Hatırlayın o günleri… Maske parayla satılmayacak, vatandaşlara bedava dağıtılacak denildi. Telefonumuza barkod düşecek, o barkodla en yakın eczaneye gidecek maskelerimizi alacaktık. Aldık almasına ama verilen poşetin içinde sadece beş maske vardı. Uygulama 40 gün sürdü, bir poşet (beş adet) maske alan şanslıydı, kimine sıra dahi gelmedi
İktidar kanadı alay-ı vaka ile tanıtım yapıyor, yani şatafat, şaşaa gırla. Sonunda içi boş çıkıyor.
Bir değil, iki değil, bu kaçıncı!..
En son aşı meselesinde başımıza geldi. Sağlık Bakanı bir buçuk ay önce, Aralık ayında 10 milyon, Ocak ayında 10 milyon, Şubat ayında da 10 milyon doz aşı geleceğini gerile gerile açıklamıştı. 2021 yılının Şubat ve Mart aylarında yoğun aşılama kampanyası yapılacağını ilan etmişti.
Fos çıktı!
30 milyon aşı gelecekti, gele gele 3 milyon geldi.
Önceki gün, Bakan, Bilim Kurulu üyeleri canlı yayında aşı oldu. Siz de olun dediler.
Tamam inandık, güvendik. Çin aşının koruyucu etkisi yüzde 50 olsa bile razıyız. Olalım ama nasıl?
Efendim şöyle yapacakmışız:
* Sağlık Bakanlığı'nın e- nabız sisteminde "randevu al" seçeneğini tıklayacağız.
* Aile hekimi veya hastane seçeneklerinden birini seçeceğiz.
* Covid-19 aşı düğmesine basacağız.
* Öncelikli gruptaysak hemen randevu oluşturulacak.
İşte bu " öncelikli grup" tanımı karanlık, çuvallamanın kılıfı.
Neden mi?
60 yaş üstünü geçtim, diyelim ki 75 yaşındasınız. Daha da yukarı çıkıyorum diyelim ki yaşınız 80, hemen şimdi e-nabız sistemine girin bakalım size randevu verecekler mi?
Hadi deneyin.
Vermezler, veremezler. Aşı yok, çaresizler.
Aşı üzerindeki çekincemizi, endişemizi, korkumuzu atmamız için Cumhurbaşkanı da dün Çin aşısı oldu. Cumhurbaşkanı'nın aşı olmak için Ankara Şehir Hastanesi'ne gelişini TV'ler saatlerce canlı yayınladı. Bakanlar, Ankara Valisi, AKP Genel Başkan Yardımcıları, Grup Başkan vekilleri, milletvekilleri, bürokratlar hazır beklediler.
Muhabirler tarihi o olay, tarihi gün ilan ettiler.
Cumhurbaşkanı olduğuna göre, hadi gelin yarın biz de olalım. Randevu alalım, aile hekimine gidelim. Sıraya girelim.
Niyetlenmeyin. Dedim ya ellerinde aşı yok, Çin kazık attı, ikinci partinin ne kadar ne zaman geleceği belli değil.
Günde 1.5 milyon kişiyi aşılama kapasitemiz var diyen Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer'e soruluyor; ikinci etapta hemen 65 yaş üstü tüm vatandaşlar aşılanacak mı?
Bilim Kurul üyesinden yanıt: "Bu gelecek aşının miktarına bağlı. İkinci partide ne kadar geleceğini henüz bilmiyoruz."
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Dekanı da benzer sözler sarf etmişti: "Avrupa ülkelerinden daha hızlı aşılama yapabiliriz ama elimizde aşı yok."
Durumun vahametini bu sözler yeteri kadar açıklamıyor mu?
Bilim Kurulu Koronavirüs sürecini yönetsin diye kuruldu. Cumhurbaşkanı Bilim Kurulu'nu Koronavirüs ile mücadeleden sorumlu tuttu. Ama Bilim Kurulu üyeleri önünü göremiyor.
Çünkü ne olup bittiğini bilmiyorlar. Ne olup bildiğinden bihaber olan Bilim Kurulu sağlıklı karar alabilir mi?
Anlaşılan, aşının akıbeti onlardan gizleniyor.
Geçen yaz, vaka sayısı da Bilim Kurulu'ndan gizlenmişti.
İçlerinde duruma itiraz eden, "Bizden bilgi gizleyerek, bizi adam yerine koymadığınızın farkında mısınız?" diye Sağlık Bakanı'na, Sağlık Bakanlığı'na sitem eden olmadı.
Aşı konusunda da itiraz eden, milleti kandırmayalım diyen olmayacaktır.
Profesör unvanlı Bilim Kurulu üyeleri yine ekranları çıkıp olmayan aşı için şöyle randevu, böyle randevu alacaksınız, diye millete masal anlatacaklar.
Farkında mısınız? Çin'den gelecek aşı meselesi maske dağıtım kampanyasına benzedi.
Sizi geçen yılın mart ayına götüreyim. Maske / mesafe / temizlik tedbirinin söylenmeye başladığı günlerde iktidar, halkımı ezdirmem diye ortaya çıktı.
Kimse maskeye para vermesin, ücretsiz dağıtacağız dediler. Yaşlıların evine bizzat götüreceklerini ilan ettiler.
İstanbul Valisi alay-ı vaka ile tanıtım yaptı. Maske ve kolonya şişelerin bulunduğu kutular önünde basın toplantısı yaptı. Polis motosikletleri vızır vızır yola çıktı. Maske ve kolonyalar yaşlılara dağıtılmaya başladı.
Şovdu!
Hatırlayın o günleri… Maske parayla satılmayacak, vatandaşlara bedava dağıtılacak denildi. Telefonumuza barkod düşecek, o barkodla en yakın eczaneye gidecek maskelerimizi alacaktık.
Aldık almasına ama verilen poşetin içinde sadece beş maske vardı. Uygulama 40 gün sürdü, bir poşet (beş adet) maske alan şanslıydı, kimine sıra dahi gelmedi.
Gelmeyenler üzülmedi çünkü iktidarın dağıttığı maske değil tülbentti. Üzerinde koruyucu tel bile yoktu.
Ama maskelerin vatandaşlara bedava verileceği şaşaalı törenle duyurulmuştu.
Korona aşısı gibi...
Maske işi fiyaskoyla sonuçlandı, aşı da aynı akıbete doğru koşar adım gidiyor.
Dilerim aynı olmaz.
Olursa bu iş maskeye benzemez, felaket olur.