CHP Sözcüsü Öztrak, Saray’ın şahsım rejimin milletin hiçbir derdine derman olmadığının artık herkesin gördüğü bir gerçek olduğunu belirterek, “Bu, Saray’ın bir türlü görmediği, görmek istemediği askıda ekmek kadar gerçektir. Çöpten yiyecek toplayan vatandaşlarımız kadar gerçektir. İşsizlik ve yoksulluk kadar gerçektir. Canı burnuna gelen çiftçilerimiz kadar gerçektir. Günlük 47 lirayla ücretsiz izne gönderilen emekçilerimiz kadar gerçektir. Ayın sonunu getiremeyen emeklilerimiz kadar gerçektir. Saray bunları görmese de Allah’a şükür vatandaşlarımız görmektedir” diye konuştu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:
Dört gün önce Hakkari’de mayına basarak ağır yaralanan Piyade Er Selim Gedik, şehit oldu. Şehidimize Allah’tan rahmet, milletimize ve kederli ailesine sabır diliyorum. Gine Körfezi’nde bir ticari gemimizdeki 15 personel, korsanlar tarafından kaçırıldı. Kaçırılan denizcilerimizin ailelerinin kaygılarını paylaşıyoruz. Süreci takip ediyoruz. Denizcilerimizin sağ salim bir an önce ailelerine kavuşmalarını umut ediyoruz.
MİLLETİMİZ LİYAKATLİ, AHLAKLI EVLATLARINI UNUTMUYOR
Yine sözlerime başlamadan önce, dün vefatlarının yıl dönümü olan üç önemli ismi bir kere daha saygı ve rahmetle anıyorum. Türk siyasetinin mümtaz şahsiyetlerinden, Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem… Hain bir suikasta kurban giden Diyarbakır’ın Gaffar Babası, Şehit Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan… Ve ülkemizde araştırmacı gazeteciliğin simgesi, Kalpaksız Kuvvacı, katıksız Atatürkçü, bugünün tarihini, 30 yıl önceden yazan Sayın Uğur Mumcu. Her birine Allah’tan gani gani rahmet diliyoruz. Milletimiz liyakatli, ahlaklı evlatlarını unutmaz, unutmuyor bunu da görüyoruz.
AŞI TEDARİKİ YALAN RÜZGARINA DÖNDÜ
Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun gündeminde, salgın süreci ve yaşadığımız “aşı krizi”, hükümetin faturasını vatandaşlarımızın sırtına yüklediği her gün biraz daha fazla yüklediği “ekonomik kriz”, ucube vesayet rejiminin her gün daha da derinleştirdiği “devlet krizi” ve bunların sonucunda içinde yaşamakta olduğumuz ağır buhran vardı. Aşı tedariki adeta “Yalan Rüzgarı” dizisine döndü. Hükümet, geçtiğimiz yıl Aralık başında, bu yıl Ocak ayı sonuna kadar 40 milyon doz aşının ülkeye geleceğini açıklamıştı, millete taahhüt etmişti. Şubat sonuna kadar ise 50 milyon doz aşı gelmiş olacaktı. Bu hafta sonuna kadar gelen sadece 3 milyon dozdu. Geçtiğimiz Cuma, AK Parti Genel Başkanı, “Nasip olursa” hafta sonunda ikinci parti aşının geleceğini, “Beklentisinin” 10 milyon doz olduğunu söylemişti. Ancak bugün ikinci partide geldi ve gelen aşı miktarı 6,5 milyon doz. Onun içinde bu gelen ikinci partinin ilk dilimi adını koydular. Şimdi Ocak ayı sonundayız. Bugün gelenlerle, gele gele 9,5 milyon doz aşı geldi.
AŞI TEDARİK SÜRECİNDE DE KARARTMA VAR
Ne söylenen takvimi tutturabildiler, ne de aşı sayılarını… “Nasip, beklenti” gibi sözcüklerin arkasına sığınan sarayın kibirlisi, millete kesin bir aşı takvimini veremedi. Çin’deki aşı firmasıyla imzalanan bir sözleşme var deniyor, varsa neden bu aşıların tedariki gecikiyor, bu belirsizliğin sebebi nedir? Bunun nedenini millete açıklamak zorundasınız. Biontec-Pfizer aşıları, yani Alman aşıları ne zaman gelecek? Sağlık Bakanı 1,5 milyon doz Alman aşısının, Ocak ayında geleceğini söylemişti. O aşılardan da hiçbir haber yok. Ne oluyor bu aşılara? Bu bir türlü gelemeyen Çin aşılarına ne kadar ödedik? Alman aşısı için ne kadar para ödeyeceğiz? Bunları hem biz öğrenmek istiyoruz, hem de bunları öğrenmek milletimizin hakkı. Ama salgın verilerinde olduğu gibi, aşı tedarik sürecinde de müthiş bir karartma uygulanıyor. Gerçekler milletten gizleniyor.
