İktidar KANAL İSTANBUL için yeniden atağa kalktı. Bir baktık, İBB’nin dışarda kalan neredeyse tüm personeline gözaltı kararı çıkmış.
Umarım Berna Laçin’e sıra gelmez. Zira en şahane yorum / tepki ondan gelmişti: “İstanbul’u 40 kilometre boyunca ortadan ikiye yarmak normal, sezaryen doğum mu anormal?”
Kanal İstanbul’dan, İBB’de “ikinci dalga” operasyona.. Oradan, başlıktaki BIYIK meselesine nasıl gideceğiz derseniz..
Size Erdoğan’ı hatırlatırım!
Öncelikle, Erdoğan için neydi Kanal İstanbul? “ÇILGIN PROJE”.
Yani, bana göre bildiğiniz “takıntı objesi / nesnesi”..
Bu yazının konusu da bu, işte!
Dün, bir zamanların Saray başdanışmanı İlnur Çevik’in Erdoğan anılarını paylaştım. Geri dönüşlerden anladığım kadarıyla en büyük ilgiyi, bıyık takıntısı çekmiş. Çevik, önce “neden hiç Atatürk adını kullanmıyor sorusunu yanıtlıyor. Ardından netlik ayarı yapıyor:
“Hep Mustafa Kemal hep Mustafa Kemal. Atatürk demesi zor olmasa gerek ama ancak zor zamanlarda kullanıyor o sözü. Bıyık takıntısı da var, onun gibi. Külliyede bıyıksız adam yok. Benim dışımda yoktu. Ben de kemoterapi geçirmiştim, o yüzden çıkmıyordu bıyığım. Benim kaç defa önümde oldu, 'Bıyık bırakılacak' dedi Cumhurbaşkanı, hatta Mevlüt Çavuşoğlu bile bıyık bırakmak zorunda kaldı. Hasan Doğan da bıyık bıraktı.”
Şuraya 1 adet “bıyıklı Yiğit Bulut fotoğrafı bırakayım da Saray Öncesi / Saray Sonrasını karşılaştırın.
Bıyık deyip geçmeyeceksiniz bir kere..
Doç. Doğan Gürpınar’ın “TÜRK’ÜN BIYIKLI TARİHİ” araştırmasını okuyun, meselenin önemini anlayacaksınız:
“Kitapta ele alınan tarih uzun 19. yüzyılın pos bıyıklarından ulus devlete geçişte kırpılan, gürleşen, sarkan ve tarihin sonunda kesilen bıyıklara kadar uzanıyor ...”
Yalan mı? Bir zamanlar sadece bıyıklara bakarak karşımızdakinin ideolojik, politik tutumunu anında çözmez miydik!
Sadece bu topraklarda mı?
ABD’nin Güney Kore büyükelçisi, bıyıklı olduğu.. Yani Japon’u andırdığı için 2018 yılında neredeyse “persona non grata” ilan edilme noktasına gelmedi mi?
Kıldan tüyden bir konu deyip geçmemek lazım. Nitekim İlnur Çevik’in “Külliye’de bıyıksız adam yok” sözleri geçemeyeceğimizi gösteriyor.
Kendisini TÜRKİYE’NİN KAYYUMU ilan eden bir cumhurbaşkanı neden / nasıl / hangi ara bu konunun bu ölçüde takipçisi olur ?
Bıyık sevebilirsiniz.. Ya da tam tersine hiç hoşlanmayabilirsiniz.. Kişi yakınınızsa belki müdahale edersiniz, o kadar.
Ama binlerce kişinin çalışıp yaşadığı külliyede her erkeğe “bıyık bırak” talimatı veremezsiniz.
Benzeri rahatsızlıklar kaynağını bir yerden alır ya, “ERDOĞAN VE SEVDİĞİ MODELE” bakınca kaynağını anlıyorsunuz.
Her konuda olduğu gibi, Google bunda da bir hazine.
Risale-i Nur mesela. Diyor ki:
“Bıyık bırakmak fıtratı (yaratılışı) korumak olduğu için faziletlidir. Nitekim bazı müçtehidlere göre bıyığı tamamen kesmek mekruhtur ..”
Peki nasıl bir modelden söz ediyoruz?
Yanıt tanıdık gelecek: “ Bıyıklar üst dudağın kırmızılığı görülecek şekilde kısaltılmalıdır.”
Ruhsal rahatsızlıkların kökeninde ağırlıklı olarak “dini saplantılar, zorlamalar” yer alır ya..
Kanal İstanbul projesinde de bunu Osmanlı mirası üzerinden okumak mümkün.
İşte bir alıntı:
“Arşiv belgeleri incelendiğinde Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid ve Sultan V. Mehmed Reşad’ın projeyle ilgilendikleri açıkça görülür.”
Atatürk’ü pas geçip, kendisini, başta İkinci Abdülhamid “Osmanlı’nın mirasçısı” zannetmek de ilginç doğrusu.
Peki ya turkuaz takıntısı?
Kendimi bildim bileli basın kartı sarı renkteydi. Nitekim anarken “sarı basın kartı” diye özel olarak vurgulanırdı.
Sonra bir baktık, iptal edildiler, yerine turkuaz kartlar geldi.
O kadarla kalsa iyi”!
Külliye’nin kırmızı halıları.. Cumhurbaşkanı Muhafız Alayının üniformaları.. Havaalanı güvenlik görevlilerinin kıyafetleri.. hep turkuaza büründü.
Neden mi? Kusura bakmayın buna bir yanıtım ya da tahminim yok.
666 sayısına olan düşkünlük gibi.
Ben 666 sayısının geçmiş yüzyıllarda “şeytanın alameti” olarak görüldüğünü okumuştum.
Oysa kimilerine göre, kişiye ilahi mesaj veren “666 MELEK SAYISI İMİŞ.”
Erdoğan’ın eski doktoru Turhan Çömez’in bir paylaşımı zihnimizde ampul yaktı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan Gazze'ye, toplam 666 ton insani yardım malzemesi taşıyan geminin yola çıktığını açıkladı. Bu açıklamayı sosyal medya hesabından paylaşan Turhan Çömez "Bu iş giderek hastalıklı bir hal aldı. Bari Gazze’ye yardım gönderirken şu 666 saçmalığına takılmasanız Devlet ciddiyetine yakışmıyor. “ dedi..”
Dedim ya, çok sayıda iç-dış destekle Saray’a oturan ve kendisini TÜRKİYE”NİN KAYYUMU ilan eden Erdoğan, bazılarını ancak İslami retoriğe hakim “uzmanların” fark edip anlayacağı simgelerle yürüyor.
Bizler de “yanında gerçeği söyleyecek kimse yok mu” diye düşünüp tartışıyoruz.
Galiba bir zamanlar vardı da bıyıklarını düzeltirken perte çıktılar.