Oligarşi, bir toplumdaki siyasal, ekonomik ve toplumsal gücün, az sayıda kişi ve/veya grubun elinde toplanması durumunu tanımlar.
İkili anlamı vardır:
Hem bir grubu hem de bir rejimi tanımlar.
Kimi zaman, Diktatörlük rejiminin toplumsal, ekonomik ve siyasal ilişkilerini tanımlamak için de kullanılır.
Yönetim biçimi olarak geniş halk kitlelerinin karar alma süreçlerinden dışlandığı bir Diktatörlüktür.
“Oligarşinin Tunç Kanunu”na göre Demokratik (veya Devrimci) her yönetim, zaman içinde, yönetim gerekliliklerinden (veya güç zehirlenmesinden dolayı) Oligarşiye dönüşür:
Batı Rejimlerinde, sermaye sınıfının, örneğin ABD’de, (Eisenhower’in tanımıyla) “Askeri ve Endüstriyel Kompleks”in, Sosyalist Rejimlerde iktidar kadrolarının oluşturduğu (Milovan Jilas’ın tanımıyla) “Yeni Sınıf”ın yönetimi olarak tanımlanır.
***
Oligarşi, hangi görüş ve ideolojiyle iktidara gelmiş olursa olsun, yönetimin, yöneticilerin, “kendi içinde ve kendileri için” bir “çıkar grubu” haline gelmesi ile ortaya çıkar.
Oligarşi bazı sınıflara ve kimliklere, görünüşte dost, temelde düşmandır...
Çünkü hem desteğe muhtaçtır hem de hepsinin kazanımlarını kendisine aktarmak, bir ülkenin bütün servet ve gelirine el koymak ister!
Esas olarak milliyetçi ve dinci görünür...
Oysa ne dindar ne de millidir!
Sermaye sınıfından yana görünüp, onların sömürüsüne destek verir ama bu sınıfa da düşmandır, çünkü onun da gelirine ve elindeki servete göz dikmiştir.
İşçi sınıfından, yoksullardan yana görünür ama emekçilerin sömürülmesine devam eder.
***
Bütün sınıfları ve kimlikleri çapraz keser; güncel gereklere göre, hepsine, her birine hem dalkavukluk yapar hem de hepsini, her birini düşman ilan eder...
Hatta kimi zaman da aynı grubu, aynı kimliği, aynı sınıfı, hem dost hem de düşman ilan eder ki herkesin aklı karışsın, bütün ilkeler, kurallar altüst olsun ve güç ve kuvvetin sadece oligarşinin ellerinde olduğunu herkes anlasın!
***
Oligarşi, adaleti kendine bağlar; onu sopa olarak, toplumu korkutmak, susturmak ve terbiye etmek, muhaliflerini de cezalandırmak için kullanır.
Toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel gerçekleri saptırır:
Bütün istatistikleri, olayları, kendisini başarılı göstermek, toplumun bütün birikim ve kazanımlarını kendisine aktarmak için saptırır.
Oligarşi, bazı dinarların sandığı gibi dinden, bazı milliyetçilerin sandığı gibi millilikten, bazı sendikaların sandığı gibi işçiden, bazı aymaz sermayedarların sandığı gibi burjuvadan yana da değildir!
Sadece kendisinden yanadır ve ülkenin bütün kazanımlarına göz dikmiştir!
***
Türkiye’de Demokrasi, tarikatların, toprak ağalarının, sermayenin, “İkinci Cumhuriyetçilerin” ve Emperyalizmin desteğiyle, Diktatörlüğü gizleyen bir Oligarşiye dönüşmüştür!
Bir an önce Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’ne dönülmesi için geniş tabanlı ittifaklar ve barışçı direnişler oluşturulmalıdır.