Milli egemenliğimizin tapu senedi olarak sınırlarımızı belirleyerek "Devlet" olmamızı sağlayan Lozan ile Montrö başta olmak üzere birçok uluslararası sözleşme ve antlaşma cumhuriyet tarihimiz boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi.
Sözleşmeler:
* Milletler Cemiyeti sözleşmeleri 16 adettir. Cemiyetin varlığı 1946'da sona ermesine rağmen sözleşmeler Birleşmiş Milletler tarafından sürdürülmektedir.
* Birleşmiş Milletler sözleşmeleri 34 adettir.
* Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri 55 adettir.
* UNESCO sözleşmeleri 11 adettir.
* Karadeniz Ekonomik İş birliği Örgütü sözleşmeleri 5 adettir.
* Ekonomik İş birliği Teşkilatı sözleşmeleri 10 adettir.
* Avrupa Konseyi sözleşmeleri 155 adettir.
* Lahey Uluslararası Özel Hukuk Konferansı sözleşmeleri 14 adettir.
* Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütü sözleşmeleri 19 adettir.
Antlaşmalar:
Mudanya Mütarekesi,
Lozan Antlaşması,
Montrö Boğazlar Antlaşması,
Moskova Antlaşması,
Ankara Antlaşması, (Fransa ile)
Ankara Antlaşması, (İngiltere ile)
Amerika, İran, Irak, Çin, Yunanistan, Ermenistan, Suriye, Bulgaristan, Almanya gibi birçok ülke ile ikili ve gruplar halinde yüzden fazla antlaşması vardır Türkiye'nin.
Değerli okurlarım.
Tüm bu sözleşme, anlaşma ve antlaşmaları hükümetler yapar ama yürürlüğe girmesi için sonsöz kesinlikle Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.
Danıştay 10. Dairesi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine ilişkin kararının iptali talebini reddetti.
"Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 11 Mayıs 2011 tarihinde 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzalandı.
Bu nedenle "İstanbul Sözleşmesi" adını aldı.
Türkiye, 11 Mayıs 2011'de Sözleşmeyi ilk imzalayan ve 24 Kasım 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisin onaylayan ilk ülke oldu.
Bu onurlu katkı ile yürürlüğe giren İstanbul Sözleşme maalesef
- 16 Nisan referandumu ile yürürlüğe giren Tek Adam Rejimi sonucunda,
- Recep Tayyip Erdoğan'ın 20 Mart 2021 tarihinde bir tek imzası olan 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı sonucunda kaldırıldı.
Birinci skandal;
- Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin ve Anayasa'nın yok sayılması oldu.
İkinci skandal;
- Danıştay savcısının "cumhurbaşkanlığı kararı ile iptal olamaz" mütalaasına rağmen Danıştay 10. Dairesi cumhurbaşkanlığı kararını onayladı.
Üçüncü skandal;
- Danıştay 10. Dairesinin 5 kişilik heyetinden 3'ü onay, 2'si ret verdi. Onaylayan üyeler arasında mahkemenin tek kadın üyesi olan ve AKP döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 1. Hukuk Müşaviri iken Danıştay'a atanan Lütfiye Akbulut'un da olduğu ortaya çıktı.
Dördüncü skandal;
- Yargının resmen AKP'nin arka bahçesi olduğudur.
Dört dörtlük hukuk skandalı sonucunda İstanbul Sözleşmesinin yürürlüğü şimdilik (!) askıya alındı.
Bilinsin ki Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi ki mahkemenin kararlarına asla uymuyorlar, Lozan ve Montrö olmak üzere yukarıda özetlediğim sözleşme, anlaşma ve antlaşmalar;
- Erdoğan'ın tek imzası ile kaldırılabilir…
Çünkü Danıştay kararının gerekçesinde;
- "Milletlerarası anlaşmaların feshedilmesi, sona erdirilmesi ve anlaşmalardan çekilme kararlarının Cumhurbaşkanının 'Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet Başkanı' sıfatıyla temsil yetkisi içerisinde olduğu yer alıyor.
- Dayanak olarak;
- "9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3. maddesi ile bir milletlerarası antlaşmayı onaylama veya sona erdirme konusunda Cumhurbaşkanına tam bir yetki tanınarak bu işlemler Cumhurbaşkanının takdirine bırakılmıştır" deniliyor.
"Tek adam" cumhurbaşkanı kararname ile kendisine yetki tanımlıyor ve bu yetki ile de Meclis'in egemenliğini ayaklar altına alıyor.
Danıştay da bu skandalı AKP'li bir hukukçunun da onay oyu ile sözde hukuki hale getiriyor.
Değerli okurlarım,
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka en sert tepkiyi gösteren siyasetçi olarak yaptığı açıklamada dedi ki;
- "Bu karar; 'Ben kadınların yaşam hakkından vazgeçtim!' demektir.
- Bu karar; 'Ben haklıların değil, güçlülerin hukukunu savunuyorum' demektir.
- Bu karar, 'Ben hukuk devleti değilim, Anayasa'dan vazgeçtim' demektir.
Biz CHP olarak Danıştay'ın İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'na başvurarak, karara itiraz edeceğiz.
İç hukuk tükendiği taktirde Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız.
Her koşulda ilk seçimlerden sonra kadınların can simidi olan İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden uygulamaya koyacağız. Az kaldı…
O zamana katledilen ve şiddet gören tüm kadınların vebali tek adamın sorumluluğundadır."
Değerli okurlarım,
Dünyanın birçok ülkesinden önce Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkı veren Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kadınlarımıza yönelik çok önemli açıklamaları var ki iki cümlesini hatırlatayım:
- "Bizce Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.
- Bizim dinimiz hiçbir vakit kadınların erkeklerden geri kalmasını talep etmemiştir."
İnanıyorum ki Ata'mızın izindeki Türk Kadını İstanbul Sözleşmesi'nin hesabını AKP ve MHP'den ilk seçimde soracaktır…