AŞIDA ADALET YOK
Ülkeyi yönetme kapasitesini tamamen yitiren, ülkeye acemi şoförler gibi patinaj yaptıran, milleti zor gününde yapayalnız bırakan Saray, aşıda da adaleti yok etti. Bir kural varsa uygulanmak için vardır. Eğer diyorsanız ki gelen ilk aşı sağlık çalışanlarına ve 80 yaş üstüne yapılacak, bu uygulanmak zorundasınız. AK Parti’nin MKYK üyelerinden, Belediye Meclis üyelerine kadar, bu kriterleri hiçbir şekilde taşımayanlar aşılanmaya başladıysa, üniversite hastanelerinde, torpilli aşı listeleri ayyuka çıkmışsa, milletin aşı sırasına kaynak yapan yapanaysa ne oldu bu aşı adaleti? Millet kendini sahipsiz hissediyor. Biz de, milletimiz de bir an önce somut bir aşı tedarik planını bekliyoruz. Somut, VİP’siz, torpilsiz bir aşılama programının uygulandığını artık görmek istiyoruz. Yani meydana gelecek her sapmanın, her uygulama hatasının sorumlusu Erdoğan’dır. Bu hesabın Saray tarafından verilmesini de bekliyoruz.
SARAY, YARGITAY’I EMELLERİNE ALET ETTİ
Ülkemizde “adalet” sadece laftan ibaret… İstanbul Adliyesi’nden çıkıp bir çay içmek için Yargıtay’a uğrayan, oradan da Anayasa Mahkemesi’ne ışınlanan İrfan Fidan’ın atama kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Şahsımın vesayet rejiminin en müşahhas örneklerinden olan, toplumu karpuz gibi ortadan ikiye bölen, tartışmalı siyasi davaların “İrfan Fidan’ı” Anayasa Mahkemesi yargıçlığına ışınlandı. Şimdi Anayasa, Cumhurbaşkanına açıkça; “Anayasa Mahkemesine üye seçeceksen bunların üçünü Yargıtay’ın seçtiği, gösterdiği üyeler arasından seçeceksin” diyor. Anayasanın Yargıtay üyeleri arasından seçilecek demesine rağmen Cumhurbaşkanı önce İrfan Fidan’ı bir Yargıtay üyeliğine atıyor. Sonra dönüyor Yargıtay’ın Anayasa Mahkemesi üyelerini belirlemek için yapacağı seçimleri, İrfan Fidan’ın ataması yapılana kadar bekletiyor. Yargıtay üyelerine talimatla Anayasa Mahkemesine aday gösterilecek üyeler arasına seçtiriyor. Sonra da kör gözün parmağına, Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçiyor. Cumhurbaşkanı koskoca Yargıtay’ı kendi emellerine alet etmiştir. Buna cüret etmiştir.
DAHA ÖNCE DE YAPTILAR, SONUÇ HÜSRAN OLDU
Bu atama açıkça şunu göstermektedir: Saray yönetimi liyakate değil, sadakate bakmaktadır. Sadıkları da ödüllendirmek için anayasa falan hiçbir şey dinlememektedir. Bunu da milletin gözünün içine soka soka yapar. Rüşvetten aklanmamış Bakan büyükelçi yapılır. Sahte diplomalı partili pehlivan, Kamu Bankası yönetimine getirilir. Sahte diploması AK Parti Grup başkanvekilleri tarafından talimatla TBMM kürsüsünden savunulur. Bunların olduğu yerde de, hukukun yüzkarası birçok davanın savcısı İrfan Fidan, AYM üyeliği koltuğuna ışınlanır. Aslında geçmişte de bu hükümet kadroları, “Ne istediniz de vermedik” dedikleri ortaklarıyla birlikte, Anayasa Mahkemesi’ne benzer ışınlamalar yapmışlardı. Sonuç? Sonuç hüsran oldu. Ama öyle gözüküyor ki, Saray bundan ders almamış FETÖ taktiklerinden hala vazgeçmiyor.
KARNE BİLE SİYASİ İSTİSMAR KONUSU OLDU
Şahsım ucube vesayet rejiminde Valiler AK Parti il başkanı, Kaymakamlar ilçe başkanı oldu. Hal böyle olunca da işsiz kalan AK Partili İl Başkanları, devlet memurluğuna soyunmaya başladı. Benimde seçildiğim il olan ilim Tekirdağ’da AK Parti İl Başkanı, Merkez ilçemiz Süleymanpaşa’daki Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencilerinin evlerine, karne ve takdirnamelerini götürdü. Aslında salgın nedeniyle alınan önlemler çerçevesinde, öğretmenler dahi öğrencilerine karne dağıtamadı. Ama AK Parti İl Başkanı kapı kapı dolaşıp karne dağıttı. Bunu da öyle sessiz sakin değil, partisinin seçim müzikleri eşliğinde, bir de videosunu çekip paylaştı. Küçücük çocuklarımızın karne ve takdirnameleri bile, AK Parti’ye propaganda malzemesi oldu, siyasi istismar konusu oldu. Öyle görülüyor ki, seçim kaybetme korkusu artık dağları bekliyor.
