“SİZİ DUYUYORUZ, SESİNİZİ DUYURMAYA GELİYORUZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında acil ekonomik iyileştirme adımlarını atılmadığı için emeklilerin ve emekçilerin zor günlerden geçtiğini belirterek, “Madem ki kimse anlamıyor ve geçinemiyoruz. O zaman hepinizi Kocaeli’ne bekliyoruz. 30 Haziran günü emeğin başkenti Kocaeli Gebze’de asgari ücrete zammı söke söke almak için, emekliye zammı söke söke almak için. Çaya, buğdaya zammı almak için, geçinemeyenlerin sesi olmak için, bütün geçinemeyenleri Gebze’ye bekliyoruz. Sizi duyuyoruz. Sesinizi duyurmaya geliyoruz” dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, TBMM Grup Toplantısında gündemdeki çok sayıda konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Özel, eski Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan’a parti rozeti taktı. Özel, “CHP ailesinin mensubu olduğumuz için hepimiz ne kadar sevinsek, ne kadar gurur duysak azdır. Çünkü bu ailenin babası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. 31 Mart seçimlerinde, şöyle bir şey söyledik hep. Bu seçimde biz bir parti ile ittifak yapmadık. Ama bu seçimin en büyük ittifakının içindeyiz. O ittifakın adı Türkiye ittifakıdır dedik. Türkiye ittifakına herkesi davet ettik. Davet etmeye devam edeceğiz. Türkiye ittifakı sosyal demokratlardan, muhafazakar demokratlardan, milliyetçi demokratlardan, Kürt demokratlardan, aidiyeti ne olursa olsun bütün demokratlardan oluşuyor. Bugün Türkiye ittifakı biraz daha gelişiyor. 25 ve 26’ıncı dönem milletvekili, eski Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan bugün baba ocağına dönüyor. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyeliği görevlerinde bulunmuş Müslüm Doğan Türkiye ittifakına katılırken şunu hatırlatmak isteriz. Biz Türkiye ittifakını şöyle ifade ettik. Milli takım gol atınca sevinen herkes, filenin sultanları kazanınca onlarla birlikte İstiklal Marşını dinlerken duygulanan herkes Türkiye ittifakındadır. Portekiz maçında Müslüm Doğan ile birlikte üzüldük. O üzüntüyü paylaştık. Ama yarın inşallah Çekya maçını kazanıp, bütün Türkiye ve Türkiye ittifakı hep birlikte o coşkuya ortak olacağız. Türkiye ittifakının mensubu CHP’nin baba evinin yeni üyesi Müslüm Doğan’ı buraya davet ediyorum” dedi. Özel, şunları söyledi:
“15 VATANDAŞIMIZI KAYBETTİK”
“Geçtiğimiz hafta Diyarbakır Çınar ve Mardin’in Mazıdağı ilçeleri arasında yaklaşık 15 bin hektar büyüklüğünde alan yandı. Maalesef, 15 vatandaşımızı büyük bir acı ile kaybettik. Gerçekten her birimizin yüreği yandı. Bir kez daha buradan hayatını kaybedenlere, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Hepimiz adına dün grup başkanvekilimiz Ali Mahir Başarır, Malatya milletvekilimiz Veli Ağbaba, Diyarbakır milletvekilimiz Sezgin Tanrıkulu, Edirne milletvekilimiz Ahmet Baran Yazgan acılı ailelerin yanındaydılar. Taziye ziyaretlerinde bulundular, acılarını paylaştılar. Taziye dileklerimizi ilettiler. En kısa zamanda ben de ziyaretlerine gitmeyi düşünüyorum. Bir kez daha acıyı yüreğimizde hissettiğimizi ifade etmek isterim. İçişleri Bakanlığının ilk gün yaptığı açıklamanın gerçeği yansıtmadığı, meselenin bir anız yangınından kaynaklanmadığı ortaya çıktı. Elektrik Mühendisleri Odasının raporu, Mardin Tabip Odası’nın raporu, çok sayıda bağımsız kuruluşun raporları DEDAŞ’ın inanılmaz ihmallerini anlatıyor. 15 maddelik raporda, yangın çıkması için, ne gerekiyorsa yapıldığını, tedbirlerin by-pass edildiği, küçücük betonlar dökülerek bile alınabilecek ufacık tedbirlerin alınmadığını, yakındaki ağaçların budanmadığını, hiçbir tedbirin alınmadığını ve yangına DEDAŞ’ın davetiye çıkardığını ifade ediyor raporlar. Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’ta elektrik dağıtımı ve perakende satış işi yapıyor DEDAŞ. DEDAŞ bu bölgenin en çok şikayet ettiği kurumdur. En çok yakınılan yapıdır. Sayaç okunmadan kesilen yüksek faturalardan tutun, çiftçilere ait trafoların haczine, elektrik kesintilerine, tarlada ürünlerin yanmasına sebebiyet verecek tarımsal elektriğin kesilmesine, elektrik altyapısının yenilenmemesine kadar sayısız şikayet var. Bu illerin hepsinde var ama en çok Şanlıurfa’da var. DEDAŞ’ın Şanlıurfa’ya ettiğini kimse etmiyor.”
