Değerli okurlar, bu köşede dün çıkan yazım “Yolsuzluklara israf demek” başlığını taşıyordu. İktidara yönelik eleştiriler içinde, dini bir kavram olan israf kelimesi kullanımının muhalefet cephesinde yaygınlaştığını, bu tercihteki ısrarın, mütedeyyin seçmeni gözetse de laikliği günlük yaşamının merkezine koymuş seçmen açısından, “yolsuzluklardan hesap sormaktan vazgeçildiği” izlenimi bıraktığını yazdım.
CHP liderini bu söylemi üzerinden eleştirdim.
★★★
Normalde bugün yazı günü değildi. Mudanya Belediyesi'nin davetiyle katıldığımız 2. Kitap Günleri kapsamındaki söyleşi bitmiş, Prof. Dr. Yalçın Karatepe ve gazeteci meslektaşım Ünsal Ünlü ile birlikte Ankara'ya dönüş yoluna çıkmıştık. Söyleşi sırasında da yolsuzluk /israf ayrımına dair düşüncelerimi paylaştım. (Hayri Türkyılmaz'ın ikinci dönem başkanlığındaki Mudanya Belediyesi'nin, kitap günleri etkinliğini sosyal mesafe, hijyen kurallarına azami özenle gerçekleştirdiğini not düşmeli.)
Yola çıkalı 15 dakika geçmişti ki, cep telefonum çaldı. Ekrandaki numara tanıdıktı: CHP genel başkanlık makamı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arıyordu. Özel kalem görevlisine, olası hat kesintilerini dikkate alarak yolda olduğumu belirttim. Kılıçdaroğlu, kısa hal hatırın ardından “Yazınızı okudum” diyerek hemen söze girdi.
“GERÇEK MALİYETİ AÇIKLAYACAĞIZ”
“Yolsuzluk hukuki bir kavram. İsraftan daha ağır sonuçlar doğuran bir olay. İsraf fazla masraf demek. Biz yolsuzluklar konusunda bütün duyarlılığımızı koruyoruz. Şehir hastanelerini, köprüleri hep işledik. Şehir hastanelerini kamulaştıracağımızı söyledik. Tünelleri, yap-işlet-devret ile döviz kuruna endeksli projelerin gerçek maliyetlerini topluma açıklayacağız. Gerekirse kamulaştıracağız. Maliyetlerin üzerine makul bir kâr koyarak kamulaştıracağız.“
O noktada araya girip, “Yükleniciye, müteahhide mi ödeme yapacaksınız?” diye sordum. “Evet” dedi Kemal Bey. Maliyet ile makul kâr vurgusunu tekrar ederek sürdürdü:
“Yükleniciye ödeme yapıp hepsini kamulaştıracağız. Köprüyü mesela; 6 milyar dolara başlamış, 11 milyar dolara çıkmış. Aradaki fark kime gitti, nereye gitti? Bütün bunları ayrıntılı sorgulamanız lazım.”
“KİME RÜŞVET VERDİYSE”
Kılıçdaroğlu seri ve kararlı bir tonda konuşuyordu:
“Şişirilmiş maliyetler varsa bunları göstereceğiz, aradaki maliyetleri kime rüşvet verdiyse, gitsin onunla hesaplaşsın.“
Bütçeyi uzun vadeli ipotek altına alan, “ticari sır” gerekçesiyle saklı tutulan kamu özel işbirliği uygulama sözleşmeleri ile “rüşvet” iddiası arasında ilk kez bağ kuran bir ifadeydi bu…
(Yolculuk sırasında telefonla konuşurken aynı anda not aldığım için CHP liderinden bazı ifadelerini tekrar etmesini rica ettim.)
İsrafa, bir olgu olarak toplumun pek çok kesiminin duyarlı olduğu düşüncesini paylaşan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
ASLA VAZGEÇMEDİK
“İsraf haramdır. Dolayısıyla israf niteliğindeki uygulamaları vurgulayarak, israfa özel hassasiyeti bulunan yurttaşlara anlatmış oluyoruz. Ama yolsuzlukları sorgulamaktan asla vazgeçmedik. Hiç vazgeçilir mi? Daha anlatacağımız çok şey var. Örneğin, PTT ‘de çok ciddi olaylar oluyor. Bunların hepsini takip ediyoruz.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu' nun telefon görüşmemiz sırasındaki son cümlelerinin önemi de ayrı:
“Tabii bir de şu var. Yolsuzluklar AKP iktidarı için çok doğal bir hale gelmiş durumda. Onunla özdeşleşmiş. Belli çevrelerde ihaleler, seçimin finansmanı için kullanılıyor.”
Kılıçdaroğlu'nun kamu ihaleleri, yolsuzluklar ve kamu özel işbirliği projelerine dair yaptığı bu değerlendirmeler, topluma taahhüt niteliğinde.
Telefonu kapatırken bu düşüncemi CHP liderine de ifade ettim. Ve yazı günü olan çarşambayı beklemeksizin sizlerle sıcağı sıcağına paylaştım.