2 Şubat 2021 Salı günü, Kadıköy’de göstericilerin arasına katılan provokatörü ve polisin öğrencilere nasıl zalimce davrandığını görünce, bu evlatlarımıza ve özellikle de onların amirlerine bir kez daha seslenmek ihtiyacı hissettim.
***
Polisler Ve Onların Amirleri, Müdürleri, Sıradan Devlet Memurları Değildir:
Onlar, canımızı, malımızı, namusumuzu, şerefimizi, haklarımızı, kısacası “varlığımızı” koruyan Demokratik Devletin, meşru olarak zor kullanma hakkına sahip olan, yani bu koruma işlevini bizzat sahada uygulayan görevlileridir.
Benim Polisim Faşist Devletin Değil, Demokratik Devletin Polisidir:
İzinsiz olarak Demokratik ve Anayasal haklarını kullanan göstericileri korumanın da ana görevleri arasında olduğunu bilir.
Kamu düzenini korurken, amirlerinin emirlerini yerine getirirken, izinsiz olarak barışçı eylemler yapan göstericilerin haklarını da korumanın esas görevleri arasında olduğunu unutmaz.
Bütün vatandaşların, ırk, din, dil, cinsiyet kimlikleri açısından fark olmaksızın, devlet karşısında eşit olduğunu bilir; hiçbir kimlik grubuna “potansiyel suçlu” veya “sapkın” gözüyle bakmaz.
Benim Polisim Din Devletinin Değil, Laik Devletin Polisidir:
Bütün dinler ve mezhepler bakımından inançlı ya da inançsız bütün vatandaşlara eşit davranır, hepsini çoğunluğa veya birbirine karşı korur.
Hiçbir dinin, mezhebin, tarikatın, cemaatin emrinde değildir.
Görevini yaparken, kendi inancını da ön plana çıkarmaz.
Benim Polisim Hukuk Devletinin Polisidir:
Zor kullanma hakkını hukuktan aldığını, ancak hukuka uygun olarak orantılı bir biçimde zor kullanabileceğini bilir.
Her tutum ve davranışının hukuk denetimine tabi olduğunun bilincindedir.
Hiçbir zümrenin, partinin, örgütün, kişinin emrinde değildir.
Sadece Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Anayasa’ya, yasalara, yönetmeliklere bağlıdır.
Kamu hukukuna olduğu kadar, vatandaşın kişisel hak ve hukukuna da uygun davranır.
Gösteri, yürüyüş ve açıklama yapma hakkının izinsiz olarak kullanılabileceğinin bir Anayasa hükmü yani hakkı olduğunu bilir.
Benim Polisim Sosyal Devletin Polisidir:
Vatandaşa, zulüm yapmak için değil, devletin şefkatli, yardımcı ve koruyucu eli olarak, onun kişisel haklarını ve özgürlüklerini korumak üzere uzanır.
Benim Polisim, Evlattır, Anadır, Babadır, Kardeştir, Eştir:
Vatandaşlara, insanlığını bilerek, anası, babası, evladı, kardeşi, eşi imiş gibi saygı ve sevgiyle davranır.
Ve elbette onlardan da böyle insanca, saygılı ve sevgili davranış bekler.
Benim Polisim Özverilidir:
Sabit geliriyle geçim sıkıntısı çekerken, zor koşullarda görev yaparken, devleti ve vatandaşları korumak için gerektiğinde hayatını tehlikeye atar.
Ve elbette bu özverisinin hak ettiği muameleyi de toplumdan bekler.
Benim Polisim Öfkeyle Değil, Anlayışla Hareket Eder:
Vatandaşlara nefretle değil, sevgiyle yaklaşır.
Ve elbette o da nefret edilmek değil, sevilmek ister.
Zor kullanırken, zalimce değil, insanca davranır.
Gözaltına aldıklarına kötü muamele etmez, hele hele asla işkence yapmaz.
Benim Polisim Dürüst ve Namusludur:
Kuralları herkese eşit olarak uygular.
Politikacılara iltimas yapmaz, boyun eğmez, gerçekleri saptırmaz, asla rüşvet almaz.
***
İDEALİMDEKİ BU POLİSİ ANCAK DEMOKRATİK VE LAİK, SOSYAL HUKUK DEVLETİ YETİŞTİREBİLİR VE İSTİHDAM EDEBİLİR:
Bu polis ise bütün bu özellikleri içselleştirmiş amirler, müdürler tarafından yönetildiğinde bu niteliklerini koruyarak görev yapabilir.
Böyle amirler ve müdürler de ancak “Demokratik ve Laik, Sosyal Hukuk Devleti” tarafından yetiştirilir ve göreve atanır.
O nedenle, bir kez daha bütün gücümüzle:
KAHROLSUN FAŞİZM...
YAŞASIN DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL HUKUK DEVLETİ OLAN TÜRKİYE CUMHURİYETİ!