“DEDAŞ’IN İHMALİNDEN KAYNAKLANIYOR”
“Şanlıurfa’yı kavurucu sıcakta elektriksiz, dolayısıyla susuz bırakıyor. Halkın yaşam hakkını, sağlık hakkını tehdit ediyor. Solunum cihazları, diyaliz cihazlarına bağlı hastaların yaşamı tehdit ediliyor. DEDAŞ’ın dağıtım hizmeti verdiği pek çok yerde voltaj düşük, dalgalanmalar yüzünden sürekli arızalar yaşanıyor. Ev aletleri yanıyor, kullanılamaz hale getiriliyor. Bu konudaki tazminat başvuruları kabul edilmiyor. Yapılan başvurular incelenmiyor. Elektrik altyapısının geçmişten kalması, gerekli yenilemenin yapılmaması yüzünden sürekli kesintiler yaşanıyor. Elektrik dağıtımı sadece ticari faaliyet değildir. Elektrik bir insan hakkıdır. Elektriğe ulaşma sağlık hakkıdır, suya ulaşma hakkıdır. Elektrik olmadığında sıkıntı olur. Böyle stratejik alanı özelleştirmeyin, alırlar, satarlar, tahsilatı yaparlar, yatırımı yapmazlar, bakımı yapmazlar, iyileştirme yapmazlar. Böyle bir kamusal alan ranta terk edilemez dedik. Dinletemedik. Şimdi orman yangınına bakıyorsunuz, 15 can gitmiş. DEDAŞ’ın ihmalinden kaynaklanıyor. Diyaliz hastası zehirlenecek, DEDAŞ’ın ihmalinden kaynaklanıyor. Evde elektriği kendi kendine sağlayacak jeneratörü olamaz yoksul hastanın, solunum cihazı var. Elektrik gidiyor, solunum duruyor. Bu sıcak havada sağlık tehdit altında. Bir kent, bir bölge sadece bu kârın peşine koşanların dezenformasyonuyla, efendim ‘kaçak kullanıyorlar da ondan oluyor.’ Kaçak kullanan varsa onunla ilgili yapılacak iş başkadır, bir şehre düzenli elektrik sağlamak için yapılacak iş başkadır. Kâra, hırsa terk edilmiş böyle bir alanın ülkeye nelere mal olduğu ortadadır. Grup başkanvekillerimiz dün Meclis açılır açılmaz, ilk iş orman yangınları konusunda araştırma önergesi hazırladılar. Verildi. Görüşülecek. Bu orman yangınlarının tüm yönleriyle araştırılması lazım.”
SOMA’YI HATIRLATTI
“Hem DEDAŞ gibi şirketlerin sorumlulukları, hem orman işletmesinin sorumlulukları, hem orman mühendisleri gibi konunun uzmanlarının dışlanmasının getirdikleri, hem orman köylüsü geleneğinin terk edilip ormana evladı gibi bakan, ormanı büyüten, ormandan geçinen köylüyü bir kenara bırakıp, ormanı rant alanı görüp, onu ihaleye veren anlayışın sorgulanması, hem orman yangını çıkması durumunda nasıl müdahale edilmeli, hangi ekipmanlar bulundurulmalı, ulusal ormanlarımızı koruma, orman yangınları ile mücadele planı olmalı, buna artık bu Meclis el koymalı. Önümüzdeki günlerde görüşülecek ve oylanacak. Buna hayır diyenlere Soma faciasından altı ay önce verdiğimiz önerge, 22 gün önce o maden Türkiye’nin en güvenli madenidir diye hayır eli kaldırtanların, 10 kez hekime ve sağlık çalışanlarına şiddete araştırılmasın diye hayır eli kaldırtanların, faciadan sonra Soma’yı araştırdıklarını, Gaziantep’te Ersin kardeşimizin karnına bıçağı adam çevirince ‘Hadi gelin araştıralım’ dediklerini, her faciadan sonra gelenlerin sorumsuzluğunu hatırlatıyoruz. Bütün Türkiye ile AKP ve MHP gruplarının gözlerinin içine bakacağız. Orman yangınlarını, sebeplerini, mücadele yöntemlerini, çözüm önerilerini araştıralım mı, yoksa bırakalım. Yansınlar. Ölsünler mi? Gözünüzün içine bakacağız.”
