“294 BİN YAPI, DENETİM DIŞI BIRAKILDI”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 6 Şubat depremlerinin birinci yıl dönümünde Hatay’daki temel atma töreninde yaptığı konuşmada, iktidara yüklendi. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, “Jeoloji Mühendisleri Odası, Şubat 2021’de Hatay kent merkezinde, Antakya, Defne, Hassa, Kırıkhan, Reyhanlı, Dörtyol, Erzin’de 25 mahallenin doğrudan diri fay hattı üzerinde olduğunu ve derhal taşınmaları gerektiğini söylemişti. Bu konuda önlem almak yerine imar affı çıkarmayı tercih ettiler. Hatay’da 56 bin, Malatya’da 22 bin, Kahramanmaraş’ta 39 bin yapı, temel mühendislik hizmetleri aldığı şüpheli oldukları halde toplamda 294 bin yapı imar affından yararlandı, affedildi ve denetim dışında bırakıldı. Sonra bu deprem yaşandı. Bu deprem yaşanmadan önce 21 yıl bu iktidarın süresi ve imkanı vardı. Toplanan para vardı. Ama tercihlerini bu yönde kullanmadı” dedi. Erdoğan’ın merkezi yönetimle aynı partiden olmadığı için Hatay’a yeterli yardımın yapılmadığına yönelik sözlerini de değerlendiren Genel Başkan Özel, “Dünya siyasi tarihinin en utanç verici şantajını milletimizin yüreğine, vicdanına havale ediyorum. Yazıklar olsun” ifadelerini kullandı.
“EN BÜYÜK ACILARDAN…”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, 11 ili etkileyen Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde, Hatay’da yapımını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) üstlendiği İBB Emekçileri Lisesi’nin temel atma törenine katıldı. Özel burada yaptığı konuşmada, “6 Şubat 2024, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Cumhuriyetimizin tarihinde yaşanmış en büyük acılardan bir tanesi. 86 milyon yüreğimizin bir yanında, geçen sene bugünü ve devamındaki birkaç ayı yaşayan, tanık olan herkesin yüreğinin bir yanında taşıyacağı bir ateş olarak, yüreğimizi yakmaya devam eden bir yas olarak, her birimizin hayatındaki yerini aldı. Öncelikle depremde hayatını kaybeden hem Hataylı, hem tüm şehirlerimizdeki tüm vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, acılı ailelerine ve tüm milletimize başsağlığı diliyorum. Halen tedavileri devam eden yaralılarımız var. Onlara acil şifalar diliyorum. Bu gece aynı zamanda Miraç Kandili, hem bütün İslam âleminin Miraç Kandilini kutlarken, bu gece ilahi huzura Hz. Muhammet’in kavuştuğu gece, bir yıl önce de her birisi suçsuz, günahsız, ertesi gün evlatlarının karnını doyurmak için, bu ülkeye faydalı olmak için, uyanmak için gözlerini yumup bir daha gözlerini açamayan ve ilahi huzura kavuşmuş olan herkese bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Bundan sonra Allah, ülkemize ve Hatay’ımıza böyle büyük acılar yaşatmasın” dedi.
10 İLİMİZDE GECE GÜNDÜZ NÖBET TUTTULAR
“50 bin 783 canımızı kaybettik. Tüm Türkiye’nin seferber olduğu bir süreçti. Buraya genel başkan yardımcılarımız, grup başkanvekillerimiz ve parti meclisi üyelerimizle geldik. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin değerli Başkanı Ekrem İmamoğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yöneticileri ile birlikte geldik. Aynı bir yıl önce koşup buraya geldiğimiz gibi…” diyen Özel, “O sabah birbirimizi uyandırdık. Haberi alır almaz. Malatya İl Başkanımız Barış’tan öğrenmiştim haberi. Hemen depremden birkaç dakika sonra. Her birimiz diğerimize ulaşmaya çalıştık. Ankara’da toplandık. Bir yandan İstanbul Büyükşehir Belediyemiz Hatay ile AFAD üzerinden ilişkilendirildi. Bütün büyükşehirlerimiz çeşitli iller ile ilişkilendirildiler. 27. dönem milletvekillerimizi, o günden itibaren ilk mesaj olarak bulduğunuz ilk vasıta ile deprem bölgesine gidin mesajı çektik. Onlar yoldayken, onları illere dağıttık. 90 gün boyunca gece ve gündüz 10 ilimizde nöbet tuttular. Sonra büyük hasar alan 5 ilimizde düzenli nöbet tutmaya devam ettiler. Öncelikle 27. dönem milletvekillerimize, 130 milletvekilimiz ki içlerinden 65’i bu dönem devam ediyor. 65 arkadaşımız, daha sonra partimize, milletimize hizmet etmek üzere şu an görevli değiller. Her birinin adını anmak isterim ama Hatay milletvekillerimiz Suzan Şahin, İsmet Tokdemir ve Serkan Topal’ın şahsında önceki dönem görev yapan milletvekillerimiz, burada verdikleri emekler için, daha sonra birlikte biraz önce sayın başkanımızın ifade ettiği yaşam merkezine yaptıkları katkılarla, KİPTAŞ’ın yine çalışmaları ile bir yaşam merkezi kazandırmıştık. Onlara buradan bir kez daha selamlarımızı, saygılarımızı ve teşekkürlerimizi iletiyorum” ifadelerini kullandı.