OKUL MÜDÜRÜ İL BAŞKANIYLA, ÇOCUKLARIN KİŞİSEL VERİLERİNİ PAYLAŞMIŞ
Şimdi sorulması gereken bu konuyla ilgili esas soruda şu? Bu öğrencilerin karne ve takdirnamelerini AK Parti İl Başkanının eline kim verdi? AK Parti İl Başkanı, çocuklarımızın kişisel verilerine, bilgilerine nasıl ulaşabildi? Millet çocuğunun karnesini E-Devletten alırken, bu İl Başkanı bu karnelere nasıl ulaştı? Bu çok ciddi bir suç. Anlaşılan AK Parti İl Başkanı, karneleri lise müdüründen almış. Devlet memuru olan lise müdürü, bir öğrencinin karnesini ve adresini, yani küçücük çocukların kişisel bilgilerini, hangi yetkisine dayanarak bir siyasi partinin il başkanına verebiliyor?
MÜDÜRÜN İLK VUKUATI DEĞİL
Aslında bu okul müdürünün okulun internet sitesinde yer alan bu resmi işin esasını gösteriyor. Şu arkadaki resme bakın, Erdoğan’ın partisinin Rabia işaretinin okul müdürünün odasında ne işi var? Aslında bu, bu okul müdürünün ilk vukuatı da değil. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan’da okuluna bayrak asmamakla gündeme gelen bir müdür bu. Ama her ne hikmetse hükümet bu müdür hakkında soruşturma başlatılacağına, olayı gündeme getiren, suç duyurusunda bulunan öğretmen sendikanın şube başkanı hakkında soruşturma açıyor. Bu adamın bu cesareti nereden aldığı belli... Milli eğitimde kötü yönetim ve partizanlık aslında bir nesli kaybetmemize neden oluyor.
ONA MEMUR DEĞİL MİLİTAN DENİR
Eğer devlet memurları memurluğunu unutup, bir siyasi partinin propagandasını yapmaya ya da ona destek olmaya başladılarsa, bir partinin seçimlerde başarısı için mücadele ediyorlarsa, bir siyasi örgütün etkin üyesi gibi çalışıyorlarsa, onlara memur denmez. Onlara “militan” denir. Bunu sadece biz demiyoruz. Türk Dil Kurumunun sözlüğü de böyle diyor. Ucube şahsım vesayet rejiminde, parti nerede bitiyor, devlet nerede başlıyor artık karıştı. Devlet, böyle çürür. Devlette liyakat böyle bitirilir, kurumlar böyle yıkılır. Kuralların yerini krallar alır. Yönetenler Saraylarında zevki sefa sürerken, vatandaş askıda ekmeğe bu şekilde mahkûm edilir.
VATANDAŞ KRAL DEĞİL KURAL İSTİYOR
Vatandaşlarımız artık, “Kral değil, kural istiyoruz” diyor. Gittiğimiz yerlerde, esnaf, çiftçi, iş insanı, emekçi bunu söylüyor. Kural olmayan yerlerde kaos, belirsizlik, güven bunalımı olduğunu, bunun devlet krizine yol açtığını, yaşayarak öğrendik. Devlet ne için vardır? Vatandaşların huzuru ve refahı için vardır. Milletimiz salgında, Saray hükümetini yanında göremedi. Dünyada hükümetler; salgın nedeniyle iş yerlerini kapattılar doğru. Ama bunu yaparken vatandaşları canlarıyla cüzdanları arasına sıkıştırmadılar. Esnafına, çiftçisine, besicisine, işçisine, KOBİ’sine tüm vatandaşlarına salgında kazanamadıkları para için bütçeden karşılıksız destek verdiler. Saray hükümeti ise bu ülkede beş maskeyi bedava dağıtamadı, devlete 40 yıl vergi veren esnafımıza 40 gün bakamadı. Bir yandan “dünya lideri” havaları atıldı, diğer yandan millete IBAN numarası gönderip bağış talep edildi. Bu hükümet dükkânını genelgeyle kapattığı esnafa destek yerine faiziyle borç verdi, şimdi kamu bankaları verdiği borçlar için yeme içme mekânlarının kapısına dayanıyorlar. İcra takibi başlatıyorlar.
SENİ HİÇ ÜZER MİYİZ EVLAT!
