İktidar, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırdığı şehir hastaneleri için bu yılın ocak-temmuz döneminde, müteahhitlik şirketlerine 3 milyar 43 milyon TL kira bedeli ödedi.
(İlk kez okuyana not: Sağlık Bakanlığı, şehir hastanelerini yapıp işleten müteahhitlerin her birine ayrı ayrı kiracı.)
Erdoğan Süzer'in devletin resmi verilerini esas alan dünkü Sözcü'de yayımlanan haberine göre, bu tutar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 61.9 oranında bir artış demek.
Yüklü artışın sebebini malum: Döviz kuru. Kur artışı; sadece kira bedelini değil, şehir hastanelerini yapıp işleten müteahhit şirketlere ödenen hizmet bedelini de katladı. Hizmet bedellerindeki yedi aylık artış ise yüzde 47 oldu. Bu artış oranının TL karşılığı da 1 milyar 739 milyon TL. Ocak-temmuz döneminde iktidarın garantili şehir hastaneleri için yaptığı toplam ödeme 4 milyar 786 milyon TL oldu.
UÇURUM BÜYÜK
Aktardığımız şu resmi ödeme rakamları, iktidarın şehir hastanelerinde KÖİ modelinden neden vazgeçtiğini gayet iyi anlatıyor.
Son iki yazımda, şehir hastanelerinde iktidarın yeni politika olarak belirlediği 21/b usulü ile yapılan son ihalelere yer verdim. Şimdi, o ihalelerde müteahhitlerin verdiği teklifler ile KÖİ sözleşmelerine göre bu sene müteahhitlere yapılan ödemelere bakalım.
Geçen hafta 21/b usulüyle ihale edilen Samsun Şehir Hastanesi'ne gelen en düşük teklif 1 milyar 69 milyon TL'ydi. Antalya Şehir Hastanesi'ne gelen en düşük teklif ise 1 milyar 21 milyon. Biri 900, diğeri 1000 yataklı.
KİRA BEDELİYLE 3 HASTANE
KÖİ modeliyle yapılan şehir hastanelerinde ise devletin yedi ayda ödediği 3 milyar TL. Basitçe, devlet şirketlere KÖİ modeli dolayısıyla sadece 7 ayda ödediği kira parasıyla, 21/b usulüne göre 3 şehir hastanesi yaptırabiliyor.
Yalnızca bu karşılaştırma bile KÖİ modelinin sermaye lehine, kamu aleyhine ne kadar büyük bir vurgun olduğunu ortaya seriyor.
İş işten geçtikten sonra iktidar şimdi toplam 10 “yeni nesil” şehir hastanesini 21/b usulüyle yapmayı planlıyor. (İhalelerin davet usulü yapılmasındaki soru işaretleri bir kenarda dursun.) Bu usül KÖİ modeliyle kıyaslandığı şu anlama geliyor:
Yeni ihale edilecek şehir hastanelerinde inşaat biter bitmez, hastane işletmesi devlete geçecek. Farklı bir gizli anlaşma yapılmadıysa, böyle olduğunu varsayıyoruz. Böylece iktidar, bütçeyi 20 yıllık kira bedelleri ve hizmet bedelleri gibi uzun yükümlülükler altına sokmamış oluyor. Ama bu tam bir züğürt tesellisi. Zira iktidar KÖİ modeliyle imzalanan önceki sözleşmelerle devleti en az 2040 yılına kadar taahhüt altına soktu. Evet kendi ömrünü çok çok aşacak bir yükümlülükten söz ediyoruz.
KURTLU YEMEK
Sözü bugünlük bağlayacağım yer ise sağlık çalışanlarının özlük hakları. Halktan sakladığı sözleşmelerle, müteahhitler için milyarlar ayırıp ödeyen iktidar, pandemide insan üstü bir mesai sergileyen sağlık çalışanlarının özlük haklarını iyileştirme çağrısına kulaklarını tıkıyor.
Çanakkale 18 Mart Araştırma Hastanesi'nde görev yapan Covid yoğun bakım hemşiresinin, dün sosyal medyada paylaştığı kurtlu makarna fotoğraflı mesajı utanç vericiydi. Daha önce tutanak tutulmasına karşın o yemekleri değiştirme iradesinin gösterilemediği bir yönetimden söz ediyoruz. Özlük haklarının iyileştirilmesi yolu daha çok uzun anlaşılan.