Bugün karşı karşıya olduğumuz mesele, bir halkın ve kurumların yok edilen iradesini yeniden ayağa kaldırma çabasıdır. Ancak böyle bir toplumda kalkınma, refah ve zenginleşme söz konusu olabilir.
Mevcut sisteme ilişkin çok farklı değerlendirmeler ve eleştiriler yapılmakta ve bundan sonrada yapılmaya devam edecektir. Bu yazı bugüne kadar çokça değinilmeyen ya da etrafında dolaşılan bir durumu ve 6’lı Masanın bu konudaki tavrını ele almaktadır…
HALKIN İRADESİNİ AYAĞA KALDIRMAK VE HATIRLAMAK
Hemen ifade edelim ki, bütün mesele, bir halkın ve kurumların yok edilen iradesini yeniden ayağa kaldırma çabasıdır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi en temelde bireyin, yurttaşın, toplumun, milletin iradesinin kırılmasına yol açmıştır. Hem bireysel hem kurumsal düzlemde iradenin, özgür bir biçimde kullanımı, bu sistemde rafa kaldırılmıştır.
Süreklileşen Olağanüstü Hal Rejimi, bireylerin özgürce düşünmelerini, örgütlenmeleri veyahut kamusal alanda seküler pratikleri sergilemelerini engellemiştir. Baskı, dayatma, korkutma, yıldırma ile yurttaşların iradesi günden güne yok edilmiştir.
Yasama ve yargı Cumhurbaşkanının iradesine bağlanmış ve onun istemi dışında bu iki alanda mevcut statükoyu rahatsız edecek hiçbir iş ve işleme izin verilmemektedir.
Medya sansür ve otosansürle toplumsal, ekonomik, sosyal ve siyasal gerçeklerin tartışılmasına imkân tanımayacak derecede iktidara bağımlılaştırılmıştır. Bu çerçevede özgür haber alma ve yorum yapma imkânı ortadan kaldırılmış ve izleyicilerin, dinleyicilerin özgür irade beyanı yok edilmiştir.
Sendikaları susturulmuş, sivil toplumu ve demokratik kitle örgütleri terör parantezine alınmış dolayısıyla örgütlü toplumun temel kurumlarının iradesi kırılmıştır.
Aydınları yurt dışına giden, doktorları ve yetişmiş akademik kadroları ülkeyi terk eden, hâkimleri istenmeyen karar verildiğinde sürgüne gönderilen, üniversiteleri akademik niteliğini kaybetmiş bir ülkede yetişmiş insan gücünün iradesi yok edilmiştir.
Demokrasi iradenin teslim edilmesi değil, temsil edilmesidir. Bugün mevcut iktidar herkesin iradesini adeta kendisine teslim etmesini istemektedir. Egemenliğin kayıtsız ve şartsız millete verildiği Cumhuriyet rejimi bugün demokratik vasıf ve niteliklerini ilerletmek ve güçlendirmek yerine egemenliği kişi iradesine ipotek ettiren bir süreci yaşamaktadır.
Bu çerçevede 6’lı Masanın tarihi görevi milletin, halkın iradesini, kurumların, sivil toplumun iradesini yeniden ayağa kaldırmaktır.
İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in ev sahipliğinde yapılan son toplantıda yapılan açıklamanın şu bölümünün altını çizmek zorundayız:
“Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçtiğimiz 2018 yılından bu yana sadece siyasi iktidarın ve bir avuç azınlığın memnun olduğu, vatandaşlarımızın ise feryat ve isyan ettiği, adaletsiz, haksız ve keyfi uygulamalarla, çarpık ve gayri ahlaki kriterlerle karşı karşıyayız.
Ülkemizin yaşadığı, özellikle son dört yıldır katlanarak artan ve milletimize ağır bir yük hâline gelen tüm sorunların kaynağında, tek bir kişinin ve onun belirlediği dar bir zümrenin tahakkümünü esas alan Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi vardır.
Bu sorunları aşabilmenin yolu, siyasi iktidar ve ortaklarının tüm gündem değiştirme çabalarıyla yıpratmaya çalıştıkları Cumhuriyet değerlerimize ve demokratik hukuk devleti ilkelerine sımsıkı sarılarak millî egemenliğimizi esas alan “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi” yine milletimizin teveccühü ile hayata geçirmek üzere, seçim sandığının bir an evvel milletimizin önüne getirilmesidir.”
Kadınların, gençlerin, işçinin, emekçinin, esnafın, sanayicinin, akademisyenin, gazetecinin, doktorun, emeklinin, aydının kısacası toplumun ve kurumların iradesini ayağa kaldırmayan bir sistemin faydası söz konusu olamaz.
Hukuki bir kavramla ifade edecek olursak mevcut sistemle iradenin sakatlanması durumu söz konusu olmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmeye iktidar uymamıştır.
İktidarın vaat ettiği hiçbir sorun çözülmemiş, dahası çok daha kötü bir noktaya evrilmiştir. Bu nedenle ülkemizdeki herkesin iradesinin özgür kılınarak ayağa kaldırılması, özgür ve eşit bir toplumun ön koşuludur. Ancak böyle bir toplumda kalkınma, refah ve zenginleşme söz konusu olabilir. Ve unutmayalım ki, ancak özgür bir iradeyle medeni dünyanın bir parçası olabiliriz