“DEPREME KARŞI DİRENÇLİ BİR KENT YAPMAK BİR SİYASİ TERCİHTİR”
Yeni dönemde milletvekilleri ile birlikte deprem bölgesinde olduklarını kaydeden Özel, “Dün gece 973 ilçemiz, deprem saatinde ışıklarını açtılar, 81 ilde 973 ilçede CHP’liler saygı duruşunda bulundular, anma programındaydılar. Bu tip olayların anılması, unutulmaması için, hatırlanması için, bir daha yaşanmaması için yapılması gerekenlerin düşünülmesi, üzerimize düşen ödevlerin hatırlanması ve paylaşılması için son derece önemli. Biz bu süreçte, ilk günden itibaren bu meseleyi siyasi bir mesele olarak, siyasetin gündemi içine alarak onu istismar etmekten özellikle geri durduk. Elbette depremdeki can kayıpları fevkalade politik ve siyasi meselelerdir. Çünkü siyaset öncelik belirleme işidir. Siz önceliğinizi bir kentin rantını aktarmaktan yana mı kullanıyorsunuz, yoksa o kenti dirençli hale getirmek için mi kullanıyorsunuz? Sele, yangınlara, doğal afetlere ve depreme karşı dirençli kent yapmak bir siyasi tercihtir. O kentin arsalarını ranta açmak başka siyasi tercihtir. Ama biz gündelik siyaset içinde, canlarımız enkaz altındayken, halen daha her yerde bir umut arama ve kurtarma çalışmaları sürüyorken, bunu sıcak siyasetin bir parçası yapmak istemedik. Bu konuda son derece özenli dil kullandık. Ancak depremin iki gün sonrasında, 8 Şubat günü ülkeyi yöneten Cumhurbaşkanı ‘Hiç kimse merak etmesin, deprem konutu ihtiyacı 600 binin üzerinde, hepsini 1 yıl içinde herkese teslim edeceğim. Bu devletin sözüne güvenin’ diyerek hem devlet gücünü bir siyasi partinin çıkarlarına tahvil etmeye, hem devletin gücünü olduğundan farklı göstererek, hem de bir yıl sonrası ile ilgili tutamayacağı sözler vererek, aslında depremi muhalefet partileri siyasete alet etmiyorken ilk günden niyetinin ne olduğunu, birkaç ay sonra yaklaşan bir seçimi gözeterek göstermişti” ifadesini kullandı.
