Erdoğan’ın iktidardan ilelebet gitmemek için bizim henüz bilmediğimiz başka planları mı var?
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Esenyurt Belediye Başkanı’nın görevden alınarak yerine bir devlet memurunun tayin edilmesi üzerine Recep Tayyip Erdoğan’a “diktatörlük” ve “darbecilik” suçlamaları yöneltince AKP Sözcüsü Ömer Çelik çok kızdı.
Bu benzetmeleri Özgür Özel’in “siyasi cehalet ve saygısızlığına” bağladı.
Çelik’in bu suçlamalara kızması çok normal.
Diktatör olmanın bütün keyfini süren, nimetlerinden yararlanan en sıradan bir diktatör bile kendisine diktatör denmesinden hoşlanmaz. Bunu geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz.
Çünkü diktatörler de bilirler ki “diktatör” olmak gerçekten aşağılık bir durumdur.
Bu nedenle, diktatör olmaktan vazgeçmezler ama kendilerine diktatör diyenlere de en ağır cezaları verirler.
Zaten bizim memlekette de Erdoğan’a diktatör eleştirisi yöneltirseniz alacağınız yanıt da böyle olur: “Tayyip Bey diktatör olsa, sen bunu söyleyebilir misin?”
Evet, gerçek bir diktatör olsa kimse bunu alenen söyleyemez.
Bana göre de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bu tanımı kullanmak çok fazla olur.
Elbette bir siyasi kişilik olduğu ve yalandan da olsa bir demokraside yaşadığımız için kendisine böyle desek de kızmaması gerekir ama dedim ya bu kelime durumunu çok iyi tanımlamaz.
Ben olsam “otokrat” derdim, çünkü Erdoğan için “demokrat” sıfatını kullanmamız da mümkün değil.
Bir ucuna demokrasi, diğer ucuna diktatörlük yazacağız bir çizginin üzerinde Türkiye’nin yerini işaretleyecek olsak, koyacağımız işaret birinci uca hayli uzak, ikinci uca nispeten daha yakın bir yerlerde olur.
Bir demokraside, seçim ile işbaşına gelen bir yöneticinin görevden alınmasını gerektiren bir durum ortaya çıkarsa yerine yenisi yine seçimle gelir.
Yerine bir devlet memuru tayin ediyorsanız, diktatör sayılmazsınız ama demokrat da değilsiniz demektir.
Doğru olmayan bir haberi yayınladı diye gazetecileri sabah evlerinden polis marifetiyle yaka paça karakola çekmek bir diktatörün en çok sevdiği sporlardan sayılır.
Bizde de böyle oluyor ama diktatörlüklerden farkı şu ki gazeteciler daha sonra elektrikle işkenceye tabi tutulmuyor ya da kafalarına çuval geçirilip helikopterden aşağıya atılmıyor.
En azından şimdilik böyle diyeyim.
Aslında yanlış haberi düzeltmek gazetecinin işidir ki bu olayda zaten bakanın açıklamasından çok önce yanlış haberi yayınlayan site, haberin doğru olmadığını açıklamıştı.
Bir haber yanlışsa, doğruyu tam olarak yansıtmıyorsa yapılması gereken bir düzeltme açıklaması yayınlamaktır, gazetecileri karakola çektirmek değil.
Böyle şeyler demokrasilerde olmaz.
Türkiye’de içinde yaşadığımız şey bu nedenle tam bir demokrasi sayılmaz ama diktatörlük de sayılmaz.
Bu ikisi arasında diktatörlüğe daha yakın bir yerlereyiz ama daha oraya ulaşmış değiliz.
Erdoğan’a göre tasarlanmış “Türk usulü başkanlık sistemi”, kaçınılmaz olarak Erdoğan’ı otokrat yapar.
Denge ve fren mekanizmalarının olmadığı bir sistemde, yargıyı da kontrol ediyor, yasamayı da.
Bundan sonraki seçimlerle ilgili en büyük endişesinin kaynağı da bu olmalı.
Kendisi için yaratılmış yetkilerin bir başkası tarafından kullanılması olasılığı yani.
Kendisi için yaratılmış bu düzendeki yetkileri bir başkasının kullanarak iktidar sürdürdüğünü rüyasında görüyorsa, kan ter içinde uyanıyordur, iddiaya girerim.
Bu yüzden de bu iktidarı bırakmamak için kafasında kim bilir kaç tilki dolaşıyor, sayabilecek kadar yakınında değilim.
Ama şunu biliyorum ki Erdoğan için bu iktidarı sürdürmek, hayatta kalma içgüdüsü.
2002 yılından bu yana öyle şeyler yaşandı ki Erdoğan bunların bir başka yönetim altında nasıl sonuçlar yaratabileceğini bizden çok daha iyi biliyor.
MHP Genel Başkanı’nın da Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının devamını istiyor olmasının nedeni bu.
Çünkü bir başka yönetim altında, Erdoğan ile iktidar ortağı olduğu dönemde kazandıklarını kaybedeceğini biliyor.
Zaten bu ucube başkanlık sistemi ile ilgili Anayasa değişikliğine AKP’liler şevkle parmak kaldırırlarken hepsini uyarmıştım: Bu yetkileri günün birinde hiç sevmediğiniz birisi kullanabilir diye.
Artık tabii bundan geri dönebilmek için çok geç.
Yeniden parlamenter sisteme dönmek ya da başkanlık sistemindeki güç kullanımını denetleyip, dengeleyebilecek kurumları oluşturmak hâlâ mümkün ama Erdoğan’ın egosu bu kadar şiştikten sonra çok zor.
Onun için bu günkü Türkiye’ye bakınca insan endişelenmeden edemiyor.
Erdoğan’ın iktidardan ilelebet gitmemek için bizim henüz bilmediğimiz başka planları mı var?
Bekleyip göreceğiz.
Ama bu süre zarfında böyle bir niyeti varsa pabucun çok pahalı olacağını Erdoğan’a göstermek de muhalefetin işi.