Döviz, belediye ve döşenen taşlar

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, her fırsatta seçimin zamanında yapılacağını tekrarlasa da, iç ve dış politikada birçok hamle yapma çabasında. Erdoğan’ın beyhude çabaları erken seçim ihtimalini akıllara getiriyor.

Haber Tarihi: 29.12.2021

Erdoğan kasım ayından bu yana farklı bir rotaya girdi. Faiz, EYT, 3600 derken "Erken seçim mi geliyor?” sorusu yüksek sesle dillendirilmeye başladı. Dövizin zirve yapmasından sonra dayanılmaz hale gelen hayat pahalılığı “İktidar, bu koşullarda seçime gitmez” fikrini baskın hale getirdi. Nureddin Nebati’nin Maliye Bakanı olması ve ardından atılan adımlar tekrar başa dönülmesini sağladı.

Erdoğan’ın ne yapmaya çalıştığını anlamak için son iki ay içinde yaşanan gelişmelere hızlıca bakmakta fayda var.

Ekonomide 'toparlanıyoruz' imajı: Erdoğan, krize karşı attığı ve pansuman bile sayılamayacak hamleden büyük bir başarı öyküsü çıkarmaya çalışıyor. Faiz-döviz gibi vurgularla yoksul yurttaşın asla ulaşamayacağı ve iyi duygular beslemediği kesime karşı bir görüntü vermeye çalışıyor. Yoksul kesimler lehine ve onların adına mücadele eden yegane lider pozlarında. Muhalefetin döviz sarmalına niye bu kadar takıldığı ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte bu balonun çok uzun süre havada kalması imkânsız. Erdoğan da bunun farkında. O yüzden asgari ücret, 3600 ek gösterge, emekli maaşları ve marketlerdeki fiyatların aşağıya çekilmesi gibi tüm önemli adımları aynı anda atarak güven tazelemek istiyor. Ama ülke ekonomisinin geldiği nokta itibarıyla bu adımlar beyhude bir çaba olarak duruyor.

Dış politikada yeniden mevzilenme: Erdoğan düne kadar düşman bildiği ülkelerle yeni sayfa açmaya çalışıyor. Mısır, İsrail, Ermenistan, BAE, Arabistan ile ilişkileri derinleştirme kararı alındı. Bu gayretin bir nedeni kuşkusuz ekonomik. Swap ve benzeri yöntemlerle ne kadar döviz toplayabilirse o kadar rahat edeceğini düşünüyor. Diğer neden ise çok açık ki siyasi. ABD ile uyumlu, bölge ülkeleri ile sıcak ilişkiler geliştirme yeteneğini yitirmediğini gösteren lider rolünü oynamaya çalışıyor. Bunu da beyhude olarak değerlendirebiliriz.

Kültürel ayrıştırma: Evde kedi-köpek beslemeye kadar indirgenen Beyaz Türk tartışması başlatıldı. Bunca şatafat ve servetin içinde yaşarken bile sokak hayvanları üzerinden kendini yoksul, muhafazakâr seçmenin yanında gösterip, toplumu buradan da ayrıştırma gayretine girdi. Bu da "Saray yaşamı"yla birlikte beyhude bir çabadır.

İBB üzerinden muhalefeti sindirme: Erdoğan yaklaşık bir aydır neredeyse her konuşmasında meseleyi yerel yönetimlere, özellikle de CHP'nin yönettiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne getiriyor. 31 Mart'ta yaşadıkları seçim yenilgisinin acısı tazeliğini koruyor. Ama asıl neden kuşkusuz bu değil. Yerel yönetimlerin başarısız bir görüntü vermesi, önümüzdeki seçimin en önemi propagandası olacaktır. Erdoğan, adaylığı netleşmezse bile daha şimdiden en güçlü adayı konumunda olan İmamoğlu'nu yıpratmaya çalışıyor.

“RAKİBİM KİM?” SORUSUNUN YANITI

Erdoğan, kendi ifadesiyle 18 ay sonra yapılacak seçimde rakibinin kim olacağını sorup duruyor. Eğer gerçekten kafasında 18 ay sonrasında bir seçim olacaksa rakibinin kim olacağını bugünden bilmek niye bu kadar önemli?

