Kanal İstanbul için günlerdir, "Depremi tetikler-Depremi tetiklemez" tartışması bilim adamları, gazeteciler ve siyasetçiler arasında yapılıyor. Ancak hiç kimse bu konularda açıklama yapmıyor, hiç kimse şu soruları sormuyor;
1- Peki, tetiklemez tezini kabul edelim ama ya beklenen, öngörülen 7 şiddetinden büyük bir deprem olursa bu suni kanal nasıl bir faciaya yol açar?
2- Tsunami hem Karadeniz'den hem Marmara denizinden Kanal İstanbul'u vurursa nasıl bir facia ortaya çıkar?
Bakan olarak tayin edilen sarayın memuru Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan, 804 bin oy fark ile İstanbul halkının seçtiği Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na şu sözlerle saldırıyor:
- "Biz devletiz,
- Buna devletin hükümetin yetkili organları karar verir.
- Faturasını da belediyeye göndeririz.
- İstanbul'daki bir belediye başkanının bir devlet projesini durdurmak gibi bir hakkı yetkisi yoktur."
Vay vay vay, şu afraya, tafraya bakar mısınız?
Hayır, Cahit Bey siz devlet değilsiniz haddinizi bilin…
Siz sadece "atanmış" bakansınız, Ekrem İmamoğlu ise "seçilmiş" belediye başkanıdır.
Siz sadece AKP hükümetisiniz.
- Devlet; sadece millet demek değildir,
- Devlet sadece yürütme erkini elinde bulunduran iktidardaki siyasi parti demek değildir,
- Devlet sadece yasama erki olan Türkiye Büyük Millet Meclisi demek değildir
- Devlet sadece yargı erki demek değildir
Devlet; idari, hukuki ve siyasi kurumların meydana getirdiği milletle bütünleşen bir bütündür.
Değerli okurlarım,
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, çok partili sisteme geçişten 72 yıl sonra Erdoğan'ın, İnönü'nün bıraktığı yetkileri eline aldığını belirterek şunları söyledi:
"Yeni dönem siyaset biliminin tanımı; Sultancıl yönetim biçimi, Sultancıl rejimler, seçimli monarşidir. Saray'a gitti. Saray insanı halktan koparır. Saray ayrı bir hayat tarzı, bürokrasi, ayrı bir paralel evren oluşturur."
Evet, Akşener haklı, Türkiye 16 Nisan referandumu ile"demokratik hükümet" rejiminden "seçimli monarşik hükümet" rejimine geçti.
"Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" diye anayasada yer almayan bir terminoloji kullanılarak millet, "Türkiye çok daha güzel yönetilecek" sloganı ile aldatıldı.
24 Haziran 2018 seçimleri ile uygulamaya başladıktan sonra geçen 18 ay boyunca millet gördü ki bu yeni yapı, "tek adam" rejimidir.
Monarşi , Türk Dil Kurumu Sözlüğünde şöyle tanımlanır:
"Siyasi otoritenin genellikle miras yolu ile bir kişinin üzerinde toplandığı devlet düzeni veya rejim, tek erklik."
Allah'tan bu anayasa değişikliğini yapan Burhan Kuzu, "Miras yolu ile geçer" ifadesini 16 Nisan anayasa değişikliğine koymamış.
Değerli okurlarım,
Kanal İstanbul'a dönelim ve "tek adam" rejiminin başındaki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "isteseniz de istemeseniz de yapacağız" sözünü anımsayalım.
Ve atanmış bakanının şu sözünü de anımsayalım:
"Evet, yaptığımız bütün yatırımlar rant projesidir. Bu ülkeye gelir getirici amaçlı. Rant ne demektir kar demektir. Biz projelerimizin fizibilitesinde rantabilitesine bakıyoruz. Karlı olmayan bir projeyi niye yapalım"
Evet, bu sözler de ortaya koyuyor ki, akılları fikirleri rantiyecilikte.
Peki, kime rant?
Katarlı zenginlere, Katar emirinin anasına ve sülalesine rant…
Değerli okurlarım,
Şu fotoğrafa bakar mısınız?
Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İsmailağa cemaatinin başı Ahmet Ustaosmanoğlu.
Cumhurbaşkanı girince ayağa kalkıp karşılama yapmayan Ahmet Efendi (!)
Ve ayağa kalkmadığı için arkasını dönüp orayı terk etmeyen ve yanına oturup ziyareti sürdüren Erdoğan'ın fotoğrafıdır.
Ve bakınız, duvarlarda ne bir Atatürk fotoğrafı ne de Türk Bayrağı vardır.
Erdoğan'ın IŞİD ve El Kaide bağlantısı nedeniyle Birleşmiş Milletlerin "terör" listesinde bulunan Gülbeddin Hikmetyar'ın dizinin dibinde oturduğu bu fotoğrafı da aklıma geldi.
Değerli okurlarım,
Atatürk diyor ki;
"Efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki,
Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz.
En doğru, en gerçek yol, medeniyet yoludur.
Medeniyetin gerektirdiğini yapmak insan olmak için yeterlidir.
Tarikat reisleri bu dediğim gerçeği bütün açıklığıyla anlayacak ve kendiliklerinden hemen tekkelerini kapatacak, müritlerinin artık erginliğe ulaştıklarını elbette kabul edeceklerdir."