“ORTAYA BİR ENKAZ ÇIKTI”
“22 yıllık yanlış ekonomi politikası sonucu ortaya bir enkaz çıktı. Geçtiğimiz ay sözde büyük ümitlerle, alay-ı vala ile tasarruf paketi açıkladılar. Açıkladıkları tasarrufun tümünü yapsalar 100 milyar lira. Yani bu yılın bütçesinin binde 9’u... Yani tasarruf, tasarruf dedikleri yüzde 1 değil. Ama bir yandan emekçinin, memurun servisini kaldıralım. Öğretmeni atamayalım, tasarruf ederiz. Efendim emekliye zam vermeyelim. Asgari ücrete iyileştirme yapmayalım. Tasarrufa ihtiyaç var. Bu konulara ayrıca birazdan geleceğim. Ama bakın ne oldu biliyor musunuz? Daha bir ay geçti, temsil ve tanıtma giderlerine baktık. Bir ay öncesine göre 7 kat artmış. 350 milyon lira artmış. Temsil ağırlama gideri. Haberleşme gideri bir ayda 150 milyon lira artmış. İkisinin toplamı, yani haberleşme ve temsil ağırlama giderleri yarım milyar. Yani 100 milyar lira tasarruf edecek olanlar şimdiden bir ay içinde iki kalemde yarım milyardan fazla israfa gitmişler. Taşıt kiralama giderleri bir yıl öncesine göre yüzde 80 artmış. Bakın azalmamış, artmış. Kamu binaları kiralama giderleri, bir yıl öncesine göre yüzde 160 artmış. Yani bir ayın sonunda dönüp baktığınızda tasarruf yok. Bütün hızıyla israfa devam var. Geçen yıl Merkez Bankası 800 milyar lira zarar etti. Yapılacak tasarrufun tam sekiz katı. Kur korumalı mevduata 1,2 trilyon lira verdiler. Tasarrufun 12 katı. Kamu özel işbirliğine 3 yılda 675 milyar ödeyecekler. Tasarrufun altı katı. Bütçeden bu yıl sadece faize 1,3 trilyon lira ödenecek. Öngörülen tasarrufun 13 katı. Yani tarihin en büyük kaynak transferini düşünün. Yoksullardan alınıp, fakire verdikleri kur korumalı mevduat o büyük ve muhteşem tasarruf paketinin 12 katı. Hiçbiri gerçekleşmiyor. Gerçekleşen yine israf ve masraf. Yoksullaşan yine vatandaş. Zenginleşen yine yandaş.”
“SÖZLERİNİN SADECE YÜZDE 6’SINI TUTTULAR”
“6 Şubat depreminin üzerinden 16 ay geçti. Cumartesi günü Malatya’daydım. Konteyner kente gittik. Orayı gördük. 16 ayın sonunda Malatya’da bir arpa boyu yol alınmadığını, kentin geceleri adeta bir hayalet kente dönüştüğünü, hayatın konteynerlerde, çadırlarda ya da göç edilen şehir dışındaki yakınların yanında sürdüğünü ama Malatya’da kimsenin yüzünün gülmediğini söylemeliyim. Depremin ardından Türkiye’ye bir yılda 650 bin konut sözü verenler, neredeyse 1,5 yıl oluyor. 79 bin konut yaptılar. Yani bir yılda konutlar elinizde diye oy alanlar, bu sözün yüzde 12’sini tuttular. Çok önemli bir kısmı köy evleridir. Malatya’da rakama gelince. Malatya’daki ortalama yüzde 6,7. Yani Malatya’ya gidiyorsunuz, depremde evini kaybeden 100 kişiden 94’ünü sokakta, çadırda, konteynerde görüyorsunuz. Sıcakta, bu sıcakta çadırdalar. Konteynerdeler. Sağlık sorunları ve psikolojik sorunlarla karşı karşıyalar. Ayrıca deprem bölgesinde büyük bir barınma krizinin yanında, mart ayında bundan sonra her ay 15-20 bin konut teslim edeceğiz diyenlerin, şu ana kadar üç ayda bütün şehirlerde sadece 2 bin 500 konut teslim ettiklerini dikkatinize sunarım. Sebep şu. Bütün ilgili odalar, mühendisler, mimarlar, inşaat mühendisleri, CHP, muhalefet partileri demişti. Bir yılda bu yöntemle bu konutlar olmaz. Kapasite sorunları var. Siz bütün gücünüzle bunu yaparsanız bile takip eden süreçte bunu tutturamazsınız. Sözlerinin yüzde 6’sını tuttular, o