Devlet Bahçeli geçen hafta “Erdoğan bir kez daha seçilmeli. Bu kapsamda anayasal düzenleme yapmak gereklidir. Erdoğan, Türkiye için güvencedir, tek seçenektir” diyerek bir aydır farklı başlıklar altında konuştuğumuz meselenin esasını ifşa etmiş oldu.
Bahçeli’nin sözlerine Erdoğan’ın memnuniyetini de ekleyelim.
Bahçeli’nin açıklamasına kadar ülkede gerçek bir çözüm süreci ya da demokraside olumlu değişiklik bekleyenlerin sayısı az olsa da sesleri güçlenmişti. O kadar ki Bahçeli ve Erdoğan ile ilgili yapılan analizleri duydukça “bunca yıl hangi ülkede yaşadılar” sorusunu kendimize sorup durduk.
Neyse ki Bahçeli konuştu ve herkes bunların tek derdinin sistemi devam ettirmek için Erdoğan’ı bir kez daha seçtirmek olduğunu anladı. Ya da biz öyle olur diye düşündük…
MESELE NEDEN KAPANMIYOR?
Kayyum siyaseti ve arkasından gelen MHP lideri Bahçeli’nin açıklamasından sonra muhalefet partilerinin iktidardan beklentisinin kalmaması ve kendi gündemine odaklanması siyasetin doğal akışına en denk düşen yaklaşım olurdu. Ama burası Türkiye yine öyle olmadı. CHP ve DEM Parti başta olmak üzere muhalefet partileri iktidara çağrıda bulunmaya, kapının açık olduğunu anlatmaya devam etti, ediyor. Muhalefet partileri bir bütün olarak iktidar hakkında toplumun hiçbir kesiminin bilmediği bir gerçeği biliyormuş gibi tutum almaya devam ediyor.
Öyle ya daha dün 10 Kasım günü bile Erdoğan’ın yakın geçmişi hatırlatarak muhalefet güçlerine sert sözlerle yüklenmesine tanık olduk. Hal böyleyken muhalefet partilerinin iktidara dönük saflık derecesinde beklentisine bunca deneyimden sonra politik öngörüsüzlük diyemeyeceğimize göre ancak bizim bilmediğimiz bir “SIR” ile açıklanır. İktidar cenahı kamuoyuna şimdilik açıklamadığı bir gerçeği ya da öneriyi muhalefet partilerine sundu ve ikna etti. Tek mantıklı açıklama bu gibi geliyor.
ANKETLER NEDEN YALAN SÖYLESİN!
Siyasetin tepesinde böyle ilginçlikler yaşanmaya devam ediyor. Şükür ki yurttaşın bunlarla çok ilgilendiği yok. İlgilenmediğini nereden mi anlıyoruz? Tabi ki iktidarın ve muhalefetin referans kaynağı olan anketlerden.
Kamuoyu şirketlerinin yaptığı tüm saha incelemesinin ilk sorusu genelde “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” olur. Yıllardır bu değişmez. Yanıt da neredeyse 8 yıldır “hayat pahalılığı ve enflasyon” olur. Ayrıca “durumundan memnun olmayanların” sayısındaki istikrarlı artışa “değişim şart” diyenler de eşlik ediyor. Tüm kamuoyu araştırmalarının ortaklaştığı bu eğilimi not etmekte fayda var.
Bunun yanında bir başka ortak nokta daha var. İktidar bloku bir bütün olarak yüzde 30-35 bandında kaldı. Bir yılda yaklaşık 10 puanlık bir erimeden bahsediyoruz. Önemli bir rakam.
Peki bu toplumsal eğilimin arkasında ne var?
Yine anketlerden anladığımız kadarıyla bu soruya verilen yanıtta da ülke ortaklaşıyor: “İktidarın yanlış politikaları ve rejimin boğucu atmosferi.”
Bununla ilişkili bir başka soruda şu: İktidarın erime oranı kadar muhalefet neden büyümüyor? Yine yanıtlar ortak ve bayağı ilginç: “Halkın yaşadığı sorunlar karşısında gerçekçi çözümler sunamadığı gibi etkili muhalefet konusunda da zaaflar gösterdi.”
Şimdi tüm bu ortaklıkları veri kabul ederek gelelim yazının esas konusuna. Erdoğan ve Bahçeli “beğenmeseniz de sevmeseniz de bu rejimle yaşayacaksınız” diyor. Bu konuda çok netler. Soru şu muhalefet partileri hala bu sözleri neden söylenmemiş gibi davranıyor?
Halkın eksik bulduğu “etkili muhalefet” işte tam da “bu sözleri duyduk ve izin vermeyeceğiz” diyerek başlayabilir.
Yazdık, söyledik ve yazıp söylemeye davam edeceğiz.
Bu iktidarın, bu rejimin bir dakika daha ayakta kalması bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Önce bunda hemfikir olmalı, sonrasında bu başlıkta birlikte mücadele etmeli ve bunları ülkeden defetmeliyiz.
İktidar elini açtı, sıra muhalefette.
BİRGÜN’ÜN GÜÇ KAYNAĞI
Türkiye’nin ve gazetemiz BirGün’ün 20 yılını anlatan “Bir Düş” belgeselinin yurt içinde ve Avrupa’da gösterimi başladı. Hafta sonu Eskişehir ve Londra’da yapılan iki belgesel gösterimi gösterdi ki BirGün bir gazeteden çok daha ötesi.
Buralarda kalabalık buluşmalara tanıklık ettiğimiz gibi aynı zamanda daha güzel, daha eşit, daha özgür bir dünya isteyenlerin sadece okuduğu değil birleştiği bir gazetenin çağrı gücünü görüyoruz. Köklerini devrimci mücadelelerden alan, ülkede ve dünyada yaşanan her önemli konuda taraf olan ve bunu gazete olduğunu unutmadan yapan bir mecradan bahsediyoruz.
Tıpkı 45 yıl önce aynı kararlılıkla doğan Demokrat Gazetesi gibi. Bildiğiniz gibi TAKSAV Demokrat Gazetesi’nin tüm sayılarını dijital arşive taşıdı. Hafta sonu da bunu bir buluşmayla kamuoyuna duyurdu. O sayfaların her satırı hem BirGün’ün hem de BirGün’ü okuyanlar açısından bir rehber niteliğinde.
Tekrar BirGün’e dönersek;
Buluşmalarımız artarak devam edecek. Her birinde mücadele ile geçen 20 yılı değil geleceği arayacağız. Sadece yaptıklarımızı anlatmayacak yapacaklarımız üzerine konuşacağız.
Korku kadar cesaret ve iyiliğin de bulaşıcı olduğunu bilenler olarak yan yana gelmeye, birleşmeye devam edeceğiz. Başardığımız güzel işleri anlatmak aynı zamanda gelecekte yapacağımız işler için de güç verecektir.