Depremin vurduğu Dikmeceliler, üstüne üstlük tarım yaptıkları topraklardan ayrılmak zorunda bırakılıyor. Sırf zeytinliklerine sahip çıktıkları için güvenlik güçleri tarafından darp edildiler, sürüklendiler. Onların gelecek kaygısı Şimşek’in bahsettiği rasyonel politikalara dahil değil mi?
Temmuz ayı bütçe rakamları açıklandı. Bu vesile ile faizi adıyla anmak “tehlikeli”yken (!) icat edilen Kur Korumalı Mevduat (KKM) için aktarılan tutar da bu vesileyle ortaya çıktı: 34,5 milyar TL.
Bu ne mi demek? Temmuz aktarımı da eklendiğinde KKM’nin bütçeye (Ocak-Temmuz dönemini içine alan) yedi aylık maliyetinin, 60 milyar TL’ye yaklaşması demek. (59,5 milyar TL)
KKM için geçen sene ödenen 92,5 milyar TL ile birlikte değerlendirildiğinde, bu parlak icadın toplam faturası 152 milyar TL oldu.
Takip edenler hatırlayacaktır; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, KKM’nin kaldırılacağını ifade ettiği yönündeki bir kulis haberi, bakanlık tarafından sert ifadelerle yalanmıştı. Dahası, Şimşek’in TL cinsi enstrümanları değerli kılmak için KKM’ye desteğin arttırılacağı açıklaması anımsatılmıştı.
Destekten kasıt da stopaj teşviki. Yani TL’sini dövize karşı korumak isteyenlerin elde ettiği gelirlerden ya hiç kesinti yapılmıyor ya da vadesine göre, yapılan kesintiyi düşürülüyor. Üstüne üstlük (1 yıldan uzun vadeli hesaplarda) “yüzde 0” dedikleri bu vergi almama hali 31 Aralık 2023’e kadar sürecek.
Milletin kafası karışmasın da kimin kafası karışsın. Bir yandan TL cinsi enstrümanları değerli kılmaktan bahsedeceksiniz, öte yandan da paranız değer kaybediyor diye bütçeden aktardığınız kaynakların karşılığında, ayrıcalıklı kıldığınız kişilerden (gerçek/ tüzel) vergi toplamayacaksınız.
KKM’nin toplam yükünü bugünkü kurla ABD dolarına çevirdiğinizde 5,6 milyar dolar ediyor. Bu hesabı neden mi yaptım? Şimşek’in haziran sonunda Merkez Bankası’nın rezervlerindeki haftalık artışı “tarihi” olarak nitelemesine konu tutar 8,5 milyar dolardı. 8,5 milyar dolarlık rezerv girişine sevinilen bir ortamda, yükü bu kadar ağır KKM’ye destek olma görüntüsünü anlamak kolay değil.
Bile isteye uygulanan yanlış politikalarla bozulmuş ekonomiyi düzeltmesi için ısrarla davet edilen bir bakanın KKM politikasını eleştirmesi, içinde bulundukları siyasal kültür açısından kolay olmayabilir. Ama hiç değilse, zorlukla ayakta durabilen vatandaşların hayatı daha da zorlaştırılmamalı.
Zeytinlikleri, tarım arazileri deprem ihalesi verilen şirket lehine ellerinden alınan Dikmeceliler (Hatay) göçe zorlandıklarını söyleyecek kadar kaygılılar. ANKA’dan Tamer Arda Erşin ile Ünal Aydın’ın imzalarını taşıyan haber, Dikmece’yi ziyaret eden CHP heyetine anlatılanları aktarıyordu.
CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal, CHP Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur, CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi, CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin ve CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya’dan oluşan CHP heyetinin ziyaret ettiği, sorunlarını dinlediği Dikmece köylüsü bakın neler diyor:
“Zeytinlikler burada yok edilecek, yaşam alanları yok edilecek. Burada insanların tek geçim kaynağı bu zeytinlikler. Bu zeytinler bir kültürel miras ve tarihsel bir miras. Öztürk, devletin kendi kamu arazilerine konutları yapabileceğine dikkat çekerek, “Çok fazla hazine arazileri varken, devlet hiç para vermeden oralarda bunu yapabilecekken; bizim tarım arazilerine, zeytinliklere ve yaşam alanlarına bunu yapması, bizim açımızdan ciddi bir tehdit. Biz burayı boşaltmak zorunda kalacağız.”
Depremin vurduğu Dikmeceliler, üstüne üstlük tarım yaptıkları topraklardan ayrılmak zorunda bırakılıyor. Sırf zeytinliklerine sahip çıktıkları için güvenlik güçleri tarafından darp edildiler, sürüklendiler.
Onların gelecek kaygısı Şimşek’in bahsettiği rasyonel politikalara dahil değil mi?
KKM hesabı sahiplerine bir ayda 34,5 milyar TL’nin aktarıldığı bütçe ile depremzedenin geçim kaynağı arazisini zorla elinden almadan konut yapmak bu kadar mı zor?
Kimin kaygısı daha önemli sahi? KKM hesap sahiplerinin mi Dikmece köylüsünün mü?
Bu bütçe kimin? Arttırmaktan bahsettiğiniz refah, kimin refahı?