günden bugüne 2 bin 500 konut teslim edebildiler. İşin kötüsü bu ay kira yardımı bitiyor. Aldığımız izlenim o dur ki kira yardımını uzatmayı düşünmüyorlar. İnsanlar bu haldeyken, kira yardımından mahrum bırakılacaklar. Bu konuda hem sağduyulu, meseleye çok duyarlı, meseleyi bir siyasi çekişme haline getirmeden, konunun muhataplarından hızla çözüm bekliyoruz. Grup başkanvekillerimiz bu hafta gruplarla Meclis açılınca temas edecekler. Bu kira yardımının uzatılmasıyla ilgili öneride bulunacağız. Yok biz kira yardımını uzatmayız, ne halleri varsa görsün diyorlarsa şunu bilsinler. Deprem bölgesindeki kimse sahipsiz değildir. Karıncanın kardeşi vardır. O da CHP’dir.”
“İKİ ÖNEMLİ İTİRAZ”
“Bütün deprem bölgesinde, iki önemli itiraz var. En önemlisi belirsizlik. Yani diyorlar ki az hasarlı evin var. Yap geç. Evi yapıp geçiyor. Nasıl geçecek? Elde yok, avuçta yok. Kredi çekiyor, kredi kartından çekiyor. Eşten, dosttan borç alıyor. Evi yapıp geçecek. Geçme. Ne oldu? Orası rezerv alan içinde kaldı. Hepsini yıkacağız. Asla ve asla elinde para yok. Borç var. Ödenmesi gereken kredi borcu var. Ama ev de gidiyor, geç kenara diyorlar. Burası rezerv alan, başka yerde konut yapıp vereceğiz. Tam tersi. Tek tek anlattılar dinledim. Sesinizi duyuracağım dedim, onu anlatmaya çalışıyorum. Diyor ki evim orta hasarlıydı. Yıkılacak dediler. Elde yok, avuçta yok. Yıkılmadan önce hayatımı tehlikeye attım gittim. Kapıyı söktüm. Çelik kapıyı söktüm. Tahta pencereleri, pervazları söktüm. Lavaboyu söktüm. Aynayı söktüm. Çalınmasın diye haraç mezat sattım ve harçlık yaptım. Şimdi diyorlar ki orta hasarlıları güçlendirip içine geçin. Kapı, baca, ayna kalmadı. Hiçbir şey kalmadı. Şimdi geç otur diyorlar. Bu belirsizlik bir devletin vatandaşına yaşatacağı iş değil. Kira sorunu ve rezerv alan ilan ederek, insanları ters köşeye yatırma meselesi sıkıntılıdır. Kiracılar hak sahibi sayılmadıkları için yeni konutlardan yararlanamıyorlar. Kuraya katılamıyorlar. Öyle dert var ki. Yani bir devlet büyük devletse sorunu gidecek, görecek ve çözecek. Belki biricik bir örnektir, belki binlerce insanın derdidir. Bir genç kadın dedi ki, ‘Ben beden eğitimi dördüncü sınıftayım, bu bacağım gitti. Ampute oldu. Benden artık beden eğitimi öğretmeni olmaz. Ben başka bir bölüme geçeyim diyorum, başvuruyu ikinci sınıfın sonunda yapabilirdin, kaçırdın diyorlar. Benim o zaman bacağım vardı, beden eğitimi öğretmeni olmak istiyorum, ama şimdi ayağım yok, nasıl yapacağım mesleğimi? Ben sesimi kime duyurayım.’ Bizim görvimiz bu çığlıkları, sorunları duymak, bunları anlatmak ama devleti yönetenlerin görevi bu ağır aksak süreçlerin dışında, daha sahada çok sıkıntı ve üzüntüler var. Bunların hepsine çare olmak. Geçen sefer hatırlıyorsunuz. Herhalde bundan üç hafta önceydi, yine aynı pankartlar buradaydılar. Ben onlara söz vermiştim. Sesinizi duyuracağım diye. Dedik ki Adana’daki Tutar Yapı Sitesi, 63 kişiye mezar oldu diye anlattım. 14 Aralık 2021’de tadilat yapılmış. Bu tadilatı yapan kişiler asli kusurlu görülmüş. Bunlar da Karadeniz Teknik Üniversitesinin bilirkişi raporunda yer almış. Ama 16 aydır hiçbir şey yok dedik. Burada konuştuk. Ablam ağladı. Basın çekti ve bilirkişi raporu dosyaya dahil edildi. 16 aydır bekleyen şüpheliler ifadesi dahi alınmayanlar, ifadeleri alındı ve tutuklandı.”
