Yine deprem oldu.
Siyasetçiler ortaya fırladı.
Hiçbir hasara neden olmayan, GSM operatörleri dışında hiçbir şeyi çökertmeyen deprem sonrası Bakanlar hemen açıklamalar yapmaya başladılar.
En komiği İçişleri Bakanı’ndan geldi, “İlk andan itibaren cumhurbaşkanımız süreci yönetti” dedi.
Süreçte yönetilecek ne vardı, anlamadım.
Hasar yok, yıkılan bina yok, çöken köprü yol yok, yönetilen süreç ne!
Sayın Cumhurbaşkanımız camdan atlayan birini havada mı yakaladı, süreç dediği ne!
İktidar hemen İstanbul’da toplandı.
Gereken önlemler alınıyor türünden manasız açıklamalar yapıldı.
Ve haliyle troller Ekrem İmamoğlu’na saldırmaya başladılar.
Ama hiç kimse, “Bu kenti çeyrek asır AKP zihniyeti yönetti. Ne toplanma alanı kaldı, ne deprem konteyneri kaldı, kentin dönüşmesi gereken bölgelerine çivi bile çakılmadı. Deprem hazırlığı için toplanan yüzlerce milyar dolarlık vergiyi yandaş müteahhitlere duble yol yaptırmak için harcadınız, utanmadınız mı!” falan da demedi.
Ve iktidar, İstanbul’da yaptıkları palavradan bir toplantının ardından “Gereken önlemler alınacak” türünden beylik bir açıklama yapınca benim aklıma çok değil birkaç sene önce aynı iktidarın verdiği sözler, açıkladığı projeler, yapacağı “gerekenler” geldi.
Hatırlar mısınız, 2019 yılıydı.
AKP iktidarı TOKİ projeleri açıklamıştı.
Deprem bölgelerinde 100 bin konutluk projeler yapılmıştı. TOKİ yapacak, halk ucuza konut sahibi olacak, deprem riski azalacaktı.
Bazılarının temelleri kazıldı, hepsinin kuraları çekildi.
Yetmedi. Hizmette sınır yoktu.
2022 yılı geldi. Seçim atmosferi yavaştan başlıyordu.
TOKİ bu sefer daha ciddi bir işe soyundu.
500 bin konut daha yapacaktı. Projeler ilan edildi. Kayıtlar başladı. Herkes alkış tutuyordu.
Ben o zaman yazdığım gazetede sordum, “Yahu daha 3 yıl önce açıkladığınız 100 bin konutluk projeye başlamadınız. Attığınız palavra temellerin çukurları göl oldu, içinde çocuk boğuldu. Önce şu 100 bin konutu yapın teslim edin. Sonra 500 bin daha deyin” dedim.
Tabii ki, kimse umursamadı.
Hizmeti bilmem ama palavrada sınır yoktu.
500 bin konut için vatandaşlardan sıraya girmeleri istendi.
Ben yine sordum, “Arkadaşlar bu TOKİ, ekonominin en iyi zamanında, konut maliyetleri çok daha düşükken büyük çoğunluğu müteahhitlerin kat karşılığı yaptığı pahalı konutlar olmak üzere yılda ortalama 58 bin konut yapmış. Siz nasıl iki yılda 600 bin konut yapacaksınız” dedim.
Yanıt alamadım. Sonra bir 250 bin daha dediler.
Belli oldu ki, bizimle dalga geçiyor, 50 IQ’ya hitap ediyorlardı.
Sonra 6 Şubat 2023’te deprem oldu.
199 bin konut da depremzedeler için üretileceği açıklandı. (Allah var, depremzedeler için kalitesiz de olsa 150 bine yakın konut yapıldı.)
Sonra yerel seçimler geldi.
Murat Kurum, İstanbul için yine epey bir konut sözü verdi.
Artık hiçbir şekilde ciddiye almadığım için sayıyı takip etmedim ama bütün şehri dönüştürmekten söz ediyordu neredeyse.
Hiçbiri yapılmadı.
2019, 2022 ve 2023 yılında söz verilen yüzbinlerce konuttan inşaatı başlayan bile olmadı.
Kura kazanıp, ev sahibi olacağını zanneden zavallı insanlar boşu boşuna heveslendikleriyle kaldılar.
Şimdi deprem oldu.
İktidar yine tek bildiği şeyi söylemeye başladı.
“Gereğini yapacağız.”
Hepimiz biliyoruz ki, yapamayacaksınız.
İstanbul’da 30 senedir yapmadığınız gibi.
Yapamadınız, yine yapamayacaksınız.
Siz de biliyorsunuz, biz de biliyoruz.
GSM rezaleti ve iktidar
Yukarıda da yazdığım gibi 6,2’lik deprem İstanbul’da hiçbir binayı göçertmedi ama GSM operatörü denilen beceriksizler ordusunu yerle yeksan edip göçertti.
Bu, beceriksizler ordusunun ilk vukuatı değil.
