Geçen haftanın en çok konuşulan konusu, anayasanın ilk dört maddesiyle ilgili yaşanan tartışma oldu. HÜDAPAR Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'nun açıklaması üzerine muhalefet, Cumhur İttifakı’nın diğer ortaklarına “ne diyorsunuz” diye sorunca olay memleket meselesi haline geldi. CHP nedense özellikle MHP'den aksiyon bekledi. Ancak beklenen olmadı. Devlet Bahçeli, CHP lideri Özgür Özel’in çağrısına "deli saçması" diyerek, meselenin kendisi için önemsiz olduğunu vurguladı. Erdoğan ise muhalefetin bu talebini geçiştirerek karşı hamle yaptı ve durumu “hadi özgürlükçü bir anayasa yapalım” noktasına getirdi.
ERDOĞAN’IN İSTEDİĞİ ORANDA TARTIŞIRLAR
Cumhurbaşkanı’nın açıklamasıyla tartışma bitse de biz yine ülke meselelerine dönemedik. Bu defa da AKP’nin bazı isimleriyle Saray çevresi arasında yaşandığı düşünülen çelişki gündemi belirledi. Bilindiği gibi Metin Külünk, Mehmet Metiner, Bülent Arınç ve Şamil Tayyar gibi isimler, zaman zaman iktidarı eleştirir gibi yaparak gündem olurlar. Bu sefer anayasa tartışmasında Saray'la ters düştüler. Ama yine bu eleştiriler tabi ki Erdoğan’a kadar uzanmadı. Buna rağmen bu kez de “AKP içinde çatlak mı var” sorusunun yanıtının arandığı bir gündem oluştu. Muhalefet ve bazı medya organları geçen hafta hem Cumhur'u hem de AKP'yi ortadan ikiye bölmek üzereydi. Ama öyle olmadı, olamadı.
Altını bir kez daha çizmek gerekir ki, AKP ya da ittifak içinde yaşanan tüm bu tartışmalar, Erdoğan ve birinci derece çalışma arkadaşlarının bilgisi veya izni olmadan yaşanmaz. AKP, böyle tartışmaların açıkça yaşanabileceği bir parti değil, Cumhur İttifakı hiç değil.
O halde, bazen sertleşen ve AKP’yi yıpratan düzeye çıkan tartışmaların arkasında ne var sorusu akla gelebilir.
1- AKP hala tartışma yapılan, eleştirilerin dile getirildiği bir partiymiş gibi izlenim yaratılır. Son sözün nereden söyleneceği belli olduktan sonra hiçbir sorun yoktur.
2- Tartışılan konu hakkında ciddi bir kamuoyu yoklaması yapılmış olur. Hem de hiçbir ücret ödemeden.
3- Muhalefet bu tartışmanın parçası haline gelir. Olay parti ve ittifaktan çıkıp memleket meselesi haline dönüşür. Erdoğan ve rejim yıpranmadan tartışma sürer.
4- Erdoğan aklından geçirse de söylemeyeceği sözleri başkalarına söyletip, bu kavramların aşınmasına ve toplumda tartışmaya açılmasına zemin hazırlanır. Bakınız anayasanın ilk dört maddesi tartışması.
Listeyi uzatmak mümkün. Ama yaşanılan bu tartışmanın kimin işine yaradığını anlamak için bunlar bile yeterli olur.
SUÇ ORTAKLIĞI VE RANT ÇOK GÜÇLÜ BİR TUTKAL
Peki bu isimler ve partiler arasında hiç mi çelişki yok, yaşananlar tamamen bir oyundan mı ibaret? Tabii ki hayır. Hem de oldukça fazla çelişki var. MHP ile AKP’nin ya da DSP ile HÜDAPAR’ın ülkenin gelecek on yılına ilişkin ortak bir metinde, hatta bir paragrafta uzlaşmaları çok zor. Ancak bu çelişkiler sonucu değiştirmiyor. Partiler ve bahsi geçen isimler bir ittifakın değil, bir rejimin parçası durumunda. Kazandıkları bu gücün devam etmesi için rejimin devamından başka bir seçenekleri yok.
Bir rant şebekesi ve yolsuzluktan, insan hakları ihlallerine kadar suç örgütüne dönüşmüş bir rejimden bahsediyoruz.
Rejimin bir ucunda HÜDAPAR, ortasında AKP diğer tarafında MHP ve mafya var. Yargıda ve emniyetteki çeteleşme, devlet ihaleleri ile büyük servete ulaşan yandaşlar var. Rejim bazı insanlara ve partilere asla ulaşamayacakları olanakları sundu ve sunmaya devam ediyor. O yüzden ittifak içinde yaşanan tartışma ve çelişkiler ele geçirilen devlet aygıtı ve devasa olanaklar karşısında bir anda üzerinden kolayca atlanabilir ayrıntılara dönüşüveriyor.
YANLIŞ YERDEN MEDET UMULUYOR
Tüm bu karmaşa içinde bir gerçek var ki o da Erdoğan'ın merkezinde bulunduğu rejimin ciddi anlamda sarsıldığıdır. İç tartışmalar değil, Türkiye'yi içine soktukları durum ve onu yaratanlara karşı yükselen öfke iktidar blokunu sarsıyor.
Ülkenin yüzde 80'i yaşadığı hayattan memnun değil. Toplumun çok büyük kesimi yakın gelecekte durumunun düzelmeyeceğini düşünüyor. Ve ilk kez bu duruma karşı yaygın ve eylemli şekilde itirazlar oluşmuş durumda. Dünya üzerindeki çok az ülkede aynı zaman diliminde bu ölçekte yaygın ve çeşitlilik gösteren eylemlikler var. Evinin dışına çıkan birinin işçi, köylü, üniversite öğrencisi, öğretmen, çevre aktivisti, kent rantına direnen biriyle karşılaşma olasılığı çok kuvvetli bir ihtimal haline geldi.
İktidar blokunu sarsmaya başlayan ve o cenahı korkutan durum da bu fotoğraf. O yüzden bugün iktidar içinden gelen “farklı” sesler çoğaldı. Esas amaçları dikkat dağıtmak. Muhalefet ve bazı medya organlarına bakınca bunu başardıklarını söylemek mümkün.
Cumhur İttifakı dağılacaksa bu teğmenden, imamdan, anayasadan, yargıdan olmayacak. Aşağıdan gelen büyük ve güçlü müdahaleden olacak. O yüzden muhalefetin yüzünü o yana dönmesinde sonsuz fayda var.