Stadyumlar/arenalar tarih boyunca iki yönlüdür: Hem yöneten sınıfın yönetilen sınıfı eğlencelerle sistem içinde tuttuğu ve oyaladığı ama hem de yönetilenlerin bıçak kemiğe dayandığında yönetenlere karşı isyan ettiği mekânlardır. Bu eski çağlarda da böyleydi, değişerek ve dönüşerek modern çağlarda da böyle olmayı sürdürdü.
İktidar, işte bunu bildiği için taraftarların stadyumlarda “Hükümet istifa” sloganları atmasına karşı hemen alarma geçti. Hızla “Aman futbola siyaset sokulmasın” şablonuna sarıldılar. Şablon diyorum, çünkü her olayda sarıldıkları bir gerekçe oldu bu. Anımsayın, tribünler AKP-FETÖ kumpas döneminde tepki olarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atarken de “Stadyuma siyaset sokulmasın” derlerdi ama kimi futbol kulüplerinin, sahaya çıkarken futbolcuların eline Erdoğan’ı öven pankartlar vermesi siyaset sayılmazdı. Yani Atatürk sloganı siyasetti ama Erdoğan pankartı değildi!
Bu şablon artık tutmayacağı için, daha radikal öneriler de yaptılar: Örneğin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli maçların seyircisiz oynanmasını istedi, örneğin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu açıkça taraftarları tehdit etti. Bir yandan da “Düğmeye ABD’den basıldı” kara propagandası ile deprem sonrası yaşanan aksaklıklar nedeniyle haklı olarak tepki gösteren yurttaşları, topluca ABD’nin ajanı ilan ettiler!
İki Bahçeli, iki tutum
Oysa Bahçeli’nin Beşiktaş taraftar grubu Çarşı’yı “Siyasi faulleri kabul etmez” diyerek övdüğü mesajları daha dündü. Şimdi Bahçeli, “Hükümet istifa” dediği için Çarşı’ya kızıyor ve “Tribünlerde devlete meydan okuyanların önce tespiti ardından da tecziyesi yapılmalıdır” diyor.
Her yurttaşın “Hükümet istifa” demesinin anayasal hakkı olduğu şartlarda, Bahçeli’nin bunu “devlete meydan okuma” diye sunmaya çalışması, çaresizliktendir.
Ve bu çaresizlik içinde Bahçeli kulübünden de oldu! Arabalarının plakasını BJK yapacak kadar fanatik olan Bahçeli, “Futbola siyaset sokulmasına göz yumduğu” için Beşiktaş kulübünden istifa etti. Yani Bahçeli, Beşiktaş taraftarını karşısına alarak Beşiktaş üyeliğinden de oldu.
Oysa tersine, taraftarın haklı pozisyonuna destek veren siyasetçilerin kulüp üyeliğini kurtarmışlığı da var siyaset tarihimizde:
İki lider, iki sonuç
Yıl 2011, Ergenekon-Balyoz kumpası günleri... Acaba Galatasaray taraftarı hükümeti protesto edecek mi?
Yanıtını sıkı bir Galatarasay taraftarı olan ve o sırada kumpasla Silivri’de hapiste olan Doğu Perinçek’ten dinleyelim: “Kanı sarı kırmızı akan Mehmet Sabuncu’nun bana kızması pahasına buraya yazıyorum. Arenanın açılış günü, ‘Arena stadyumu Tayyip Erdoğan’ı yuhalamazsa, GS taraftarlığından istifa ederim’ dedim. Galatasaray sevdalısı Deniz Yıldırım da koğuşta ‘Büyük risk aldın’ dedi. Ama biliyorum, bu halk zorbalara boyun eğmeyecek.” (Aydınlık, 24.1.2011).
Evet, 2011’de Perinçek taraftara, halka güvendiği için GS üyeliğini kurtardı ama 2023’te Bahçeli taraftara, halka karşı konumlandığı için BJK üyeliğini kaybetti!
Bahçeli, bu süreçte hata üstüne hata yapmayı sürdürdü. Kuşkusuz zor durumda olduğundan... Son olarak Bahçeli Elbistan’da depremzedeleri azarladı ve “Hepsini dağıtın gitsin, indirin şunları” dedi.
Önemle belirtelim: “İndirin gitsin” sözü, Bahçeli’nin yurttaşlara tehdidi olmaktan çıkıp halkın AKP-MHP koalisyonunu iktidardan indirmesinin sloganı olacak, göreceğiz...