Adı tanıdık. Ezop diye biliniyor. Muhtemelen eski Yunan’da bir köleydi. Hayvanların konuştuğu insani masallar anlattı. Ezop’un “Sen anladın onu” dili, despotik rejimlerde sansür delici etki yarattı.
Bugün de Ezop’un masallarını ben miras alayım...
Bazen bana “Barış olmasan kim olmak istersin” diye soruyorlar. Yanıt veriyorum: Abdullah Çetinkaya olmak isterim. Herkes “Kim o?” diyor.
Aslında hemşerim, Urfalı. Urfa’nın yerel haberlerini açıyorum, ondan “işadamı” diye bahsediyor. Özgeçmişinde önce imam hatip sonra inşaat mühendisliğinden mezun olduğu yazsa da 1991 yılında Diyanet’te göreve başladığı anlatılıyor. Geçen yıl emekli olana kadar Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda çalıştığı söyleniyor. Molla Mustafa Çetinkaya’nın oğlu olarak kendisini “şeyh çocuğu” olarak tanıtıyor. Menzil’in sofileriyle yakın görünüyor.
Siyasi görüşü önce AKP’li gibi şekillendi. Hatta Bursa’da AKP’den aday adayı oldu. Ancak değişen siyasi dengelerle siyasete MHP’de devam etti. Yakın olduğu MHP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un çabalarıyla, 2019 seçimlerinde, Çetinkaya’ya Urfa belediye adaylığı götürüldüğü haberlerde yer aldı. İttifak nedeniyle olmadı.
Sadede geleyim...
Aynı anda hem bürokrat hem işadamı, hem eski vaiz hem MHP’li Abdullah Çetinkaya garip bir şekilde kimi yargı üyelerine çok yakın bir isim. Bana inanmayın, adını arama motoruna yazın, oğlunun düğünü için “Yargı camiası bu düğünde buluştu” haberi çıkıyor. Haberden aynen alıntılayayım:
“Düğün merasimine Şanlıurfa Valisi Salih Ayhan’ın yanı sıra eski HSYK üyesi ve Yargıtay üyesi Ramazan Kaya, Yargıtay üyesi Fuzuli Aydoğdu, Yargıtay üyesi Celal Albay, Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcısı Cuma Çoban, Başsavcı Vekili Mesuthan Özdemir, Sivas Cumhuriyet Başsavcısı Hasan Uğurlu, Kahta Cumhuriyet Başsavcısı Nurullah Şahin, İstanbul, Ankara, İzmir, Manavgat, Ergani, Adana, Mersin, Gaziantep cumhuriyet savcıları, Yargıtay tetkik hâkimleri, Yargıtay cumhuriyet savcıları...”
Adeta adalet zirvesi gibi değil mi!
YARGI ÜYELERİYLE İÇ İÇE
Gelelim neden Çetinkaya’nın yerinde olmak istediğime...
Hayır lüks arabasını kıskandığımdan değil. Şöyle anlatayım, Abdullah Çetinkaya’nın Ankara Balgat Cevizlidere’de bir ofisi var. Hemen gidip bakmayın, öyle tabelası filan yok. Zaten bulup kapıyı çalsanız da randevunuz yoksa, referansla gitmiyorsanız kimse sizi içeri almaz.
Peki içeri kim giriyor diyeceksiniz?
Hemen sosyal medya hesabını açıp bakıyorum. Valiler, milletvekilleri, bakanlık müfettişleri, bürokratları geçiyorum... Çetinkaya, yargının kritik isimlerinin buluşma mekânı olmuş gibi. AYM üyelerinden Adalet Bakanlığı bürokratlarına, Yargıtay mensuplarından başsavcılara, HSK’nin kritik isimlerine kadar onun pek yakını. Öyle ki size listesini yazayım dedim, sosyal medyasındaki sayı yüzlerle ifade olunca vazgeçtim.
Kimi Yargıtay üyeleriyle tatile çıkıyor, birlikte tribünde maç izliyor. Adalet şûrası için Ankara’da toplanan savcı ve hâkimlerin arasında bile o oturuyor. HSK üyelerini makamlarında ziyaret edip yazdığına göre yargı sorunlarını konuşuyor. Hatta bir paylaşımında Çetinkaya’yı hâkimler mahkeme başkanı kürsüsüne oturtmuşlar, yanında üye olarak poz veriyorlar. Doğum günlerinde kimi yüksek yargı mensupları pastalarıyla sürpriz yapıyor. İşte bu yüzden herkes Abdullah Çetinkaya’yı yargı mensubu zannediyor.
Meşhur ofisinin önünde durup izledim. Bir lüks araba gelip öbürü gidiyordu. Bir yargı mensubu inip öbürü biniyordu. Son yedi yılın fotoğraflarını tek tek inceledim. Abdullah Çetinkaya’nın giydiği kıyafetler, bindiği arabalar, gezdiği yerler günden güne güzelleşmişti. Oğlunu TRT’de yönetici yapmış. Petrol istasyonları açarak büyümüş. Yargı mensuplarına verdiği hediyeler de daha hoş olmuştu.
YARGI İŞLERİNİ O ÇÖZER
Çetinkaya’nın Ankara’da konuşulan bir ünü oluşmuş. “Yargıda hele Yargıtay’da bir işiniz varsa Abdullah Çetinkaya çözer” diyorlar. Hayır, dosyanızı götürmeseniz de olur. Zaten okusa da hukukçu olmadığı için anlamaz. Numarasını verseniz o dosyanızı bulur, derdinize derman olur diyorlar.
İşte Abdullah Çetinkaya’nın yerinde bu yüzden olmak isterdim. “Yanlış yaptın Can Atalay, AYM’ye değil bana gelmeliydin” derdim. Sonra AYM’nin yapamadığını yapar, dosyasını şipşak diye çözerdim. Böylece devleti krize sokan yargı çatışması da hiç çıkmamış olurdu. Ülkeye de bir faydam dokunurdu. Allah da yardım eden kullarını sever onun hayatını kolaylaştırır ya, kader beni daha zengin, gönlümü daha bol yapardı. Ben de ülkeye faydalı olan yargı mensubu dostlarıma hediyeler alır, onları tatile götürürdüm.
İşte ne ben Abdullah Çetinkaya’yım ne de Can Atalay bana gelecek biri. O yüzden bir süre daha Ezop masallarıyla avunmaya devam edeceğiz. Şu adalet sarayları da içinde adalet varmış gibi çalışmaya devam edecek.
Çocuklara anlatır geçeriz. Oysa masallar bize hayatın gerçekleri kadar çok şey öğretmez mi...