AKP’de ne oluyor?

Erdoğan iktidarı yıkıma doğru hızla ilerliyor. Sadece partiyi değil, bu süreçte oluşan tüm çıkar odaklarını da içine alan bir yıkılış sürecine gidiliyor. O yüzden ihaneti ve gürültüsü bol bir yıkım olacak.

Haber Tarihi: 22.07.2022


Önce beklenen isimlerden yakınma cümleleri arttı ve sesler yükseldi. Kimdi bunlar? Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik ve tabii Bülent Arınç. Abdülhamit Gül gibi dışarıya itilen isimlerin kıpırdamaya başladığı haberleri geldi ardından. Yine Abdurrahman Dilipak, Şamil Tayyar gibi isimlerin arkası kesilmeyen “dost” uyarıları...

Daha bir yıl öncesine kadar AKP içindeki klikleri Soylu, Albayrak ve gelenekselciler gibi bir çırpıda özetleyebilirdik. Ama şimdi kim kimdir, kimin kiminle arası iyi, hangi cemaatin önerisiyle göreve geldi, bilene aşk olsun. Düne kadar birbirlerini yolda görseler selam vermeyen bazı isimler kuliste kol kola gezer oldu. "Ayrılmaz" dediklerimiz de medya üzerinden tehditler savurmaya başladı. Bunun tek bir açıklaması var, o da yenilgi korkusu partide tüm dengeleri altüst etmiş durumda. Seçim süreci değil seçim sonrası pozisyonlar için harekete geçilmiş durumda.

ERDOĞAN BEKLENİYOR

İlk fırsatta Erdoğan meseleye el atacaktır. 2023 seçimlerinin önemi, birlik beraberlik vurgusu ile birlikte baltalar kısa bir dönem için bir kez daha toprağa gömülebilir. Ama bu çok uzun sürmeyecektir. Çünkü her bıçak daha derine saplanıyor ve kanamayı durdurmak eskisi gibi kolay olmuyor.

Yeni Şafak AKP’nin önemli bir ismini, Başakşehir ve İBB eski Belediye Başkanı Mevlüt Uysal’ı yolsuzlukla suçladı. Hem de geçmiş döneme dair değil. Bugün, şu anda, AKP iktidarı döneminde ihale yolsuzluklarının yapıldığı söyleniyor. Sadece eski bir belediye başkanı olsa üzerinde çok fazla durmaya değmezdi. Ama daha Başakşehir’den bu yana Erdoğan ve ailesi ile çok yakın ilişkisi olan bir isimden bahsediyoruz. Erdoğan’ın “Kendim gibi güvenirim” dediği, Uysal’ın da “Saldırı bana değil Erdoğan’a” diyecek kadar emin olunan bir ilişki var aralarında. Yeni Şafak tarafından yapılan ve özel bir anlamı olan “haber”in arkası gelmedi. Mesajın yerine gittiği anlaşılıyor.

Arkasından Metin Külünk’ün sosyal medya paylaşımları geldi. 20 yıllık muhalif edasıyla yazılanlar üzerine ne partiden ne de Saray’dan tek bir cümle geldi. Külünk ki bir anlamda AKP’nin silahşörü, kara kutusudur, o bile bunları söylüyor ve kimse tek laf etmiyorsa durum gerçekten tahminimizden daha da kötü olabilir. Anlaşılan o ki herkes Erdoğan’ın birlik konuşmasından sonra yapacağı hamleyi bekliyor. O konuşma, pozisyonları netleştirecek.

Bu gelişmeler aklımızın bir kenarında dursun. Buradan Cübbeli Ahmet’in “İç savaş” çıkışına geçelim. Zaman zaman benzer çıkışlar yapsa da Diyanet’i hedefe alan sözleri atlanılır cinsten değil: “Diyanet’i uyarıyoruz; hangi ırktan ve milletten olursa olsun eğer camilerde bu adamlara konuşma izni verirseniz, selefiliğe, vehhabiliğe hizmet edip, iç savaşı körüklemiş olacaksınız.”

İlk bakışta Cübbeli Ahmet’in bu çıkışı AKP içinde yaşananlarla çok ilgisi yokmuş gibi algılansa da yandaş medyanın yaklaşımı, parti içinde yarattığı tartışma, bazı belediyelerin dahil olması ile birlikte birbirinden çok da bağımsız olmadığını söylemek mümkün. Cübbeli bugünün iktidarını kızdırmadan önümüzdeki dönem de ayakta kalmanın hesaplarını yapıyor. Açıkça yeni gelecek iktidara ve onun elinde tutacağı devlet aygıtına “Uzlaşmaya hazırım” mesajı veriyor. Bir tür itirafçılık olarak da algılayabiliriz.

SEÇİMİN KADERİ

20 yıldır iktidarın her tülü nimetinden faydalanan çok geniş bir tabaka oluştu. Farklı boyutları olan bir tabaka. "Nemalanan, haksız kazanç elde eden, görevi kötüye kullanan, iktidarda kalmak için suç işlemeyi göze alan" diye liste uzayıp gidiyor. Şimdi tüm bu işleri yapanlar için sınav zamanı. Bu kesimlerin önemli bölümü artık olası bir yenilgiyi piyasa deyimiyle “satın almış” durumda. Bu durum seçimin kaderini belirleyecek gelişmelerden bir tanesi. Bunu sadece sandık boyutuyla değerlendirmemek gerekir. Seçime hangi koşullarda gidileceğinde biraz da AKP içinde yaşananların sonuçlarının da etkisi olacağını unutmamak gerekir. Durum “İktidarda kalmalıyız ve bunun için her şeyi yapalım” diyen kesimlerin aleyhine işliyor gibi.

Özetle eleştirenler, itiraz edenler, sadece AKP’de yaşanan kavganın tarafı değil. Onları aynı zamanda 20 yıl boyunca kazandıklarını muhafaza etme gayreti içinde olan kesim olarak da tanımlamak lazım. Parti ve çeperinde yaşanan kavga esas olarak buraya dayanıyor.

İki somut sonucu olacak:

Birincisi AKP’nin kaynayan kazan görüntüsü pekişecek, ayrılıklar ve itirazlar artacak

İkincisi ise iktidarın politika dışı hareket alanını daraltacak.

Tüm bunlar yaşanırken son kararı Erdoğan verecek. Son İran buluşması ve ardından Zoha’da yaşananlar gösteriyor ki Ortadoğu’da Erdoğan’ın istediği sonucun çıkması mümkün değil. Dışarıdan ekmek yok. SADAT’ın içinde yaşananlar, Sezgin Baran Korkmaz, Peker’in varlığı, Külünk gibi isimlerin isyanı içeride de sahayı kontrol etmekte çok zorlandığını gösteriyor.

Erdoğan iktidarı yıkılmaya doğru gidiyor. Sadece parti değil bu süreçte oluşan tüm çıkar odaklarını da içine alan bir yıkılış süreci. O yüzden ihaneti ve gürültüsü bol bir yıkım olacak.








YAŞAR AYDIN İsimli Yazarın Diğer Yazıları