Yapacağız, edeceğiz… E peki?

Haber Tarihi: 13.04.2025

İki yıl oldu. Mehmet Şimşek göreve geldiğinden beri yapacak, edecek, düşürecek... Cümle fiil eki ama sonuç sıfır. Enflasyon düşecekmiş. Faiz yeterince artmış. Sıkılaştırma gecikmeli çalışırmış. Gıda arzı artacakmış. Gecikme varmış. E tabii, bir tek hakikat hızla çalışıyor: hayat pahalı.

OECD’nin İstanbul çıkartması da fırsat olmuş. Sayın Bakan kürsüdeydi. “Bağımsız analizleri memnuniyetle karşılıyoruz” dedi. Malum, içerideki bağımsızların bazıları ya yargılanıyor ya gözaltında ya da sessize alınmış durumda. Dışarıdan gelen ne dese amenna.

Programın temel amacıymış: “Fiyat istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek.” Duyunca içimiz ısındı. Bir tek "büyüme dostu sıkılaşma" demedi, o da olur bir dahaki OECD seansına. “Enflasyonla mücadelede önemli ilerleme kaydettik” dedi. Peki bu ilerleme hangi yönde? Çünkü artık insanlar alışveriş listesi değil, alışveriş ihtimaliyle gidiyor markete.

Merkez Bankası ekibine övgü de vardı. “Harika iş çıkardılar” dedi. Vallahi biz başka bir paralel evrende yaşıyoruz herhâlde. Çünkü hedef dediğin her ay yumruk yiyor, ama yönetim ringde kalabildiğine seviniyor. Bu memlekette enflasyon hedeflemesi, meteorolojiye bakıp tarla sulayan çiftçiye benziyor: yağmazsa da olur, nasıl olsa açıklama hazır.

Sanıyoruz ki Şimşek’in elinde artık bir çanta değil, bir zaman makinesi var. Gerçekten, başka türlü açıklanamaz. Her şey ya “zamanla olacak” ya da “gecikmeli çalışacak.” İnsanın aklına şu geliyor: Acaba Sayın Bakan iki yıl önceye mi sıkıştı? Zaman makinesine binip her sabah 2023’e mi gidiyor, orada “yapacağız, edeceğiz” deyip sonra bugüne mi dönüyor? Eğer öyleyse, bari gittiği yerden enflasyon hedefini de getirseydi. Gerçi o hedefi tutturmak için de önce evren değiştirmek gerek; bu iş iktisat değil, IMF stajyerinin yazdığı Marvel spin-off’u.

"Gelir üzerinde doğrudan kontrolümüz yok" diyor Bakan. Peki ama fiyatlar üzerinde dolaylı değil, bayağı bildiğin müdavim gibisiniz: Gelir bizde değilmiş ama fiyat bizden sorulur, öyle mi? Kiralar başıboş, doğalgaz el freniyle, maaşlar ise sürekli kısık seste. Bu ekonomi değil, çelişki orkestrasyonu.


Verimlilik artacakmış, teknoloji yükselecekmiş, ihracat patlayacakmış… Tamam da nasıl? Şimşek yine anlatıyor: 5G, fiber, GPS… Edecek, yapacak, olacak. Ama teknoloji geliştirme yok, kamu yok, planlama yok. Altyapı olacakmış, ama üstyapının ne olacağı hâlâ belirsiz. Bu iş böyle giderse, biz en fazla hızlı internetle dışa bağımlılığı canlı yayınlarız.

Sonuç? Ortada program denince akla gelen tek şey, iyi sahnelenmiş bir beklenti yönetimi tiyatrosu. Her ay perde açılıyor, “düşecek”, “sabredin”, “etkileri göreceğiz” deniyor; sahnede aynı replik, figüran hep halk. Şimşek iki yıldır zaman kazanıyor ama ekonomi sürekli kaybediyor. Sıkı para var, ama gevşek denetimle; fiyatlar yönlendiriliyor, ama rant serbest dolaşımda. Enflasyon düşecekmiş, ama önce alım gücü düşüyor, sonra toplumsal sabır. Bu kadar "gecikmeli etki" varsa, sorun faiz değil, sistemin kendisidir belki de? Ama yok, Sayın Şimşek hâlâ “ileride başaracağız” diyor – galiba o “ileri” sadece sunum slaytlarında var, halk ise hâlâ sepette eksik kalanlarla bugünde.

Demem o ki; Mehmet Şimşek zaman makinesiyle geçmişten (!) geliyor: Gelecekte her şey güzel olacakmış, eğer siz oraya ulaşabilirseniz tabii.








YALÇIN KARATEPE İsimli Yazarın Diğer Yazıları