Ne zaman bir sorun olsa, ilk çöken GSM sistemi oluyor.
Hadi Hatay ve Maraş depremlerinde az da olsa bir bahaneleri vardı.
GSM kuleleri, binaların tepesinde olan baz istasyonları yıkılmış, daha kötüsü kentlerin elektrik şebekeleri hasar aldığı için çalışamaz hale gelmişlerdi.
Buna da hazırlıklı olmaları lazımdı aslında yine de az da olsa kabul edilebilir bir bahaneleri vardı.
Peki ya dün İstanbul’da hangi bahaneleri vardı.
Yıkılan bina yok ki, tepesinde bulunan baz istasyonu çöksün.
Yıkılan direk yok, sinyal veremeyecek hale gelsinler.
Kesilen elektrik yok ki, enerjisizlikten dolayı hizmeti kesmek zorunda kalsınlar.
Hiçbir altyapısal sorun yok.
Ama yine, bir kez daha ve her zaman olduğu gibi GSM şebekesi çöktü.
Hem de GSM altyapısının sözde en güçlü olduğu ilde, ülkenin ekonomik başkentinde.
İnsanlar saatlerce merak içinde sevdiklerine, çocuklarına, ana babalarına ulaşamadılar.
Peki Ulaştırma Bakanlığı bu operasyon yapmaktan aciz operatörlere bir şey yapacak mı!
Tabii ki, hayır.
Depreme hazırlıklarını denetleyecek mi!
Tabii ki, hayır!
En azından her iki baz istasyondan birinde birkaç saat dayanacak kapasitede kesintisiz güç kaynağı bulundurulmasını isteyecek mi!
Tabii ki, hayır.
GSM şirketlerini rekabetten uzaklaştırıp, parti çiftliği haline getirmekten vazgeçecek mi!
Elbette hayır.
GSM operatörleri elbette suçludur.
Ama ondan daha suçlu olan iktidardır.
Aptalca bir tartışma
IQ ortalaması 88 olarak ölçülen bir toplum nasıl olursa, biz de tam öyleyiz.
Deprem oluyor.
Orada bile deprem uzmanları arasında kavga çıkarıyor, olmayan bilgimizle taraf tutuyor ve diğer tarafa sövmeye başlıyoruz.
Şener Üşümezsoy tahmin etmiş, diğerleri edememiş.
Diğerleri kim!
Naci Görür ve Celal Şengör.
Yahu manyak mısınız, ikisi de yıllardır Kumburgaz – Silivri arasına dikkat çekip buradaki kilitlenmenin bir gün kırılacağını söylüyorlardı zaten.
Şener Üşümezsoy da söylemiş 20 gün önce.
Şener Üşümezsoy’un ve diğer herkesin bu tahmini yürütmesine neden olan fay haritasını yapanlar, Naci ile Celal Hocalar.
Tüm jeologlar zaten bunu tahmin ediyordu.
Üşümezsoy 20 gün önce söylemiş.
Şengör de bir yıl kadar önce Candaş Tolga Işık’ın programında söylemiş.
Bilinen bir gerçek. Bilinmeyen şey, zamanı.
Buradan bir düşmanlık, bir aşağılama çıkartmaya çalışmak sadece ve sadece düşük zeka göstergesi.
Üşümezsoy ile diğer bilim insanlarını ayrıştıran tek şey ise büyük İstanbul depremi beklentisi.
Celal ve Naci Hocalar ve neredeyse diğer tüm uzmanlar, “Marmara Denizi altındaki uzun fay tek parça halinde kırılırsa 7,8; iki parça halinde kırılırsa 7,2 bir deprem üretir” diyor.
Celal bunu yıllardır söylüyor. Keza Naci Görür ve diğerleri de aynı kanaatte.
Sadece Üşümezsoy “Marmara’da en fazla 6,5 büyüklükte bir deprem olabilir” tezini ileri sürüyor.
Üşümezsoy’a göre fayın Silivri ile Gölcük arasındaki yaklaşık 120 kilometrelik bölümü parça parça kırılacak ve en fazla 6,5’luk depremler üreterek enerjisini peyder pey boşaltacak.
Diğerlerine göre ise tarihte daha önce defalarca olduğu gibi bu fay 120 km’lik bölümde birden kırılacak ve 7,2 büyüklüğünde bir deprem ve İstanbul’un sahil kesimlerinde 9 şiddetinde bir etki yapacak. Bu şiddet denizden uzaklaştıkça azalacak.
Kimin haklı olduğuna bakmaksızın şu basit soruya yanıt verin.
Otomobil alırken 90 kms hızda bir kazaya dayanıklı bir otomobili mi tercih edersiniz.
Yoksa 50 kms hızdaki bir kazaya dayanıklı bir aracı mı!
90 kms’deki bir kazaya göre hazırlanmış bir araç, 50 kms hızdaki bir kazada da daha güvenli olmaz mı!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Sosyal medyada takipleşmeyi bırakarak mesaj vermekten utandığımız zaman.