“MUHALEFETSİZ TÜRKİYE”

Haber Tarihi: 17.01.2025

Beşiktaş’taki Demokrasi Mitingi’nde “seçimle geldik, kumpasla gitmeyiz” görseli CHP’nin Parti Meclisi’nde öne çıkardığı “direniş hattının” mantığını özetlerken, mitinge damga vuran slogan ise tereddütsüz geçmişte Kılıçdaroğlu için atılan sloganın İmamoğlu versiyonu olan “Halkın umudu İmamoğlu” sloganıydı.

Ankara’da ne oluyor bilemem ama İstanbul’da “Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu olsun ve bu bir an önce açıklansın” yaklaşımı fazlasıyla öne çıkmış durumda!

Nitekim İmamoğlu da son birkaç gündür yaptığı konuşmalarda sürekli el yükseltiyor. Doru olanı yapıyor ve hem daha fazla inisiyatif hem de daha fazla risk alıyor.

"Adalet talep ediyorsanız hepimiz için bir dönüm noktasındayız" diyen İmamoğlu “Zaman hep birlikte ses yükseltme zamanıdır” demekle kalmadı “Bu saatten sonra ne yapacaksak milletçe hep beraber yapacağız” dedi ve ekledi “Bu hepimizin sorunu. Bu Cumhuriyet Halk Partisi'nin sorunu değil!”

Nitekim gelişmeler de bu tespiti doğruluyor!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “CHP’li belediyelere teker teker itibarsızlaştırma operasyonları yapıyorlar, belediyelere milletin oylarıyla giremeyenler yargı yoluyla girmeye çalışıyor" tespiti doğru olsa da buna karşı büyük bir direniş hattı oluşturmak çok daha önemli.

İmamoğlu’nun dediği gibi “Bunu sadece CHP’li belediye başkanlarımızın sorunu olarak görenlerin yarın kendi başına, dokunulmazlığı olan milletvekillerinin başına gelecek. Sanatçılar, sporcular, iş dünyası yarın sizin de başınıza gelecek. Ya bekleyeceğiz ve hepimizin başına gelecek ya da birlikte mücadele edeceğiz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”

Gerçekten de böyle; Ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Çünkü Türkiye ilerlemiyor, maalesef geriliyor!

Kayyım atamaları, CHP’li belediyeleri itibarsızlaştırma çabaları, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenleri cezalandırma hamlesi muhalefetsiz bir Türkiye isteğinden kaynaklanıyor. İktidar kendisiyle hizalanmayan, “iç cephede kendisiyle davranmayan” herkesi tasfiye etmek ve muhalefetsiz bir Türkiye yaratmak istiyor.

İktidara yakın durmak, uzlaşma isteği iktidarı “yumuşatmıyor”, tam tersine daha kibirli ve fütursuz yapıyor!

İstanbul Barosu’na yapılan hamle de bu yaklaşımın önemli bir sonucu:

12 Eylül 1980 darbesi sonrası kapısına mühür vurulan dünyanın en büyük barolarından biri İstanbul Barosu’nun kapısına aradan geçen tam 45 yıl sonra bir kez daha fiili olarak mühür vurulmak isteniyor.

Çünkü kafa aynı kafa, yöntem aynı yöntem, hiç değişmiyorlar!

Değişen yalnızca tarihler ve isimler!

Haklarında bırakın hükmü, henüz dava açılmamış olan iki gazetecinin, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in 21 Aralık’ta Suriye’de öldürülmeleri ile ilgili İstanbul Barosu “Basın mensuplarının çatışma bölgelerinde hedef alınmasının Uluslararası İnsancıl Hukukun ve Cenevre Sözleşmesi'nin ihlali niteliğinde” olduğunu açıklamış ve “Uluslararası hukuku ihlal eden bu olaya ilişkin derhal soruşturma başlatılması ve sorumlulardan hesap sorulmasını” talep etmişti.

Baro bu açıklamayı yapınca İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Başkanı Prof. İbrahim Kaboğlu ve 10 Yönetim Kurulu üyesi hakkında "Basın ve yayın yolu ile terör örgütü propagandası yapmak ve halka yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" gerekçesiyle dava açtı ve "mevcut baro yönetiminin sonlandırılmasını" talep etti.

İstanbul Barosu “Bu durum, hukukun üstünlüğüne ve savunma hakkına yönelik açık bir tehdit oluşturduğu gibi binlerce avukatın demokratik iradesine müdahaledir” diyerek meydan okuyana meydan okudu ve 23 Şubat’ta Olağanüstü Kongre’ye gitme kararı aldı.

Baronun başlattığı bu meydan okumayı büyütmek ve iktidarın hukuksuzluğunu göstermek için, biata, baskıya, hizalanmaya ve kayyıma karşı olan herkesin İstanbul Barosu’nun yanında saf tutması gerekir.

Çünkü bu meydan okuma, siyasi partilerle, diğer meslek odalarıyla, sendikalarla, akademik çevrelerle, sanatçılarla buluşabilirse aynı zamanda iktidarın muhalefet belediyelerine kayyım atamaları ve SGK borçları üzerinden saldırılara, kent lokantaları ve kreşler üzerinden belediyeleri önemsizleştirme hamlelerine de ciddi bir cevap olup kitleselleşerek büyük bir dalgaya dönüşebilir.

Çünkü bu meydan okuma, iktidar blokunun korkutma, itibarsızlaştırma ve cezalandırma hamlelerine de ciddi bir cevap olacak, terör suçlamasına eklenen yolsuzluk, usulsüzlük iddialarını da boşa düşürecektir!

Ya hep beraber, ya hiçbirimiz!








NECDET SARAÇ İsimli Yazarın Diğer Yazıları