“21 YILDIR YÖNETİYORDU"
İktidarın 21 yıllık yönetiminden dersler çıkarmadığını kaydeden Özel, “Aslında o güne baktığımızda, ‘Ülkeyi nasıl bir iktidar yönetiyordu’ dediğimizde, Cumhuriyet tarihinde kolay kolay kimseye nasip olmayan bir iktidar yönetiyordu. 21 yıldır yönetiyordu. Meclis’te çoğunluğu vardı. Yürütmenin her kademesindeydiler, kadrolaşmalarını tamamlamışlardı. Ayrıca öyle hazin bir durumdur ki 1999’da yaşanan büyük deprem, onun yarattığı toplumsal sarsıntı, buna karşı en acımasız eleştiriler... ‘Depremin üçüncü günü hala çadır yok’ diyerek, öyle bir depremin müsebbibini adeta siyasi iktidarmış gibi göstererek, en acımasız eleştirileri yaparak iktidara gelmişlerdi. Cumhuriyet tarihi boyunca, 79 yılda Cumhuriyet hükümetlerinin topladığı toplam verginin 4 katını toplamışlardı. 3 trilyon dolar. Ayrıca bir önceki deprem için çıkarılmış olan ve deprem vergisi diye bildiğimiz, adına sonra Özel İletişim Vergisi denilen vergi ile 40 milyar dolarlık deprem vergisi tahsil etmişlerdi. Depreme karşı hazırlık yapmamak için ne süresi, dile kolay 21 yıl. Öyle 21 gün, 21 ay değil. 21 yıldır iktidardaydılar, ellerinde inanılmaz bir kaynak vardı. Ama gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyerek başlamışlardı. Kaynakları depreme karşı dirençli kentler yaratmak için, gerçek anlamda bir kentsel dönüşüm için harcamak yerine bambaşka yerlere harcadılar. Tam 8 kez imar affı çıkardılar. Çıkardıkları imar aflarından aldıkları 26 milyar lira ile övündüler ama o parayı bile deprem için harcamadıkları kurulan komisyonların raporlarında açıkça ortaya çıktı” diye konuştu. “6 Şubat’ta 04.17’de ilk deprem, 13.24’te ikinci deprem yaşadığında gördük ki bu ülke 21 yıldır kendisini yöneten hükümet eliyle depreme karşı son derece korunaksız ve terk edilmiş bir haldeydi” diyen Özel, şunları kaydetti:
“YAPILABİLECEKLER BİRKAÇ GÜN GECİKTİRİLDİ”
“Ardından biraz önce büyükşehir belediye başkanımızın ifade ettiği 3 gün yaşandı. O 3 gün büyük bir koordinasyonsuzluk, büyük bir panik, hatta görevi ihmale varabilecek yanlış kararların alındığı günlerdi. Bütün belediyeler, AKP’li, MHP’li, CHP’li. Bütün belediyeler yollara düştüler, koştular. Aman iktidar yapamıyor da belediyeler mi yapıyor görüntüsü olmasın diye şehirlerin girişinde TIR’lar bekletildi. Şehirlerin girişlerinde vinçler bekletildi. Yapılabilecekler birkaç gün geciktirildi. İlk akla gelen. Türkiye’nin en organize kurumu, afet ile mücadele etmek için en organize ve zinde kuvvet, silahlı kuvvetler, alarm verildiğinde dakikalar içinde birlikten çıkmaya hazır, teçhizatı tam silahlı kuvvetler tam 3 gün boyunca yoktu. Sonradan öğreniyoruz ki ‘Orduyu çıkar, dediklerinde orduyu çıkarması kolay, geriye sokması zor’ diyordu birisi. Bir darbe paranoyası ile yahu bu büyük bir deprem, toplumsal olaylar olur, ordu yönetime el koyar, iktidar elden gider gibi korkunç bir paranoya ile en kıymetli 24, 48, 72 saati bu müdahalenin imkanından bu ülkeyi mahrum bırakan bir iktidar ile karşı karşıyaydık. Sonra koordinasyonsuzluklar, yavaş yavaş sivil toplumun meseleyi ele alması, belediyelerin buraya ağırlıklarını koymaları ve o büyük mücadelenin devamını hep birlikte izledik. Ama madem ki yıl dönümüdür. Şunu da hatırlamadan geçmemek lazım. ‘Çadır, çadır’ diye insanlar perişandı ilk günlerde, çadır yoktu. Ama o günlerde Kızılay’ın çadır sattığını sonradan öğrendik. Öyle süreç yaşadık ki herkes yardım beklerken depremzedelerin cep telefonlarına bile IBAN attılar, ‘Buraya para yollayın depremzedelere yardım edelim’ diye. Elbette günü gelirdi, dayanışma örgütlenirdi. Biz dayanışma örgütlemenin önemine inanan bir siyasi görüşten geliyoruz. Ama çok zamansız, küstahça, duyguları hiçe sayan, işini yapacağına algı üretmeye çalışan birilerini yaşadık. Hatırlayın, yanlışlıkla erken gösterime girdi, 100 yılın felaketi filmi. Aman ha buna isyan etmeyin, aman ha yaşananların karşısındaki acziyetimizi görmeyin diye birileri biz enkazın altından canlarımız çıkarılsın derken, o olguyla uğraşırken birileri algıyla uğraşıyordu. Bu depremin ne kadar büyük deprem olduğu algısını ne kadar erken yayarsak, siyasi maliyeti o kadar az olur diye akıl vermişler beyefendiye. Onun üzerine depremin dördüncü, beşinci günü 100 yılın felaketi deprem filmini çekmişlerdi bile. Sonra da bütün siyaseti bunun üzerine oturttular. Konut vaat ettiler. ‘650 bin konut olacak. Bir yılda vereceğiz’ dediler. 