Ama Saray’a övgüler düzen “Kötü alışkanlıkları yüzünden” elindekini avucundakini kaptıran şarkıcının borçları, aynı kamu bankaları tarafından, “Seni hiç üzer miyiz evlat” denerek 8 ay erteleniyor. Demek ki Saray’a övgüler düzen hakiki evlat, bu ülkenin çiftçisi, esnafı, iş insanı ise üvey evlat.
ESNAFIN VERGİ VE KREDİ BORCUNU SİLİN
Bugün, en sonunda zordaki esnafın Halk Bankasına, 1 Ocak 2021 ile 30 Haziran 2021 arasındaki kredi taksitlerini ertele emrini verdiler. Yine faaliyetlerini durdurdukları esnaflarımızın, vergi borçları “mücbir sebep” gerekçesiyle ertelendi. Şimdi ben buradan soruyorum, esnaf bu dönemde ne kazandı ki, bu borcu, bu vergileri ödeyebilecek? Niye erteliyorsunuz? Yani kazanamadığı paranın vergisi mi olur? Yani bu vergi borçları neyin borcu? Buradan söylüyoruz, şu dönemde zor durumda olan esnafın vergi borcunu silin, kredi borcunu silin. Doğru dürüst bir gelir desteği vermediniz bari şu dönemde bunu yapın. Ama “benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” varsa yoksa borç verme, sonra da borcu erteleme…
SARAY, “KAPANAN DÜKKAN YOK” DİYOR
Saray’ın kibirlisi ve avanesi, milleti tamamen unuttu. Bu ülkenin insanı çöpten, pazar artıklarından rızkını çıkarmaya çalışırken, bu ülkenin işsiz gençleri umudunu yitirip canına kıyarken, esnaflar kendilerini Ankara Kalesi’nin burçlarından atarken, bu ülkenin çiftçisinin tarlası, traktörü, besicinin ineği haczedilirken, millet işsizlik ve hayat pahalılığı arasında ezilirken artık milleti görmüyorlar, sesini de duymuyorlar. Vatandaş yardım çığlıkları atıyor, bunlar “Bu ülkede kriz yok, işsizlik yok, iş beğenmiyorlar” diyorlar. “Ülkede yoksulluğu sorun olmaktan çıkardık” diyen bakanları var. “Kuru ekmeği bulabiliyorsan aç değilsin” diyen milletvekilleri var. Çiftçi inim inim inlerken, bu ülkenin Tarım Bakanı çıkıyor, “Çiftçimizin morali çok iyi, rekor gelir elde ediyor” diyor. En sonunda da Erdoğan geçtiğimiz Cuma çıktı, “Kapanan dükkân, kapanan şirket diye bir şey yok” deyiverdi. Erdoğan, sarayından zırhlı makam arabasıyla çıkacağına, herhangi bir caddeye, herhangi bir sokağa yürüyerek gitse, beş dakika dolaşsa, boş dükkânları ve kapanan işyerlerini görecek. Satılık ve kiralık ilanlarını görecek, esnafın halini anlayacak.
ARALIK AYINDA KAPANAN ŞİRKET SAYISI %44 ARTTI
Aslında istatistiğe falan gerek yok her şey göz önünde. Ama milletin içine çıkmayınca, Sarayına kapanınca o zaman bunları göremiyorsunuz. O zaman ne yapacaksınız? Bari danışmanlarınızı gönderin, bakanlarınızı gönderin onlardan verileri isteyin. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin verilerine bir bakmakta yarar var. 2020’nin Aralık ayında, geçen yılın aynı ayına göre, kapanan şirket sayısı yüzde 44 artmış, kapanan gerçek işletme sayısındaki artış ise yüzde 141. Sene içindeki rakamlar bundan daha düşükmüş. Neye rağmen daha düşük? Kamu bankaları öncülüğünde, görülmemiş kredi genişlemesi nedeniyle düşük. Şirket bilançolarını makyajlayan, pek çok olağanüstü karar alınması nedeniyle düşük. İcra ve iflas süreçlerinin durdurulması nedeniyle düşük ama Aralık ayına gelindiğinde, kredilerin geri ödeme zamanı geldi, bu düzenlemelerin süresi bitti. O zaman da kapanan şirket sayısı Aralık ayından itibaren artmaya başladı.
MİLLETİN GÖZÜNÜN İÇİNE BAKA BAKA YALAN SÖYLÜYOR
Bankalarda 150 milyar liralık tahsili gecikmiş alacak bakiyesi var. Yakın izlemeye alınmış 360 milyar liralık kredi borcu var. Bu rakamları biz vermiyoruz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası veriyor. Aynı Merkez Bankası, “Faizleri uzunca süre yüksek tutmaktan” bahsediyor şimdi. Peki, faizi yüksek tutacaksınız da bu borçlara bu yüksek faizlerle nasıl takla attırılacak? Milletin hiçbir sorununa çözüm üretmeyen Saray, milletin gözünün içine baka baka yalan söylemeyi artık meslek haline getirdi. Utanma yok, sıkılma yok. Erdoğan “Yüksek faiz sebep, enflasyon neticedir” tiyatrosunu yeniden başlatıyor. Büyük umutlarla iş başına getirilen Hazine ve Maliye Bakanı da, bu laflara yüksek faiz sorun laflarına gıkını çıkaramıyor. Sayın Bakan güven tahtasına kısa süre içerisinde ikinci çiviyi çaktı. Çivi belki çıkar ama izi kalır.
