AKP düzeninin nasıl işlediğini resmetmesi bakımından tipik örnektir: AKP, medya düzenleme operasyonu için sözünden çıkmayacak Erdoğan Demirören’e TV ve gazeteler satın aldırdı.
Üstelik bu operasyonda kamu kaynakları kullanıldı: AKP, Demirören Grubu’na Ziraat Bankası’ndan 2 yılı ödemesiz 10 yıl vadeli, düşük faizli kredi sağladı. Böylece 916 milyon dolara satın alınan TV ve gazetelerin 675 milyon doları kamu bankasından, yani milletin kasasından çıkmış oldu.
Yetmedi, medya zararlarını finanse etmesi için Demirören’e -gelir getirme makinesi- Milli Piyango satıldı! O da yetmedi, her ne kadar Varlık Fonu sonradan yalanladıysa da, birkaç gün önce Milli Piyango oyunlarındaki KDV’nin sessiz sedasız sıfırlandığı gündeme geldi!
‘Fakire boykot, zengine jet’ düzeni
Fransız Dassault şirketi, birkaç gün önce iş jeti projesi olan 6X’i dünyaya tanıttı. Bu oldukça lüks ve pahalı jet için Türkiye’den ilk sipariş veren kim çıktı? AKP’nin ünlü işadamı, hani şu “milletin a.’sına koyacağız” diyen Mehmet Cengiz!
Oysa Erdoğan, daha bir ay önce Fransız mallarını boykot kampanyası başlatmıştı! Anlayacağınız AKP’nin fakiri Fransız mallarını protesto ederken, zengini Fransız jeti alıyordu...
Ve asıl önemlisi, AKP hükümeti, 370 milyon TL’ye uçak alan Cengiz’in 425 milyon TL borcunu silmişti!
Tüm bunlar olurken Meclis’te AKP’liler asgari ücrete üç kuruş zam yapmamak için sendikacılarla pazarlık yapıyor, bir yurttaş eline “iş” ve “aş” yazarak intihar ediyordu...
EYT’liye yasak, AK - bürokrata ‘çift dikiş’ serbest
AK-Düzen’in hukuk dışılığını resmeden bir başka örneğe geçelim: Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı değil de AKP sözcüsüymüş gibi konuşuyor her gün. Oysa Alev Coşkun’un önemle belirttiği gibi Altun, 657 sayılı Devlet Memurları Yasası’na bağlı bir memurdur, parti sözcülüğü yapamaz! Ancak Altun hem konuşuyor hem de AK-Düzen çarklarını kullanarak Cumhuriyet gazetesine ambargo uygulatıyor! Neden? Cumhuriyet’in kendisiyle ilgili ödüllük haberlerinden rahatsız olduğu için!
Ve tüm bu süreçte de gayet başarılı bir şekilde, mağdur rolü oynayabiliyorlar. Şöyle ki, Altun’ların birkaç maaş birden aldığının gündeme gelmesinin ardından Fahrettin Altun çıktı ve kendisinin Borsa İstanbul’dan aldığı ikinci maaşı “hayır işlerine” harcadığını, “Eşinin de sadece üniversiteden maaş aldığını, THY Yönetim Kurulu üyeliğinden herhangi bir ücret almadığını” söyledi. Oysa THY’nin yıllık raporundan anlaşılıyor ki icra ve yönetim kurulu üyelerine toplam 25 milyon TL’nin üzerinde huzur hakkı ödenmiş!
Bu gerçek ortaya çıkınca da Fatmanur Altun, sosyal medyadan bir mesaj yayımladı ve “ikinci maaşın olduğunu ama kendisinin bundan feragat ettiğini” söyledi! Dahası “İkinci maaşı bizlere layık görmüyorlar” diyerek de mağduru oynadı!
Ne diyordu Erdoğan “Emeklilikte Yaşa Takılanlar”a (EYT): “Erken emekli olacak, gidecek başka bir işte de çalışmaya devam edecek. Yani çift dikiş. Böyle bir şey olamaz.”
Evet, AKP’nin fakiri çift dikiş yapamazdı ama zengini bırakın çifti, üçbeş dikiş bile yapabilirdi!
AK - Hesap
Kelimelerle oynadıkları bir AKSüzlük’leri var: Örneğin zam demezler, fiyat güncellemesi derler. Torpil demezler, referans derler.
Bir de AK-Hesap var: Rakamlar üzerinde oynarlar. Örneğin yüzde 40’larda olan enflasyon, yüzde 12’lerde görünür. Artık iş aramaktan vazgeçen çaresizleri işsiz saymayarak işsizlik oranını düşürürler.
Fakat en önemli rakam oyununu salgında yaptılar, gerçek vaka sayısını aylarca gizlediler. Ancak hekimler başta kamuoyunun baskısı nedeniyle, en sonunda gerçek vaka sayısını açıklamak zorunda kaldılar: 1 milyon 750 bin!
Peki, neden gizlediler? Hükümeti, salgınla müthiş mücadele ediyor gibi gösterebilmek için.
Bu amaçla, verilerin doğru olmadığını dile getiren hekimleri bile “bozguncu” ilan ettiler.
Ancak gerçek gizlendiği için halkın bir bölümü salgını ciddiye almadı. Üstelik AKP’nin 20 yıllık gericiliğinin sindiği iklim altında; “büyük resmi” gören dünya düzdürcülerin, yağmur duacılarının ve aşı karşıtlarının ortak etkisiyle bir kısım vatandaş, koronanın gripten farkı olmadığını, amacın aşı üzerinden halka çip takmak olduğunu bile savunur hale geldi. Sonuçta sayılar düşük olduğu için halkın önlem alma ciddiyeti zayıfladı ve ortaya oldukça yüksek bir insan ve ekonomi maliyeti çıktı.
Ne pahasına? AK-Düzen’in çarkları dönsün diye...