15 Mart gelince ‘650 bin konutun 319 binini bir yılın sonunda vereceğim’ dedi. Bugün bir yıl bitti, sözü 319 bin konut. Bugün itibariyle 18 bin 19 konut vermiş durumda. Bugün verilen konut sayısı toplam konut ihtiyacının yüzde 2,7’si. Kendisinin ‘2 ay içinde 75 bin konut vereceğim’ sözü doğru bile olsa, ihtiyaç olan konutların sadece yüzde 5’ini teslim etmiş olacak. Yüzde 5,6’sını. 100 depremzededen 95’i verilen devlet sözüne, seçim sathı mahallinde kullanılan o büyük propaganda aygıtının en kullanışlı söylemine rağmen 100 depremzededen 95’i ya konteynerde ya halen çadırda bu memlekette. Görünen o ki bu sorun yıllara sari devam edecek bir sorun olmaya devam ediyor.”
“KAYIP ÇOCUKLAR VAR”
“2021 yılında TBMM Araştırma Komisyonu Raporu, Türkiye’deki 10 milyon civarındaki yapı stokunun 6-7 milyon arasındakinin kısmi ya da yüksek riskli konutlar olduğunu söylüyor. Ne Erdoğan, ne de 6 Şubat depreminin Çevre Bakanı Murat Kurum bu riskli yapılarla meşgul olmadı. Verilere göre Hatay’da deprem anında 13 bin 883 bina çöktü. Oysa onlar Antakya, Defne, Hassa, Kırıkhan’da binaların yüzde 29 ila yüzde 51’nin depreme karşı dirençsiz olduğu daha önceden yayınlanan raporlarda yazıyordu zaten. Jeoloji Mühendisleri Odası, Şubat 2021’de Hatay kent merkezinde, Antakya, Defne, Hassa, Kırıkhan, Reyhanlı, Dörtyol, Erzin’de 25 mahallenin doğrudan diri fay hattı üzerinde olduğunu ve derhal taşınmaları gerektiğini söylemişti. Bu konuda önlem almak yerine imar affı çıkarmayı tercih ettiler. Hatay’da 56 bin, Malatya’da 22 bin, Kahramanmaraş’ta 39 bin yapı, temel mühendislik hizmetleri aldığı şüpheli oldukları halde toplamda 294 bin yapı, imar affından yararlandı, affedildi ve denetim dışında bırakıldı. Sonra bu deprem yaşandı. Bu deprem yaşanmadan önce 21 yıl bu iktidarın süresi ve imkanı vardı. Toplanan para vardı. Ama tercihlerini bu yönde kullanmadılar. Rapora göre yıkılan binalar arasında daha önce riskli oldukları için dönüşümü sağlanan çok sayıda bina da bulunuyor. Yani yapılan kentsel dönüşümler de usulüne uygun ve dirençli binalar yaratmak üzere değil göstermelik olmak üzere ortaya çıkmıştı. Gelinen noktada bir de depremden sonra yaşananların bugüne sirayet eden sorunları var. Örneğin sağlık sorunları. Halen daha salgın hastalık riski, halen daha asbest yüzünden kanser riski, uyuz ve bit gibi çoktan geride bırakılmış olan rahatsızlıkların çok ciddi şekilde bildiriliyor olması, solunum yolu enfeksiyonları çok önemli sorunlar olarak dile geliyor. Kayıp çocuklar var. Kurulmasını teklif ettiğimiz komisyona ‘hayır’ oyu verdikleri, halen daha kayıp depremzedeler var. Halen daha sevdiklerinin mezarına kavuşamamış, naaşlarına kavuşamamış depremzedeler var. Bir yandan da Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde Hatay’da sarf ettiği sözler üzerinden aslında hepimizin bildiği ama belki bir çocuk ‘Kral çıplak’ der de görünür derken kralın çırılçıplak karşımıza çıkıp kendini ifşa ettiği o manzara var. Diyor ki kral, ‘Merkezi yönetim ile, benim sarayım ile, yerel yönetim, kendi gözünde derebeyliği, uçbeyi uyum içinde olmazsa hizmet gelmez.’ Sonra bakıyor Hataylıların gözünün içinde, ‘Geldi mi? Gelmedi, mahzun kaldınız. Bana oy vermediğiniz için size hizmet etmedim, vermezseniz yine etmeyeceğim’ diyerek dünya siyasi tarihinin en utanç verici şantajını milletimizin yüreğine, vicdanına havale ediyorum. Yazıklar olsun.”