“YANINIZA BIRAKMAYACAĞIZ”
“Şimdi yine geldiler. O gün üç örnek anlatmıştık. Rica ettiler. Üç tane daha anlatacağız. Buna sabredeceğiz. Çünkü oradaki bu sesi bizim duymamız, hepimizin vicdanının gereğidir. Antakya Ilgım Apartmanı. 3 yıllık apartman. Yıkılmış, gitmiş. Müteahhidi dokuz ay tutuklu kalmış. Bir şekilde tahliye edilmiş. Sesimizi duyun diyorlar. Antakya Selim Köse Apartmanı. 42 kişiye mezar olmuş. 16 aydır bilirkişi raporu yazılmamış. Onu bekliyorlar. Biz de bekliyoruz. Selim Köse Apartmanının bilirkişi raporunu takip etmeyen, talep etmeyen mahkemeye sesleniyoruz. Onların sesini duyana kadar, ben duyurmaya devam edeceğim. Kahramanmaraş Fazilet Apartmanı. Kalk abla görsünler. 19 kişiye mezar oldu, Fazilet Apartmanı. Alt katta ekmek fırını vardı. Ekmek fırını usulsüz tadilat yaptı. Şikayet ettiler. Geldiler, binaya zarar vermiş dediler. Tam o sırada AKP ne yaptı? İmar affı çıkardı. İmar affından sonra binaya zarar veren kişi hakkında dava düştü. İşine devam etti. Dönemin valisi bu konuda inisiyatif aldı. Kamu görevlileri hakkında soruşturma izni vermedi. Şimdi kendisinin de yargılanması isteniyor. Ama ekmek fırınını işletenler hakkında kamu görevlileri hakkında vali hakkında herhangi bir işlem yok. Fazilet Apartmanının sesini duyuyoruz, duyuruyoruz. Duymayanları uyarıyoruz. Bu yaptıklarınızı yanınıza bırakmayacağız. Onlar yalnız değildir. Hepimiz arkasındayız.”
“KONUT KİRASINDA AVRUPA ŞAMPİYONU”
“Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre Türkiye konut kirası artışında geçen yıl yüzde 125 ile Avrupa şampiyonu oldu. Avrupa birincisi oldu. İkinci kim, Macar Orban’ın ülkesi yüzde 12,8. Onda birimiz kadar. Bakın pandemi her yerde oldu. Küresel kriz her yerde oldu. Enflasyon tırmanışı her yerde oldu. Herkes bir tedbir aldı. Bir tek bizimkiler almadı. Ben bilirim dediler, faizleri düşürdüler. Enflasyon fırladı. Enflasyon fırlayınca gayrimenkule yönelme oldu. Parayı koruyayım diye. Gayrimenkule yönelince kira fiyatlarında artış oldu. Geçen sene yüzde 125. Beğenmediğin Macaristan’da yüzde 12. Gerisi çok daha düşük. Bu ülke nasıl yönetiliyor, gördünüz mü? Onları da birileri yönetiyor. Burayı da birileri yönetiyor. Avrupa’da kira artışı yüzde 3-4-5. En yüksek 12. Türkiye’de yüzde 125. Bu ülkeler içinde fiyat artışı yüzde 25’i geçemez diye kira artışına tavan koyan tek ülke biziz. Tavanı takan yok. Yüzde 125 oluyor. Sadece doğru ekonomi politikaları ile yüzde 3’te tutmuş Avrupa Birliği ülkeleri. Bir de biri çıkıyor. Yönü batıdan doğuya çeviriyor. Avrupa Birliğine girme hedefi varken, terk edip Şangay İşbirliği Örgütüne gideceğim diyor. Burada kiralar düşük. Liderler mütevazı. Halk zengin. Burada liderler itibardan tasarruf etmiyor. Saraylar büyük. Halk sürünüyor. Arada böyle bir fark var. Bu meseleye bakmak, bunu böyle görmek lazım. Şimdi beyefendiler ev kirasına yüzde 20 stopaj getiriyor. Diyor ki merak etmeyin, stopajı ev sahiplerinden alacağım. Onlar zengin. Bir, her ev sahibi olan zengin değil artık. Babadan, dededen kalmış. Belki onun kirası ile geçiniyor. İşsiz, yoksul dünya kadar insan var. İki, nerede görülmüş stopajı ev sahibinin verdiği? Siz yüzde 20 stopajı getirin, büyükşehirlerde ortalama kira 20 bin lira, 24 bin lira olmazsa gelin kardeşiniz burada. Hesabını bana sorun. Sen stopaj yüzde 20 getirdin mi, 20 bin liralık evi şöyle kiraya verecek. 