Deprem neleri yıktı…

Müdahale etmezsek, mücadele etmezsek yaşamımıza, evimize, kentimize sahip çıkmazsak sahip çıkacak ne bir iktidar buluruz ne de sarılıp yarasını dindireceğimiz bir yakınımızı. Bu şekilde yönetilmek bizim kader planımızda olmamalıdır.

Haber Tarihi: 27.02.2023


Her şeyden önce onbinlerce insanımızı yaşamdan kopardı…

Sonsuz bir acı ve yeri asla dolmayacak bir büyük insani, vicdani ve duygusal bir yıkım bıraktı…

Aileleri, akrabaları, arkadaşları, komşuları, geçmişi ve yaşanacak geleceği bir birinden ayırdı…

Milyonlarca insanın evinden, barkından, toprağından kopmasına neden oldu…

Depremler üzerinden 21 gün geçmesine rağmen hala enkaz altında çıkarılmayan insanlarımızın acılarını yaşattı, yaşatıyor…

Her deprem en büyük kırığı insanın içinde oluşturur…

Peki biz bu depremde ne gördük?

Bütün bu acıları “asrın felaketi” olarak bize kanıksatmaya çalışan bir iktidarı gördü…

Başta barınma olmak üzere gıda, giysi ve temel insani ihtiyaçların giderilmesi konusunda organize olmayan bir iktidar gördük.

Sel olunca yağmuru; ormanlar yanınca rüzgarı; deprem olunca felaketin kendisini suçlayan ama hiçbir koşulda sorumluluk almayan bir iktidar gördük.

Devlet kurumlarının partizanca nasıl yönetildiğini, kurumsal kapasitesinin nasıl yok edildiğini, karar almaya cesaret edemeyen yetkilileri gördük.

Binlerce canımızı kaybetmişken, bir o kadarı enkaz altındayken, ölülerimizi kefensiz gömmüşken bize süreci nasıl başarı ile yönettiğinin propagandasını yapan iktidar gördük.

Bu deprem bize ülkenin, toprağın, başımızın üstündeki damın çok acı bir fotoğrafını çekti. Ne denli güvenliksiz, ne denli geleceksiz, ne denli hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha onbinlerce canımızı bizden alarak bir kez daha, yine ve yeniden gösterdi. Yaşadığımız coğrafyayı, yerlerini ezberlememiz gereken ve üstüne konut yapmamamız ya da dirençli yapılar oluşturmak zorunda olduğumuz fay hatlarını gösterdi.

Rant üzerine kurulmuş bir düzenin bütün rezilliğini gördük. En küçük yerleşim biriminden en büyük kentimize kadar beton lobisinin, imar lobisinin, kent rantları toplayan; kent hakkını gasp den ve kent halkını ölüme mahkum eden siyasi zihniyeti gördük.

Halkın, sivil toplumun iktidarın ne denli önünde bir birikime ve kapasiteye sahip olduğunu gördük.

“Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” ırkçı söyleminin altının ne kadar boş olduğunu ve bütün dünyanın yanımızda olduğunu gördük.

“Ülkemizin altyapı sorunu çözdük” diyen bir iktidarın kendi döneminde yaptığı ve anlata anlata bitiremediği yolların, kamu kurumlarının çöküşünü gördük.

Evet bir çöküşü gördük…

Bir zihniyetin, kenti rant olarak gören anlayışın inşa ettiği ve eşe dosta yaptırılan ve de kontrol edilmeyen insanlarımızın üstüne çöken binlerce yapıyı gördük. Gaziantep örneğinde olduğu gibi birbirini suçlayan siyasileri ve onların rezil suçlamalarını gördük.

Her şeyi gördük de; bu kadar ölüm, bu kadar acı, bu kadar yıkım olmasına rağmen tek bir istifa görmedik…

Ülkenin yeni bir siyasal fay hattına ihtiyacı var. Bütün o eski zihniyeti, rantı, imar aflarını, kıracak ve yepyeni bir ülke inşa edecek bir kurucu siyaset hattına ihtiyaç var.

Bu ülke, bu halk ne bu zihniyetle yönetilebilir ne de buna karşı sessiz kalabilir. Yurttaş olmanın bilincine vararak bütün süreçleri kontrol eden yeni bir halk, yeni bir kamu yönetimi ve yeni bir sivil toplum örgütlenmesi yaratmak zorundayız.

Ülkemiz maalesef İkinci Dünya Savaşı koşullarını yaşayan Almanya ve Japonya gibi yeniden ayağa kalkmak zorundadır. Bunun yolu bilimden, demokratik katılımdan ve şeffaf yönetimden geçmektedir. Bütün bunları yapmadığımız takdirde ölmeye devam edeceğimizi, her 20 yılda bir benzer büyüklükte bir yıkımı ve yok oluşu deneyimleyeceğimizi görmek zorundayız.

Dahası hepimiz artık gördüklerimizi kanıksamayalım, olağan kabul etmeyelim…

Müdahale etmezsek, mücadele etmezsek yaşamımıza, evimize, kentimize sahip çıkmazsak sahip çıkacak ne bir iktidar buluruz ne de sarılıp yarasını dindireceğimiz bir yakınımızı…

Bu şekilde yönetilmek bizim kader planımızda olmamalıdır.








ALİ HAYDAR FIRAT İsimli Yazarın Diğer Yazıları