“OMUZ OMUZA ÇALIŞIYORLARDI”
Erdoğan’ın ötekileştirici söylemlerine rağmen deprem zamanı CHP’li ve AK Partili belediyelerin birlikte çalıştığını anımsatan Özel, “Örneğin Samandağ’da yan yana çalışıyordu CHP’nin Yenişehir Belediyesi ile AK Partili Uşak Belediyesi. Uşak Belediyesi’nin çalışanları ile Yenişehir Belediyesi’nin çalışanları omuz omuza çalışıyorlardı. Hiçbirimiz, hiçbirini o çalışanların bir başka partinin belediyesi gözüyle görmedik. Hepsi kamu görevi yapıyordu. Ben Uşak Belediye Başkanını o gün de tebrik ve teşekkür için aramıştım. Bugün de Uşak Belediye Başkanını, ‘Başkanım bir sene önce görüşmüştük, bir sesini duyayım’ diye aradım. Biz Uşak’ta, bizim önceki dönem milletvekili arkadaşımız Özkan Yalım Uşak Belediye Başkanı Mehmet Çakın ile yarışıyor, kıyasıya yarışacağız. Gideceğiz orada oyu biz isteyeceğiz Uşaklılardan. Ama bu siyasi rekabet. Sandıkta olması gereken siyasi rekabet. Burada Uşak Belediyesi’nin yapmış olduğu depremzedeye hizmeti niye gölgelesin arkadaş? Eğer bizim aramıza, depremzedeye yardım etmek için, bir kente yardım etmek için, hele hele Atatürk’ün ‘Şahsi meselem’ dediği, hepimize emanet ettiği, en çok da herhalde Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlarına emanet ettiği bu kente hizmet etmek için siyasi ayrılık ve gayrılık yapılıyorsa bu lafı söyleyenin kalbinde kalp yok. Taş var arkadaşlar. Bunu herkes böyle bilsin. Diğer yandan, yapılan hizmetleri küçük gören, görmezden gelmeye çalışan bir anlayış… Oysa CHP’li belediyeler 9 bin 600 araçla burada oldular. 28 bin 500 personel, bütün deprem bölgesinde. 7 bin 200 TIR. 4 uçak. 6 gemi. 155 mobil mutfak gelip kurdular buraya. 163 ikram aracı, 18 mobil fırın, 3 milyon battaniye, 266 bin ısıtıcı, 49 bin 931 çadır, 1809 konteyner ile ilk 2 ay içinde CHP’li belediyeler bu bölgeye yaptıkları. Bunu belki Tayyip Erdoğan görmüyor olabilir. Ama bunu sadece Hataylılar değil. Malatyalılar, Adıyamanlılar, Gaziantepliler, Kahramanmaraşlılar, depremden yıkıma uğrayan her yerdeki her siyasi görüşten insan gördü. Eğer bu sözlerime rağmen ‘CHP bir şey yapmadı’ diyorsa, milletimiz Recep Tayyip Erdoğan’a da notunu versin, eğer yaptıysak CHP’ye de öyle not filan vermesin, sadece bir helallik versin yeter bize” dedi. Özel, kötülükleri yenmenin yolunun birlik olmaktan geçtiğini belirterek konuşmasını şu sözlerle noktaladı:
İSRAF YERİNE TASARRUF
“Bugün buradaki açılışın biraz önce Ekrem Başkanın söylediği bir boyutu var. İstanbul’da bir büyük aile var. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ailesi. Bunlar CHP’lilerden filan oluşmuyor. Hatta belki önemli bir kısmı Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul Büyükşehir’i yönetirken işe girmiş çalışanlar ve emekçiler. Ama onlar bir aile. İstanbul’a hep birlikte hizmet ediyorlar. Ekrem Başkan onları ayırmıyor, sen şu siyasi görüştensin, bundansın diye... İlk başta korkutmuşlardı, gelirse hepsini işten çıkaracaktı, geldi hepsine sarıldı Ekrem Başkan. Sarıldı ve hep birlikte çalışıyorlar. İşte o sıcaklık, şöyle bir dayanışmayı şekillendirdi. 