20 bin lira artı stopaj. Doğru mu değil mi? Türkiye’de stopaj böyle işlemiyor mu? O yüzden herkes bilsin ki kim, nereye özensiz, göstermelik şekilde vergi getiriyorsa, aslında yine garibanın sırtına yükü yüklüyor. Bugün kira 20 bin lira. Asgari ücret 17 bin lira, en düşük emekli maaşı 10 bin lira. Öyle bir ülkede, öyle bir yerde yaşıyoruz ki memleketi 22 yıldır yönetmişler. 22 yılın sonunda batırmaktan beter etmişler. Halen daha yalan ve yanlış işlerde ısrar ediyorlar. Ana muhalefet partisi, yanlış deyince, dur kardeşim deyince, bu böyle olmaz deyince, nasıl olur deyince, gel ben sana anlatayım diyorsun, koca koca gazeteler ‘Efendim, CHP AKP’nin elinden mi tutuyor? Ekonomi masası kurdular. Ortak program çalışacaklar.’ Arkadaşlar çalıştığımız bir tek ortak programımız var. Cumhuriyetin ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde CHP iktidara gelince bu enkazı nasıl kaldıracağız, onun programını çalışıyoruz.”
“CHP, SORUNU GÖRÜYOR”
“Dün Sayın Yalçın Karatepe, gölge bakanımız. Müstakbel bakanımız, bu güya rasyonel politikaların mimarı ama halen zengine, yandaşa, müteahhide rasyonel, vatandaşa irrasyonel politikaların uygulayıcısı Sayın Mehmet Şimşek ile görüştüler. Görüşmenin randevu aşamasındaki, öncesinde ve sırasındaki nezaket ve devlet adamlığına yakışır tutum için Sayın Şimşek’e teşekkür ederiz. Normali budur. Normalleşme dediğimiz budur. Şöyle bir siyaset yok. Sanıyorlar ki bir masada oturunca orada koalisyon, ittifak görüşmesi olur. Onun dışında karşı tarafa el bombası atman lazım. Siyaset bu değil. Siyaset hem müzakere hem mücadele işi. Doğru bildiğini anlatma, önerme, öneri sunma işi. Düne kadar siz değil miydiniz ‘Bu CHP hep eleştiriyor. Çözüm önerisi söylemiyor’ diyen. CHP sorunu tespit ediyor. Somutlaştırıyor. Eleştiriyor, nasıl çözülmesi gerektiğini söylüyor. Dünkü görüşme böyle bir görüşmeydi. Uzun sürdü. Fevkalade karşılıklı nezaket içinde geçen, doğru bir dilin kullanıldığı ama maalesef, aynı dilin konuşulamadığı bir görüşmeydi. Biz şunu söyledik. Bu krizin müsebbibi toplumun kırılgan kesimleri değil. Bu krizi emekliler, emekçiler, çiftçiler, çay üreticisi, fındık üreticisi, üzüm üreticisi, buğday üreticisi yaratmadı. Narenciyeciler yaratmadı. Bu krizi esnaf yaratmadı. Bu krizi işsizler yaratmadı. Bu krizi bütün dünya yönetebilirken yönetmeyen, çok bilen anlayış yarattı. Bu krizi bile ve isteye, yoksuldan zengine kâr transferi yapanlar yarattı. Bu krizi yaklaşan seçimi kaybedeceğiz korkusu ile seçim ekonomisi yapmayıp, daniskasını yapanlar, bilerek enflasyonist ortam yaratıp, hiper-enflasyona doğru memleketi ittirenler yarattı.”