Millet İttifakı'nın adayı konusunda öne çıkan üç isim var: Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Yavaş. Bu isimler konusunda farklı senaryolar mevcut. İster CHP’li ister İYİ Partili olsun konuştuğunuz her isim iki başlıklı yanıt veriyor: “Aday, seçim zamanında belli olur.”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylık konusunda oldukça mesafe aldığını herkes kabul ediyor. Ama kamuoyu yoklamalarına göre seçimi garanti edecek bir noktaya henüz ulaşamdı. CHP yönetimi çok istese de ana eğilim “zamana ihtiyaç” olduğu. Konuya dair fikrini sorduğumuz İYİ Partili bir milletvekili bu durumu “Kılıçdaroğlu zamanında yapılacak seçimin adayı olabilir” diye açıkladı. Bu kanı, Millet İttifakı’nın doğrudan ve dolaylı bileşenlerinin içinde ne kadar yaygın bilemeyiz. Ama konuştuğumuz isimlerden edindiğimiz intiba erken seçim koşullarında Ekrem İmamoğlu’nun isminin öne çıktığı yönünde.

KAFASINDAKİ SEÇİM TARİHİ

Erdoğan her konuşmasında seçimin zamanında yapılacağını tekrar ediyor. Ülkenin içinde bulunduğu durum, ekonomik çöküş, AKP-MHP blokunun eriyen oyları gibi başlıklar düşünüldüğünde iktidarın erken seçim yapmama ihtimali ağırlık kazanıyor. Aksi olamaz mı? Buna yanıt vermek için ülkeyi ve AKP’yi bu duruma iten gelişmeleri sıralamakta fayda var:

Ekonomik krizin varlığı,

7 Haziran seçimi sonrası oluşan ittifakta (Sedat Peker, Amiraller Bildirisi) çatlama,

İçeride azalan destekle birlikte yönetememe krizine girilmesi,

Dış desteğin (Biden ve AB desteği çekerken Rusya’nın hasta adam muamelesi) azalması.

Şimdi yüksek sesle bir kez daha soralım: Önümüzdeki 18 ay içerisinde Erdoğan’ı zora sokan bu maddelerden hangisinde pozitif anlamda ilerleme bekliyoruz?

Ekonomide ve dış politikada arkadan esecek kısa süreli rüzgârın kokusu alınmışken, daha kötü koşullardansa, şimdiki kötü koşullarla seçime gitmek tercih edilecek bir seçenek olamaz mı? Olağanüstü baskı koşulları düşünüldüğünde bu seçenek Erdoğan için hiç de mantıksız olmayabilir. Üstelik tüm erken seçim çağrılarına rağmen buna hazırlıklı olmadığı anlaşılan bir muhalefetin varlığı da ortada.

Yukarıdaki başlıklara bakınca kuşkusuz erken seçim mutlak demek mümkün değil. Ama en azından “erken seçim ihtimali dünden daha güçlü” diyebiliriz.

***

Erdoğan adımla, Soylu koşarak

İBB’yi ve Ekrem İmamoğlu’nu yıpratmak kuşkusuz Cumhur İttifakı’nın temel çalışma alanlarından biri. Sadece Erdoğan ya da Soylu değil, tüm AKP ve MHP kadroları bunun için çalışıyor. Ama son gelişmelerde belirgin farklar ortaya çıktı. Erdoğan’ın İmamoğlu’na yüklenerek, tüm seçim sürecine yayılan ve dozajı giderek artan bir taktik belirlediği anlaşılıyor. Ama Soylu için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Soylu, içinde bulunduğu durum nedeniyle her konuda kendisini partisinin mızrak ucu olma göreviyle donatmış durumda. Kazığı AKP’nin durduğu noktanın ilerisine çakıp kendisinin etrafında bir diziliş organize ediyor. İBB’de de aynısını yaptı. Erdoğan’ın yürüyerek haftalara yayacağı noktaya koşarak bir günde ulaştı. Bu işin kime yaradığını söylemek için ise henüz elimizde yeterli veri yok.








YAŞAR AYDIN İsimli Yazarın Diğer Yazıları