GÜNAHI DAMADA YIKTI, YARDIMCI PİLOTLARI DEĞİŞTİRDİ
Hep söylüyorum, bir kere daha tekrarlayım. Kayınpeder ve damat el ele verip bu ülkenin 128 milyar dolarını har vurup harman savurdular. Sonra da Damat “Haydi bana eyvallah” dedi. Sosyal medyadan vedalaştı, bir de mesaj bıraktı, “Allah da sizin sonunuzu hayretsin” dedi ortadan yok oldu. Şimdi “Ekonominin sorumlusu benim, ben” diyen, memleketi tek kişilik rejimle yöneten Sarayın kibirlisi bu durumda ne yaptı? Günahları damada yıktı, yardımcı pilotları değiştirdi. Ancak anlaşılan, yardımcı pilotların da erken emekli edilmesi zamanı geldi.
YENİ GÜNAH KEÇİLERİ BELLİ OLDU
Çünkü yeniden “Ben yüksek faize karşıyım” denmeye başlandı. Sayın Erdoğan, yüksek faize karşıysanız, elinizi kim tutuyor? Yani sizin elinizi yeni atadığınız bakan ve Merkez Bankası Başkanı mı tutuyor? Anlaşılan yeni günah keçileriniz bunlar olacak. Söz dinlemiyor diye bir Merkez Bankası başkanını görevden aldınız. Talimatla faizleri indirebilecek bir başkan yerine getirdiniz, bu başkanı da sonra yediniz. Yetmedi damadınızı da feda ettiniz. Ama döndük dolaştık, bugün dünyanın en yüksek politika faizine sahip 10 ekonomiden biri olduk.
YÜKSEK FAİZİN SEBEBİ SARAY
Sayın Erdoğan, şu faizi düşürme konusunda elinizi tutan mı var? Yoksa faiz baronları mı elinizi tutuyor da bir türlü faizi indiremiyorsunuz? Lafı dolandırmaya hiç gerek yok Sayın Erdoğan... Yüksek faizin sebebi sizsiniz. Bu ekonominin rayına oturması için de, ilkin sizin o koltuktan kalkmanız gerekiyor. Milletimiz de Allah’a çok şükür bunu görüyor. Bunun gereğini yapmak içinde sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
KOLTUKTAN KALKMIYORSA ALTINI PİSLETMİŞ DEMEKTİR
Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, Milletvekilliği aslında bütün bu koltuklar millete hizmet için vardır. Millete patronluk taslamak için değil. Görev süresi tamamlanacak olan Merkel şunu söylüyor; asıl olan diyor bu görevleri haysiyetle devralıp, haysiyetle devretmektir. Rahmetli İsmet İnönü’nün de buna benzer bir sözü var; “Önemli olan iktidarda kalmak değil, itibarda kalmaktır” diyor. Şimdi millet nezdinde itibarını yitirmiş bu kadrolar, iktidar koltuğuna sıkı sıkı yapışmışlar. Bunu görünce insanın aklına, o meşhur Hint Atasözü geliyor: “Eğer birileri, oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesin altını pisletmiştir.”
BUNLARIN SORUMLUSU ERDOĞAN
Bugüne kadar işledikleri günahların ağırlığıyla, gözüne uyku girmeyen Saray için korku dağları bekliyor. Yargıyı, yasamayı, basını vesayeti altına alacak, hukuk devletini, demokrasiyi bitirecek, hukuk devleti ve demokrasinin bittiği yerde can ve mal güvenliği de olmuyor. Can ve mal güvenliğinin olmadığı, her şeyin tek bir yöneticinin iki dudağı arasında olduğu ekonomilerde, yatırım olmuyor. Hatta tüketimde olmuyor. Yatırımın, tüketimin olmadığı yerde iş ve aşta olmuyor. Bugün ülkede işsizlerin sayısı 10,5 milyonu geçti. Çalışıyor göründüğü halde iş başında olmayan 1,6 milyon vatandaşımızı da bunun üstüne koyun, 12 milyon kişilik dev bir işsizlik sorunu var. Bunun sorumlusu kim? Erdoğan. Hayat pahalılığı alıp başını gittiyse, çarşı, pazar yangın yeriyse bunun sorumlusu Erdoğan. Bugün esnaf perişansa, bunun sorumlusu Erdoğan. İnsanlarımız “Açım, aç!” diye haykırıyorsa, sorumlusu Erdoğan. Çiftçinin traktörüne, tarlasına haciz konuyorsa, sorumlusu Erdoğan.