“5,5 ÇEYREK ALTIN ZARARDALAR”
“Bu krizi yüksek enflasyon aldım deyip, Ecevit’ten 29 ile alıp bugün yüzde 80’e, geçen yıl yüzde 100’lere ve hattı zatında gerçekte yüzde 170’lere çıkaranlar yarattı. Şimdi kemer sıkalım diyorsunuz. Bizim emekliler, emekçiler, esnaf kemer sıkacak. Çiftçi kemer sıkacak. Senin yandaşlar bir düğme daha bollaştıracak. Öyle yağma yok demeye gittik. Gittik dedik ki 10 bin lira emekli maaşı olmaz, en az asgari ücret yapmalısınız. Emekliler 10 bin lira ile geçinemez dedik. Önce bir asgari ücret yapın, biz gelince iki yıl sonra 1,5 asgari ücret yapacağız dedik. Çünkü AKP geldiğinde en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Hiç ellemese, hiç dokunmasa bugün 26 bin lira alacaktı kardeşlerimiz, büyüklerimiz. Ama 10 bin lira ile geçinin diyorlar. Geldiklerinde en düşük emekli maaşı iki koç alıyordu bayramda, şimdi verdikleri emekli maaşıyla iki emekli bir kurbanlık kesemiyorlar. Geldiklerinde bir emekli maaşı sekiz çeyrek altın alıyordu, şimdi 2,5 çeyrek altın. Her ay 5,5 çeyrek altın zarardalar. Sebebi AKP’nin enflasyona ezdirmeyiz dediği emekliye maaş politikası. İkinci husus, asgari ücret 17 bin 2 lira. Verildiğinden beri yüzde 25 eridi. Bu ayki enflasyonla yüzde 27-28. Gerçek gıda enflasyonu, yahu asgari ücretli pinpon topunu ne yapsın? Enflasyonu ona bakıp hesaplıyor. Bakır boru fiyatını ne yapsın? Enflasyonu gıda enflasyonuna göre baktığınızda asgari ücret yüzde 41, 42 eridi. Türk-İş’in hesabına göre açlık sınırının iki aydır, 2 bin lira altında asgari ücret. Açlık sınırının 2 bin lira altında. Geçen sene seçimden önce diyorlardı ki yılda dört zammı bile düşünebiliriz. Şimdi ne diyorlar? Bir zam yaptık, bir daha yapmayız. Dün Sayın Karatepe’nin söylediği bir değişiklik iradesi görmüyorum dediği mesele, asgari ücrete zam yapmama vicdansızlığına yelteneceklerine ilişkin şüphemizdir. Sorduk, bu konuda bir netlik yok. Çok açık söylüyoruz. Emekli maaşını asgari ücret yapmadan asgari ücrete de hem enflasyon oranında zam yapıp, hem de refah artışı yapmaksızın, bu insanları açlığa ve sefalete sürüklemenize izin vermeyeceğiz.”
“BİNDE 20’SİNİ BİLE VERMİYORLAR”
“Üç, Tarım Kanunu yüzde 1’ini vereceksin diyor. Yüzde 1’ini değil yüzde 0,2’sini, binde 2’sini bile vermiyorlar. 19 lira maliyeti olan çaya 17 lira taban fiyat verdiler. 11 lira maliyeti olan buğdaya 9 lira 25 kuruş taban fiyat verdiler. Görünen o ki kuru üzüme de fındığa da maliyet altı taban fiyat verecekler. Topraklar bankalara ipotekli. Borçlar ödenemiyor. Bu şartlar altında tarım meselesinde mutlaka verilen fiyatlar güncellenmeli. Diğerleri ziraat odalarının, çiftçilerin örgütlerin, sendikalarının sesi dinlenerek belirlenmeli. Dördüncü husus herkesin kendisini döndürmek için başvurduğu şey kredi kartı maalesef. En çok da esnaflar. Esnaf borcunu kapatmak için kredi kartından çekiyor. Eşin, dostun kredi kartını kullanıyor. Dağ gibi büyüyor faizler. Kredi kartlarının yüksek faiz oranları acilen düşürülmeli. Faizden alınan vergi ki yüzde 30’dur. Sıfırlanmalı. Kredi kartları, özellikle esnaf ve çiftçiler için, çiftçi ilaç aldıysa, gübre aldıysa, esnaf ticari işte kullandıysa bir kereye mahsus faizlere affedilip bölünmeli. Bu dört kritik yakıcı konuda. Bir de makro önerimiz var. Makro önerimizin adı, gün oldu DİSK İstanbul’dan Ankara’ya yürüdü. Gün oldu işçiler burada dövizlerini kaldırdılar. Her fırsatta söyledik. Mehmet Şimşek de laf arasında geçirmişti, biz vergide adalet istiyoruz. Vergide adalet çok kazananın çok, az kazananın az vergi verdiği, kazanmayanın ise vergi vermediği sistemdir. Bugün 100 liralık verginin 68 lirası dolaylı vergi. Fabrikatör ile fabrikanın bekçisi aynı vergiyi ödüyor. Elektrik, su, telefon, süte, mazota. Oysa dolaylı vergi yüzde 68, olması gereken bizce 10-15. OECD ortalamalarında yüzde 30’larda. Dolaylı vergi düşmezse, iğnede ipliğe her şeye her an vergi vermek demek. Yüzde 21. Herkesin aldığı maaşlardan kesilen vergi. Toplamı 89 ediyor. Yani kurumlar vergisi ile ihracatçının, ithalatçının, üreticinin, tüccarın, müteahhidin, ihalelere girip çıkan yandaşların, holdinglerin toplam verdiği yüzde 11. Bizim verdiğimiz 89, sizin verdiğiniz 89. Bu işte bir terslik yok mu? Vergide adalet demek, kazananın çok verdiği, az kazananın az verdiği, kazanmayanın hiç vermediği sistemdir. CHP iktidarında vergide adalet gelecek. Mehmet Şimşek, istediği kadar dirensin, bu yaptıkları irrasyoneldir. Hakkaniyetli, vicdanlı, insaflı, halktan yana vergi sistemini halkın iktidarında kuracağız.”
