AKP Adını Değiştirecek mi: Ne Adalet Ne Kalkınma!

Haber Tarihi: 16.10.2024

Malum son anketler Erdoğan için hiç iç açıcı şeyler söylemiyor.

Örneğin, yakın zamana kadar “yandaş” kontenjanından sayılan.. CNN Türk ekranından eksik olmayan Hakan Bayrakçı’nın şirketi SONAR AKP’yi fena sarstı. Zira yaklaşık bir hafta önce açıklanan anketine göre, CHP’nin oyu, Cumhur İttifakı’nın iki partisinin toplamından fazla. Oranlarla söylersek, CHP yüzde 36 küsur oyla AKP’ye 11 puan fark atmış durumda. MHP’nin yüzde 10 oyu eklendiğinde yine olmuyor!

Zaten iktidar cephesinde bugünlerde “NE YAPSALAR OLMUYOR”.

Belki kimileri anketlere güvenmediklerini söyleyecektir.

Peki. Anketleri boşverelim. AKP’nin “kendi tespitlerine dayalı raporu” ne diyor, ona bakalım.

*. *. *

Türkiye Gazetesi’nden Emrah Özcan’ın haberi: Yerel seçim hezimetinden sonra Reis “dolaşın 81 ili, vatandaşın şikayet ve beklentisi neymiş öğrenin” buyurmuştu ya. İşte o çalışmanın sonuçları rapor haline getirilip Erdoğan’ın masasına konmuş.

Rapora göre vatandaşın en önemli / temel iki sorunu ekonomi ve adaletmiş.

Sahi mi! Bakın şu işe!

Bir şaşırdım, o kadar olur. Reis’in ne kadar şaşırdığını hayal bile edemiyorum.

Ekonomik sorunlar derken.. Enflasyon düşmeye başlamamış mıydı yahu?

Millet “soğan ekmek yeriz, ama Reis’i yedirmeyiz” demiyor muydu?

Ya adaletten şikayet neyin nesi? “Toplum, göçmen sorununu bile geri plana atacak kadar adaletten.. Cezasızlık anlayışından yakınma” noktasına ne zaman nasıl gelmişti?

Adını ADALET VE KALKINMA kavramlarından alan parti ne yapmalıydı şimdi?

Mesela partinin adını SEVGİ VE MUHABBET ya da HAYIRLI İŞLER diye değiştirseler miydi?

*. *. *

İsim meselesini gündeme alırlar mı bilmem. Ama haber, “ilgili bakanlıklara her iki alanda DERHAL gerekli çalışmaların yapılması talimatı verildi” diye devam ediyordu.

Daron Acemoğlu işte tam da böyle kritik bir kavşakta Nobel ekonomi ödülü aldı.

Ödülün gerekçesi mi?

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi’nden yapılan açıklamada gerekçe şöyle açıklandı: “Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson toplumsal kurumların bir ülkenin refahı için önemini gösterdiler. Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu toplumlar ve nüfusu sömüren kurumlar büyüme veya daha iyiye doğru değişim yaratmaz.”

Aslında bu topraklarda yıllardır tekrarlanan bir tespit: Hukuk, yani adalet yoksa ekonomiyi düzeltemezsiniz. Refahtan söz edemezsiniz.

Kaldı ki, o tespiti yapanlardan biri, durumu bilimsel verilerle ortaya koyan Acemoğlu’ydu. Üstelik o tespiti, yerel seçimler sonrasında “hukuk yoksa adalet.. adalet yoksa demokrasi yok” diye tamamlamıştı:

"Maalesef AKP’nin krizle başa çıkabileceğine dair bir işaret görmüyorum. Bu görevi üstlenecek çok az kalifiye insan var ve yolsuzluk ile kötü yönetim muhtemelen devam edecek. Ekonominin ve demokrasinin geleceği için endişeleniyorum."

* * *

Sinema; kaosa, savaşa, doğal ya da insan yapımı felaketlere dair sayısız film yaptı. Her birinde seyirciye bir “düşman” sundu. Bazen uzaylılar.. Bazen kötü Ruslar.. Eğer gişe vaat ediyorsa okyanustan çıkıp gelen canavarla korktuk. Neyse ki onlarla “bizimkilerin” mücadelesi hep “iyilerin”, yani bizimkilerin zaferiyle sonuçlandı!

Oysa ben bugün bir senaryo yazmaya koyulsam “düşmansız bir savaşı” anlatırım. Düşünün; “İşte düşman” diye yola çıkanlar ertesi yıl o düşmanı kucaklıyor. Üyesi olduğu NATO’yu çıldırtacak S-400 füzelerine bir dünya para sayıp paketini açmıyor. Sokaktaki en sıkı Reisçilerin bile inanamadığı “İsrail bize saldıracak” masalı vizyona girerken, Türkiye ve İsrail ABD’nin kanatları altında gelecek planları yapıyor.

Ve işin en komik yanı, öğreniyoruz ki, İsrail’le savaşmak gibi DEVASA TEHDİDE karşı hazırlık, bizlerin cebinden çıkacak kredi kartı limiti vergisiymiş!!!!!!!

750’şer liraları biriktirip Demir Kubbe alacakmışız.

Neyse ahali ayağa kalktı da vergiyi gündemden düşürdüler.

Belki bir ara karşımıza yeni bir düşman çıkarsa tazelerler. Ne bileyim!!

* * *

Sokakta her gördüğü kıza gönlü kayan ergen gençler gibi.. Ya da ne yapacağını bilmediği için bütün düğmelere basıp sonunda nükleer füzeleri ateşleyen salak Austin Powers gibi.. İktidarın hatları karıştı. Ne yapacağını eskiden de bilemiyordu. Şimdi akıl hepten uçup gitti.

Düşmansız savaştan kastım bu. Düşman kim belli değil. Zaten ortada senaryo da yok. Daron Acemoğlu’nun özenle altını çizdiği üzere Ankara’da krizi önleyebilecek kalifiye eleman neredeyse hiç yok. Ama ortalık toz duman. Savaşıyoruz.

Çünkü neden?

1) Çünkü neden olmasın!

2) Savaşalım ya da savaşacakmış gibi yapalım ki ahali ekonominin ve adaletin bu haline razı olsun.








AYŞENUR ARSLAN İsimli Yazarın Diğer Yazıları