ŞİDDET İTTİFAKI ELİNDE, VAHŞİ BATI KASABASINA DÖNDÜK
“Şiddet İttifakı” elinde, Memleket Vahşi Batı Kasabalarına döndü. Ülkenin başkentinde, siyasi partilerin Genel Başkan Yardımcıları, gazeteciler, güpegündüz, sokak ortasında, sopalı silahlı saldırıya uğradılar. Sarayın başındaki kimseden bu olay olduğundan beri tek bir ses, tek bir kınama yok. Sırtını Saray’ın duvarlarına yaslamış yerel mahkemeler, Anayasa Mahkemesi kararlarını yok sayıyorlar. Yok saydılar. Anayasa Mahkemesi’nin statüsü sanki bir dernek düzeyine indirildi. Alt mahkemeler Anayasa Mahkemesini takmıyor. Arkadaşımız Enis Berberoğlu’nun milletvekilliği elinden alınıyor. Anayasa Mahkemesi bir değil ikinci kez, hak ihlali kararı vermek zorunda bırakıldı. Yani millet bunlarla mı uğraşacak?
ŞANZIMANI DAĞITMIŞ, OTOMATİK VİTES DİYOR
Milletin iradesini, Meclis’in, milletvekilinin hukukunu mahkemeler ayaklar altına alıyor. Peki Meclis Başkanı ne yapıyor? Ondan da ses çıkmıyor. Ama aynı Meclis Başkanı, Meclis Genel Kurulunda tarafsızlık yemini eden Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmadığını, eski Cumhurbaşkanıyla bunun arasında, aynı yemini eden iki Cumhurbaşkanı arasında sadece adaşlık ilişkisi olduğunu açık açık söylüyor, bir de yeni düzeni övüyor. Bununla da yetinmiyor, şanzıman dağıtmış bu ucube rejimi, otomatik vitese alışmak zaman alır diyerek, millete pazarlamaya kalkıyor.
SARAY’IN GÖRMEDİĞİ GERÇEKLER
Bu rejimin milletin hiçbir derdine derman olmayacağı, herkesin gördüğü bir gerçektir. Saray’ın bir türlü görmediği; görmek istemediği askıda ekmek kadar gerçektir. Çöpten yiyecek toplayan vatandaşlarımız kadar gerçektir. İşsizlik ve yoksulluk kadar gerçektir. Canı burnuna gelen çiftçilerimiz kadar gerçektir. Günlük 47 lirayla ücretsiz izne gönderilen emekçilerimiz kadar gerçektir. Ayın sonunu getiremeyen emeklilerimiz kadar gerçektir. Saray bunları görmese de Allah’a şükür vatandaşlarımız görmektedir.
MİLLET SANDIK İÇİN GÜN SAYIYOR
Memleketin, özellikle bu ucube rejim kuruldu kurulalı nereden nereye geldiğini, 2023 hedefleri diye meydan meydan gezenlerin artık neden bu hedefleri ağzına almadığını, ağızlarını bıçak açmadığını bilmektedir. Önüne gelecek ilk sandıkta, kendisine bunca sıkıntı çektirenlere, bunca faturayı sırtına yükleyenlere, notunu vermek, onları evlerine göndermek için gün saymaktadır.
DOĞRU BİR YÖNETİMLE HIZLA AYAĞA KALKARIZ
Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyük bir devlettir. Bu millet, devletini ve cumhuriyetini emperyalizme karşı dünyanın gördüğü en onurlu savaşı verdikten sonra kurmuş büyük bir millettir. Ekonomimiz daha bu Hükümetin ismi bile yokken Dünyanın en büyük ekonomileri kulübünün, yani G-20’nin bir üyesiydi, dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biriydi. Türkiye ekonomisi, en derin krizlerin kısa sürede üstesinden gelebilmiş olan içsel dayanıklılığı yüksek bir ekonomidir. Doğru bir yönetimle, hızla ayağa kalkması içten bile değildir.
YENİ KURALLAR, YENİ KURUMLAR, YENİ KADROLAR
Çok açık söyleyeyim, yeni kuralları koyacağız. Yeni kadrolarla, yeni kurumları hep birlikte inşa edeceğiz. Yepyeni ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemle, hukuk devletini ve adaleti herkes için yeniden tesis edeceğiz. Ekonomiyi borçla şişirmek yerine, büyüme stratejimizin merkezine üretimi, üreterek büyümeyi zenginleşmeyi koyacağız. Ürettiğimizi aramızda hakça paylaşacağız, bu ülkedeki refahtan herkes payını alacak. Aile Destekleri Sigortasıyla, tüm vatandaşlarımız için asgari yaşam şartlarını sağlayacağız. “Hiçbir çocuğumuzu yatağa aç sokmayacağız.” Ve son olarak, umutları yeniden yeşerteceğimiz bu güzel ülkede, doğayı tahrip etmeden ve ekonomik dengeleri bozmadan hızla büyümek zenginleşmek için gereken her türlü tedbiri alacağız. Bunu dostlarımızla birlikte yapacağız. Az kaldı, biz hazırız.
Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi sorularınız varsa alabilirim.
Soru- Efendim üç milletvekilinin Muharrem İnce’nin kuracağı partiye geçeceği iddiaları var. Birde mektup gönderilmişti içlerinde İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin de olduğu. O heyetle, o milletvekilleriyle görüşüleceği belirtiliyor bugünde haberlere yansıdı Özgür Özel’in Grup Başkanvekilinin yarın mecliste. Bu görüşmeler gerçekleşecek mi? Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’yla da bir görüşme yapılacak mı?
Faik ÖZTRAK- Bu işin başından itibaren söylüyorum, Genel Başkanımız milletvekillerimizle her istedikleri zaman görüşür. Dolayısıyla bunda olağanüstü bir durum yoktur. Ama bu soruyu sorup bana bunları açıklama imkanı verdiğiniz için de size çok teşekkür ediyorum.
Soru- Efendim benim sorum dış politikayla ilgili olacak. Bugün uzun bir aradan sonra İstanbul’da Yunanistan heyeti kabul edildi ve görüşmeler başladı. Onun öncesinde Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun Brüksel ziyareti var. Hükümetin AB’ye olumlu mesajlar verdiği bir dönemde CHP bütün bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyor?
Faik ÖZTRAK- Şunu açıkça ifade edeyim, uluslararası ilişkilerde biz her zaman öncelikle müzakereden yana olduk, öyle olmaya da devam edeceğiz.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ana muhalefet aktörlerinin ve kadrolarının hiçbiri bizimle eser ve hizmet siyaseti yarışına girmemiştir” dedi. Sizin bu açıklamaya ilişkin yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- Anlaşılan Erdoğan şairin terkibi bendinde söylediği gibi “Herkesi kör, alemi sersem” sanıyor. Devri iktidarında 62 milyar dolara sattığı SEKA, TEKEL, limanlar, Etibank, Sümer Holding gibi kuruluşlar kimlerin eseriydi? Kendi eseri miydi? İnsanda vefa denen bir şey olur. Bunların içerisinde sarayın tek bir eseri var mı? Bugün milletin atasından, dedesinden kalan son gümüşleri içine koyduğu, sonra da yönetim kurulu başkanı olarak başına geçip oturduğu Türkiye Varlık Fonu’nun bünyesindeki mülkler kime ait, kim yaptı, kimlerin eseri? Ziraat Bankası sizin eseriniz mi? Halk Bankası sizin eseriniz mi? Vakıfbank sizin eseriniz mi? Borsa İstanbul sizin eseriniz mi? Türkiye Petrollerini siz mi kurdunuz? Türk Hava Yolları sizin eseriniz mi? PTT sizin eseriniz mi? Eti Maden sizin eseriniz mi? Çay-Kur sizin eseriniz mi? Hangisi sizin eseriniz? Hiçbirisi.
Sizin eserlerinizi saymamızı istiyorsanız hadi sayalım. Ülkenin en stratejik askeri tesislerinden Sakarya Tank Palet Fabrikasının Katar’a peşkeş çekilmesi hiç şüphe yok sizin eseriniz. “Milletin cebinden tek kuruş çıkmayacak” deyip Saray beslemesi 5 müteahhidi dünyada devletten en fazla iş alan ilk 10 şirket arasına sokmak tabi ki sizin eseriniz. Ekonomimizi dünyada en yüksek faiz veren 10 ekonomi arasına sokmak tabi ki sizin eseriniz. Merkez Bankasındaki 128 milyar doları bir kapris uğruna har vurup harman savurmak, sonrada ülkeyi yüksek faize mahkum etmek sizin eseriniz. Yokluk, açlık, işsizlik, kuyruklar sizin eseriniz Sayın Erdoğan. Milletimiz bunu gayet iyi görüyor, kimlerin ne yaptığını gayet iyi biliyor. Önüne gelecek ilk sandıkta da sizleri evlerinize göndermek için gün sayıyor.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün yaptığı konuşmada “CHP’de tek adamcağız siyaseti işliyor” dedi. Sizin bu değerlendirmeye ilişkin görüşünüz nedir?