“YAŞASIN EMEKLİNİN VE EMEKÇİNİN MÜCADELESİ”
“Şunu da unutmayalım. Bu kadar vergi ile milletin sırtına binecekler. Örneğin yurtdışına çıkış harcını 150 liradan, 3 bin lira yapacaklarmış. Oysa ki Sayın Erdoğan geldiğinde 70 liraydı, çok deyip 15 liraya indirmiş. Bu kadar vergi mi olur yurtdışına çıkışta demiş. Milletin deli dumrulu musunuz demiş, köprünün başına geçtiniz, her çıkandan 70 lira alıyorsunuz demiş. Bugün 150 lira olan çıkış harcını 3 bin liraya çıkarmaya niyetlenmişler. Yapacakları her şeyle, duyduğunuz, duymadığınız 226 milyar lira gelir elde etmeyi hedefliyorlar. Bakın, iğneden ipliğe zam gelecek. Ödenen kiraya yüzde 20 stopaj gelecek. Aklınıza gelen her şeye vergi gelecek. 226 milyar lira. Plan ve Bütçe’ye bunu getirecekler. O Plan ve Bütçe geçen sene yandaş müteahhitlerin 660 milyar lira kesinleşmiş vergisini affetti. Orada 226 milyon lira için emeklinin, emekçinin, esnafın gırtlağına çökenler, 660 milyarı yandaş müteahhitlere affettiler. Bunu herkesin insafına ve vicdanına sunuyorum. Şimdi ne yapacağız? Birisi çıkıp tek başına bir şey deyince sesini duyuramıyor. Emekliler örgütlenmişler, seslerini duyurdular. Şimdi ne yapacağız? Biz baktık ki emeklilere sorayım, 10 bin lira maaşla geçinebiliyor musunuz? Ne diyorlar, geçinemiyoruz diyorlar. 15 bin lira kiram var diyor, 10 bin lira ile geçinemiyorum. Asgari ücret 17 bin lira, iki çocuk var, eşi var. 17 bin lira maaş var, açlık sınırı 20 bin lira. Çay üreticisi Rize’den seslendi Erdoğan’a geçinemiyoruz diye. Buğday üreticisi Edirne, Adana’dan seslendi. Geçinemiyoruz diye. 2 bin lira öğrenim kredisi verilen öğrenci sesleniyor. Geçinemiyoruz diye. Siftahsız esnaf sesleniyor, geçinemiyoruz diye. Ne yapacağız? Dedik ki, sizi duyuyoruz. Duyduk. Anlatacağız. Anlattık. Anlattık ama anlatamadık. Madem ki kimse anlamıyor ve geçinemiyoruz. O zaman hepinizi Kocaeli’ne bekliyoruz. 30 Haziran günü emeğin başkenti Kocaeli Gebze’de asgari ücrete zammı söke söke almak için, emekliye zammı söke söke almak için. Çaya, buğdaya zammı almak için, geçinemeyenlerin sesi olmak için, bütün geçinemeyenleri Gebze’ye bekliyoruz. Sizi duyuyoruz. Sesinizi duyurmaya geliyoruz. Hepinizi saygı ile selamlıyorum. Yaşasın emeklinin ve emekçinin mücadelesi.”