Cumhuriyet Halk Partisi’ni, CHP’yi, Mustafa Kemal Atatürk kurdu.
CHP ise Atatürk’ün liderliğinde 29 Ekim 1923’te Cumhuriyeti ilan etti.
Daha sonra yine CHP, bu kez İsmet İnönü’nün liderliğinde, “Çok Partili Düzen”e geçti ve 14 Mayıs 1950 seçimlerinde “Demokratik Cumhuriyet Rejimi”ni kurdu.
Menderes’in ve Bayar’ın liderliklerindeki Demokrat Parti’nin “Demokratik Cumhuriyet Rejimi”ni otoriter bir baskı rejimine dönüştürmesi ve Meclis’te, Anayasa’yı ortadan kaldıran “Tahkikat Encümeni” adlı bir komisyon kurarak “sivil darbe” yapmasına karşı, “İlk Hedefler Beyannamesi” ile 1961 Anayasası’nın ilkelerini belirledi ve İsmet İnönü Başbakanlığında bu Anayasa bağlamındaki reformları gerçekleştirerek ülkeyi “Sosyal Refah Devleti” aşamasına taşıdı.
CHP özetle, hem Cumhuriyet’i hem Demokrasi’yi hem de “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni kurarak ülkeye üç kez çağ atlattı.
Ama, bu çabaları sağ siyasal partiler, tarikatlar, sağcı komutanlar ve emperyalistler tarafından sürekli olarak engellendi.
Sonunda 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ve 1982 Anayasası ile, bu “Demokratik Cumhuriyet” ve “Sosyal Refah Devleti” kurma çabaları tümüyle engellendi ve ortam bugünkü otoriter baskı rejimine hazırlandı.
En sonunda da “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denilen ucube bir “Şahsım Devleti Rejimi” kuruldu.
***
“Şahsım Devleti Rejimi” toplumu altı Y ile bunalttı:
“Yargı” denetim altına alındı...
“Yolsuzluk” yaygınlaştı...
“Yalan” egemen oldu...
“Yoksulluk” arttı...
Bunların gizlenmesi için “Yasaklar” çoğaltıldı...
Bütün bunlar yapılırken de ideoloji olarak “Yobazlık” kullanıldı...
***
İşte şimdi CHP dördüncü kez tarihsel bir görev ile karşı karşıya:
“Demokratik Parlamenter Rejim”i ortadan kaldıran ucube “Şahsım Devleti Rejimi”ni tarihin karanlıklarına yollamak ve “Demokratik Cumhuriyeti” yeniden kurmak!
Bu görev 14 Mayıs 2023 seçimlerinde yerine getirilmeye çalışılıyor.
***
“Demokratik Cumhuriyetin” yeniden kurulması 20 yıllık baskı ve korku ikliminden sonra çok zor:
Bu zorluk, birinci adım olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile aşılmaya çalışılıyor.
Bu adım başarıyla gerçekleştirildikten sonra, ikinci adım, Meclis’in yapısına da bağlı olarak yeni bir Anayasa çalışması biçiminde gündeme gelecek.
Ama bu adıma sıra gelmesi için Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi gerek.
***
İşte tam bu noktada Muharrem İnce’nin akıl almaz (en terbiyeli ifadeyle) “siyasal dönüşümü” gündeme geliyor:
Muharrem İnce, 2018 seçimlerinde Erdoğan’a karşı CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olmuştu.
Kendisini aday gösteren de Kemal Kılıçdaroğlu idi.
Şimdi Muharrem İnce, o dönemdeki bütün eylem ve söylemlerine, verdiği sözlere aykırı olarak, kendi söylediklerini ve yaptıklarını reddederek, yalanlayarak, sadece Erdoğan’a karşı değil, Kılıçdaroğlu’na karşı da aday oluyor.
Böylece, kabuk değiştirir ya da deri değiştirir gibi, bambaşka bir kimliğe bürünüyor.
Ben İnce’nin alacağı oyların Kılıçdaroğlu’nun birinci turda kazanmasını engelleyebilecek düzeye bile erişeceğini sanmıyorum.
Bu yazıyı sadece onu siyasal dönüşümünü, bu dönüşümün yok ettiği siyasal kişiliğini vurgulamak...
Ve 2018’deki adaylığını, benim gibi maddi manevi olarak destekleyenlerin, onun hakkında yaşadıkları düş kırıklığını kayda geçirmek için yazdım!