Faik ÖZTRAK- Anlaşılan Erdoğan tek adam unvanından çok rahatsız olmuş kendine ortak arıyor. Bizden tek adam çıkmaz. Bizim Genel Başkanımız anayasanın etrafını dolanıp Anayasa Mahkemesine kendi istediği üyeyi ışınlamaz. Bizim Genel Başkanımız TBMM’yi, milletvekillerini vesayet altına almaya kalkmaz. Bizim Genel Başkanımız seçim kaybettiğinde mızıkçılık hiç yapmaz. Bizim Genel Başkanımız tarafsızlık yemini edip ondan sonrada partisinin kongrelerine katılmaz. Bizim Genel Başkanımız önüne gelene terörist iftirası atmaz. Bizde tek adam yok. Bizde adamcağız yok. Bizde insan gibi insan var. Milletimiz kimin ne yaptığını görüyor, kimin ne olduğunu biliyor, hasretle beklediği sandık önüne gelince de herkese yerini gösterecek. Erdoğan’ı evine gönderecek, CHP’yi iş başına getirecek.
Soru- Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü konuşmasında yine “CHP’nin bir siyaseti olmadığını, HDP ve İYİ Parti’yi dengede tutarak ittifakı korumaya çalıştığını" söyledi. Siz bu eleştirilere karşılık ne diyorsunuz, yorumunuz nasıl olacak?
Faik ÖZTRAK- CHP çok açık söyleyeyim bu ülkenin sigortasıdır. Biz bu ülkeye hakkı, hukuku ve adaleti getirmenin, gerçek demokrasiyi getirmenin mücadelesini veriyoruz. Esnafın, çiftçinin, emekçinin, işsizin, emeklinin, apartman görevlilerinin, evlere temizliğe gidenlerin sorunlarına sahip çıkıyoruz. Biz ülkemize halkımızın gözüyle bakıyoruz sarayın gözüyle değil. Öyle görünüyor ki Erdoğan’ın geçtiğimiz haftaki darbe paranoyası sona ermiş. CHP paranoyası da yeniden başlamış. On parmağında on kara sürüp duruyor. Bu ülkenin gerçek gündemi bellidir. Tek bir terazi vardır hukuk terazisi. Ülkenin gündemi, hukuksuzluktur, can ve mal güvenliğidir, işsizliktir, yoksulluktur, boş tenceredir, açlıktır.
Soru- İçişleri Bakanı HDP İlçe Başkanlığına yapılan operasyonun görüntülerini paylaştı. PKK terör örgütüne ait simgelerin yer aldığı görüldü. Bu görüntüleri, operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Faik ÖZTRAK- Terör örgütü mensuplarının resimlerinin, terör örgütünün simgelerinin propaganda malzemesi olarak kullanılmasını makul görmemiz tabi ki mümkün değildir. Türkiye’de herkesin terörle arasına mesafe koymasını bekleriz. Bundan da hiç kimse muaf değildir. O terör örgütü elebaşının mektuplarından seçimlerde medet ummak da, kırmızı bültenle aranan terör elebaşının kardeşini devlet televizyonlarına çıkartmak da, o mektubu okumak için bir öğretim görevlisini devlet televizyonuna çıkartmak da, Cumhurbaşkanının danışmanlarının bu kişilerle görüşmesi de bundan muaf değildir. Bugün HDP binasında olanlarla ilgili mangalda kül bırakmayan İçişleri Bakanlığı ve Sarayın İletişim Başkanlığı koltuğunda oturan memurlar o gün neredeydiler? Hukuku siyasetin oyuncağı haline getiremezsiniz. Kural varsa herkes için vardır.
Soru- Her ne kadar AK Parti, “Erken seçim yok, Cumhur İttifakı devam” dese de siyaset ittifakları tartışılmaya devam ediyor. Hem Erdoğan’ın hem de muhalefetin kendi içindeki ziyaretler sürüyor. Siz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretlerini nasıl yorumlarsınız?
Faik ÖZTRAK- Bir kere her şeyden önce şunu söyleyeyim, biz her zaman istişareden yanayız. Ama yeter ki, bu istişareler milletin gerçek sorunlarını çözmek için yapılsın. Ama bu son ziyaretlere baktığımız zaman aslında Erdoğan’ın yönetme kabiliyetini yitiren bir hükümetin koltukları işgal etmeye devam edemeyeceğini gördüğünü gösteriyor. Kendisine olan kamuoyu desteği, ittifakına olan kamuoyu desteği hızla yüzde 50’nin altına düşüyor. Bu nedenle de ittifakını güçlendirmenin yollarını arıyor. Tekrar söylüyorum, keşke bu işlerle uğraştığı kadar işsizin, yoksulun, açın, fakir fukaranın, aşıya ulaşamayanların dertleriyle de uğraşsa. Korkunun ecele faydası yok. Milletimiz olan biteni görüyor, ilk sandıkta da bunları gönderecek.
Teşekkür ediyorum.