçüncü sınıf öğrencisi sekiz yaşındaki Öykü Doğanaltı aydır harçlıklarından biriktirdiği 875 lirayı bağışlamış.
* Manisa’nın Salihli ilçesinde yaşayan yedi yaşındaki ikizler bisiklet almak için biriktirdikleri 675 lirayı bağışlamış.
* Yozgat’In Boğazlıyan İlçesi Ovakent beldesinde oturan dokuz yaşındaki Hilal Su Mert bisiklet almak için biriktirdiği 120 lirayı bağışlamış.
* Gaziantep’in Nizip ilçesinde yaşayan yedi yaşındaki Zehra Şen babası ve kardeşiyle birlikte kumbarasında biriktirdiği 311 lirayı kampanya hesabına yatırmış.
Cumhurbaşkanı’na destek olsun, kıyak olsun diye bu haberi kurgulamışlar. Kim akıl ettiyse akılsız davranmış.
Ya Türkiye Hilal kızımızın bisiklet almak için biriktirdiği paraya mı muhtaç?
O hale mi geldik!
Son bir notla bitireyim.
Cumhurbaşkanı AKP’li belediye başkanlarına hitap ederken şu talimatı verdi: Temizlik ve korunma malzemelerini temin edip yaygın biçimde dağıtmayı sürdürmeliyiz.
İstanbul Belediye’si bunu yapıyor. Erzak paketi yapıp ihtiyaç sahiplerinin evine götürüyor. içinde bakliyat da var, dezenfekte için gerekli malzeme de.
Alkışlanacak bir hizmet değil mi?
Sabah’ın sözüm ona akademisyen yazarı İstanbul Belediyesi ’nin bu faaliyetiyle alay ederek "Vizyon dediğin budur, koca İBB’yi Erdal Bakkal’a çevirdiler" diye yazdı.
Cumhurbaşkanı’nın bu talimatından sonra ne yazacağını merak ediyorum!