90 bin kişi sadece bayram çikolatalarından vazgeçince koskocaman bir meslek lisesini yeniden inşa etme imkanı oluyor. Hem de öyle herhangi bir okul değil, dört dörtlük bir okul. Bir gün gelecek onu da hep beraber açacağız. Bu iki şeyi gösteriyor. Bir, 90 bin tane güzel insanın Hatay’a uzattığı dostluk eli ve köprüsünü gösteriyor. Diğer yandan da dayanışmanın ne muhteşem bir şey olduğunu gösteriyor. 90 bin kişinin çikolatası bir meslek lisesine karşılık gelebiliyorsa, siz 900 bin kişinin, 9 milyonun, 16 milyonun dayanışmasını düşünün. Hani elimizi kolumuzu bağladı ya. Güya meclis çoğunluğumuz yoktu, her imkandan Ekrem Başkanı mahrum bıraktı ya. Ankara’dan Hatay’a, depremzedenin gözünün yaşına bakmamış adam, Ekrem İmamoğlu’nun mu bakar? Hiçbir imkandan yararlandırtmadı ya. Ama hiç bunları mazeret bilip, ‘Yapamıyorum’ demeyip bu işlerin yapılması işte bu 16 milyonluk şehrin gücünü arkasına almanın, dayanışma belediyeciliğinin, kaynakları doğru kullanmanın ve israf etmek yerine tasarruf edip artan değeri İstanbullular ve Türkiye’ye aktarmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.”
“KARANLIK, AYDINLIĞA GALİP GELMEZ”
“KİPTAŞ, sayın genel müdür şahsında bütün KİPTAŞ ailesine de teşekkür ediyoruz. Muhteşem işler yapıyorlar, kentsel dönüşüm anlamında, İstanbul ve İstanbul dışında bu tip projelerle. Onların yapmış oldukları, ortaya koymuş oldukları bu çabaların sonucunda hepimizin göğsünü kabartan işler ortaya çıkıyor. Bundan sonraki süreçte hep birlikte Hatay’da olmaya, deprem bölgesinde olmaya devam edeceğiz. Birilerinin kalbinin yerinde taş olabilir. Biz hem İstanbul’daki 16 milyon İstanbullunun tertemiz kalbinin ve duygularının, Türkiye’deki 86 milyon insanın tertemiz duygularının hem tercümanı olmaya, hem onlar adına buraya yapılabilecek hizmetlere vesile olmaya, aracı olmaya devam edeceğiz. Bundan sonra güçlenmeye devam edeceğiz çünkü herkes şunu bilsin 6 Şubat Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık gecesiydi ama göreceksiniz her şey, gidenler geri gelmeyecek, yüreğimizdeki o ateş sönmeyecek ama yavaş yavaş her şey daha iyiye gidecek. Eninde sonunda iyiler kazanacak. Hiçbir zaman karanlık aydınlığa galip gelmez. Eninde sonunda şafak söker, güneş doğar, aydınlanır. Hiçbir zaman kötülük iyiliğe galip gelmez. En sonunda hep iyiler kazanır. Ben iyilerin, sevginin, güzelliklerin kazanacağı ve eninde sonunda güzel insanların eski mutlu günlerine kavuşacağı yarınlar için size CHP ailesinin ve yönettiğimiz kentlerdeki herkesin en sıcak dayanışma duygularını iletiyorum. Başımız sağ olsun. Bundan sonra hep beraber kötülükleri yeneceğiz. Kötü kalplileri, taş kalplileri yeneceğiz, iyi yürekliler kazanacak. Sevgi kazanacak, Hatay kazanacak.”