Kalıcılaşmış OHAL koşullarında seçime gitmek istiyorlar. Ellerinde baskıdan başka bir şey kalmadı. Fakat ülkenin iyiden, güzelden yana insanları birleşerek bu çürümüş sistemi tarihin çöplüğüne yollayacak.
Bildik bir hikâyedir. Kralın terziler tarafından kandırıldığını ve aslında çıplak olduğunu söylemeye sadece bir çocuk cesaret eder. Sonra da gerçek tüm ülkeye yayılır.
Benzer bir olay geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katıldığı TRT World Forum etkinliğinde gerçekleşti. Cumhurbaşkanı her zaman olduğu gibi Filistin’le ilgili hamaset yaparken iki ses, iki soru duyuldu: Neden İsrail’le ticarete devam ediyorsunuz, neden Azeri petrolü İsrail’e Türkiye üzerinden akmaya devam ediyor?
Soruyu soranlar ve yanındakiler yazının yazıldığı saatlerde halen gözaltında kalmaya devam ediyorlardı. Gözaltı gerekçesinde “cumhurbaşkanına hakaret” yazıyordu. Bu sorunun neresi hakaret ayrı konu. Ama asıl olan Erdoğan’ın düştüğü durum.
Tıpkı masaldaki gibi çıplak olduğu yüzüne söylendiğinde ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğunu TRT sayesinde dünya alem gördü. Tabi masalla farklı yönleri de var. Masaldaki kral üzerinde bir elbise olduğunu, kendini giyinik sanıyordu, Erdoğan ise kendi durumunun farkında tüm ülkeye ne kadar güzel bir ceket içinde olduğunu inandırmaya çalışıyor. Çıplaklığı yüzüne vurulunca doğal olarak sadece terzilerinin değil kendisinin de yalanı ortaya çıkıyor ve etkisi çok daha güçlü oluyor.
Üstelik bu durum Erdoğan’ın başına ilk kez de gelmiyordu. Aslında ne zaman kurgulanmışın dışında halkla bir karşılaşma olsa ya da gerçek bir gazeteciyle mülakat yapsa benzer durum ortaya çıkıyor. Hemen öfkeleniyor, şaşırıyor, anlamsız cümleler kurmaya başlıyor. Çünkü büyük Reis hakikat karşısında çok zayıf.
CİLAYI KAZIYINCA DEFOLAR ÇIKIYOR
Çözüm, kayyum, yumuşama ve benzeri başlıklar toplum üzerinde Cumhur İttifakı’nın yenilmez bir armada olduğu yanılsaması yaratıyor. Bir de buna devasa propaganda gücüyle muhalefetin kafa karışıklığı eklenince gerçekle yaratılan illüzyon arasında makas çok büyük oluyor.
Geçen hafta sonu Ank-Ar (Ankara Araştırma Merkezi) bir kamuoyu yoklaması yayınladı. Araştırmaya göre daha önceki seçimlerde AKP’ye oy verenlerin yüzde 40’ı “AKP’ye tekrar oy vermeyeceğim” diyor. Yine araştırmaya göre bu oranın yüzde 30’u kendini karasızlar saffına atmış durumda. Araştırmada ilginç olan diğer bir veri AKP’den CHP’ye geçen seçmenle ilgili. Daha önce AKP’ye oy verenlerin yüzde 4’ünün üstünde bir kesim ankete katılarak ilk seçimde “CHP’ye oy veririm” demiş. Anketi değerlendiren Ank-Ar direktörü Mert Uzunsoy AKP’den kopup CHP’ye yanaşanların ağırlıklı olarak orta ve düşük gelirliler olduğunu ifade ediyor. Yani yoksullaşmaya başlayan ya da yoksul olanlar bir arayış olarak AKP’den CHP’ye doğru meyil etmiş. Bu da aslında siyasetin merkezinin nereye oturtulması konusunda muhalefet partilerine önemli bir veri sağlıyor.
Son haftalarda yapılan araştırmaların tamamında bu durumu destekleyen sonuçlar bulmak mümkün. Anketlerin ortalamasından gidersek en az yüzde 70’i içinde bulunduğu durumdan, yaşamından memnun değil. Yine yüzde 60’ından fazla bir kesim çözüm için erken seçim istiyor. İki rakamın ortasında bir oran da sorunun kaynağı olarak başkanlık sistemini görüyor ve o sisteme karşı.
Görüldüğü gibi İktidarı, ekonomik ve siyasal alanda başarısız bulanların, sistemin değişmesini isteyenlerin oranı, muhalefet partilerinin oylarının toplamından çok daha yukarıda.
Özetle nereden bakarsanız bakın halkın gözünde çöken, çözülen, çürüyen ve daha da önemlisi beklenti yaratamayan bir iktidar var. AKP seçmeninin bir bölümünde Erdoğan’ın bile inandırıcılığı kalmamış durumda. İktidar temsilcilerinin tüm caka satmalarına rağmen yüzlerine sürülen kat kat boya silinince yaşlı, yorgun ve çaresiz halleri ortaya çıkıyor. Aslında hep birlikte kağıttan kaplanların, topal ördeklerin ülkeyi uçuruma sürüklemelerine tanıklık ediyoruz.
GERİLİM VE BASKI DAHA FAZLASI YOK
Suriye, Orta Doğu, Kürt çözümü, anayasa, kayyum ne varsa hepsinin kuyruğunun bağlandığı yer Erdoğan’ın bir kez daha aday olup seçilmesi. Böylece sistem kalıcılaşacak istedikleri kadar iktidarda kalacaklar. Milyonlarca insanı başka bir yolun olmadığına ikna etmeye çalışıyorlar. Aksini düşünenler için hayatı cehenneme çevirecekleri tehdidiyle bunu yapıyorlar. Şu cürete, utanmazlığa bakın.
Verili koşullarda bile halkı ikna edemeyeceklerinin farkındalar. Kalıcılaşmış ve daha da sertleşen OHAL koşullarında ülkeyi yönetmek ve seçime gitmek istiyorlar. Ellerinde baskı yasaları, şiddet ve “düşük yoğunluklu sınır ötesi gerilim” durumu dışında bir şey kalmadı. Hepimiz bunlarla hizaya getirmeye ve orada tutmaya çalışıyorlar.
Ama yağma yok. Bu ülkenin iyiden, güzelden ve doğrudan yana olan insanları birleşerek bu çürümüş sistemi tarihin çöplüğüne yollayacak.
Erdoğan bir konuşmasında Ahmed Arif’in bir şiirini okumuş. Ağzına hiç yakışmadığını söyledikten sonra bir Ahmed Arif dizesi de bizden olsun:
Havva anan dünkü çocuk sayılır.
Anadolu’yum ben tanıyor musun?