Kemal Kılıçdaroğlu, 10 gün kadar önce bir kısım yazar ile yaptığı sohbette, “Bugün Türkiye’de sağ-sol yok, demokrasiden yana olanlar-demokrasiye karşı olanlar, otoriterlikten yana olanlar var. Temel ayrım bu” görüşünü ile sürdü.
Kılıçdaroğlu, 2018 seçimlerinden önce de bu düşüncesini dile getirmişti.
“Sağ-sol yok mu” tartışmasına yol açan bu görüşler, Kılıçdaroğlu’nun mimarlığını yaptığı “Millet İttifakı” politikasının belkemiğini oluşturuyor. Kılıçdaroğlu’nun, CHP ile özdeşleştirilen “sol” kavramının içeriğini esneterek, yumuşatarak partiyi muhafazakâr seçmene yakınlaştırma çabasında olduğu söylenebilir. İkinci olarak da Kılıçdaroğlu,
a) izlediği ittifaklar politikasının bileşenleri ve
b) ülkenin içinde bulunduğu koşullar açısından uygun bir parti politikası çiziyor da denebilir.
Atatürkçü yapan kimlik
CHP, sosyal demokrat bir partidir. Yüzde 25 seçmen potansiyeli de bu özelliğiyle özdeşleşmiştir. Atatürk’ün partisidir. Seçmenin verdiği CHP oyunu alarak partiden istifa edenlerin “Atatürk’ün partisi olmaktan çıktılar” savı komiktir. Atatürk kimliği, CHP’den kopamaz, o zaman seçmen kalmaz, Atatürk’e eskiden mesafeli olduklarını düşünebileceğiniz insanları da partiye geldiklerinde eninde sonunda “Atatürkçü” yapan bir kimliği vardır partinin...
Saf Atatürkçülük diye bir şey yoktur. Atatürk, sorunlara pratik çözümler arar ve getirirdi. Bu arayışı koşullar belirlerdi. Bize miras bıraktığı akıl ve bilimdi! Bugünkü dünya koşullarında Atatürk nasıl davranırdı, sorunları nasıl çözerdi, soru ve konu budur. Şüphesiz ki ülke birliği tartışması konu dışıdır.
Ata’nın en büyük mirası, akıl ve bilimin yanı sıra yetişmiş insan gücü, liyakat ve ülke sorunlarını kendi gücümüzle çözme iradesini hiçbir zaman kaybetmemektir.
Bu bakımdan partiden ayrılanların gerekçeleri kişiseldir, bahane üretmek durumundalar.
İnce için yazmıştım, 10 yıldır artık CHP’ye başkan olma çabasındadır ve CHP’de bu fırsatı yakalayamadığı için artık bağlasan durmazdı ve partisini kurdu (sayılır). Niye istifa etmediğini anlamıyorum. O da CHP’nin Atatürkçü olmaktan çıktığı bahanesini ileri sürerek ayrılık gerekçesi yarattı. Aslında bana başkanlık yapacağım bir parti lazımdı, çünkü ben yöneteceğim partinin iktidara geleceğine inanıyorum demesi daha dürüst olurdu.
Bugünü şartlar belirliyor
Bu, öncelikle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yarattığı koşullardır.
İkincisi, ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarıyla birlikte, demokrasiden, hukuk devletinden, insan hak ve özgürlüklerinden giderek uzaklaşarak tek adamın vesayeti altına girmiş olmasıdır. En başta da kendi partisinin, tepeden tırnağa. Bir reis vardır, başka kimse yoktur. Herkes reisin suretleri olmak durumundadır.
Bu öyle bir noktaya gelmiştir ki bırakın hiyerarşinin alt ve orta katındaki insanlarda, artık en üst düzeydeki insanlarda bile, “reis olmazsa parti de olmaz, biz de olmayız” biçiminde çok net dile getirdikleri durumu yaratmıştır. Bu tam otoriteryan (mutlak itaate dayanan bireysel özgürlük karşıtı liderliğin kesin egemenliği). Siyaset yapma, varlık göstermenin yanı sıra, bu iş ülkemizde zengin olma, iş kapma, köşe dönmeyi de kapsamıştır.
Cumhurbaşkanı bu işi bir adım daha götürdü ve “Parti’yi hiç kimsenin kişisel siyasal, ekonomik, sosyal kariyer planı yaptığı yer olamaz” dedi. Kendi dışında!
AKP yönetimi ve tek adam sistemi, tüm bunların dışında ekonomik çöküntü, büyük işsizlik ve yolsuzluk.
Siyasal varlıkları koruma
Kurulan rejim, vites artırarak tüm partilerin varlıklarını tehdit eder bir duruma hızla yükseltiyor ülke koşullarını. Cumhurbaşkanı, CHP’nin bile gerçekte olmadığını söylemeye girişti!
Tek adam rejimine karşı kurulan Millet İttifakı, bu açıdan ülkede siyasal varlık meselesini koruma amacını da taşıyor.
Sonuca gelirsek Kılıçdaroğlu’nun, “sağ-sol yok, demokrasi cephesi var” politikası, koşulların dayattığı bir acil durum ittifakını çağrıştırıyor.
Bu ittifak 2018 seçimlerinde başarılı sonuçlar üretti. Ve Kılıçdaroğlu’nu yeniden liderliğe taşıdı.
2023, son aşama, son şanstır Kılıçdaroğlu için de. Çok ince ayarlı ve ayrıntılı düşünülmüş politikalarla yürürse finali parlak olur.
Ayrılanlarda HDP rahatsızlığı
CHP’den ayrılanlar, ayrıca “CHP-HDP ittifakı”nı bahane göstermiş. Böyle resmi bir ittifak olmadığını bile bile. HDP, kendi varoluşu için sadece 2019 yerel seçimlerinde gönüllü destek verdi. Kürt seçmenin iradesini bu yönde kullanmasını ellerinde olsa yasaklayacaklar.. Bu, AKP politikasının uzantılığına kadar gider, ki AKP Millet İttifakı’nı HDP’yi kullanarak şeytanlaştırma ve ittifakı dağıtma politikası izliyor, şimdilik bu kadar..
Bu, istemeyerek de olsa, otoriter rejimin sürmesini sağlar.