Hepimiz seçim sonuçlarını ülkenin siyasi geleceği açısından yorumlamaya çalışıyoruz.
Güncel ilk gerçek, CHP’nin gerçekten yüzde 25’lik cam tavanı parçalayıp yüzde 38’lere dayanmasını, seçmenin AKP/Reis’e salt bir ihtar özelliği taşıdığını düşünmek yanlış olur. Bu düşünce “Reis’i CHP ile tehdit edeyim bir kez, sonra dönerim” gibi bir komplo düşünce içerir. Siyaset açısından devre dışıdır.
Bir kez oy yer değiştirdi mi, onun yeni macerası başlamış demektir. Bu yer değiştiren oyu izlemek başlı başına bir siyaset uzmanlığı gerektirir.
Oyların CHP’ye yönelmesi, seçmenin önyargısız seçiminin göstergesidir. Yok medyanın yüzde 90 ile seçmeni kontrol, yok TRT, işe yaramamıştır. Demek konu bunların ötesinde, seçmenin davranışının, medyatik kontrol mekanizmasının sanki içindeymiş gibi görünse de kendine özgü davranışını gözlemlemekteyiz.
Mesele sadece emeklilerle de ilgili değildir. Emeklilerin ben yine de oy dağılımını merak ediyorum ama bunun ötesinde emeklilerin daha küçük aile bireylerinin de etkileyici davranış kodları devreye girmiştir.
ORTA SINIFIN ERİYİŞİ ÇOK ÖNEMLİ
AKP’nin aldığı oyların önemli bir kısmının kendi beslediği ve yarattığı, geçim derdi olmayan yeni besleme orta sınıfa dayandığını söyleyebiliriz. Bir de kadim tutucu Anadolu kentleri ve köylerini analım.
Bazen bu “eski yapılar”ın parçalanması uzun zaman içinde ama bilinçli değiştirici politikalar gerektirir. Burada yanlış değerlendirme sayılmazsa, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen’in Eskişehir’den bir yıldız yaratma bilinçli politikalarının, kendisinin aday olmadığı bu seçimde de Eskişehir’in toplumsal dokusunu değiştirdiğinin belgesi olmuştur. Bu CHP’li yeni belediyelere de örnek olmalı.
10 AYDA NE DEĞİŞTİ?
Evet 2023 genel seçimlerinde AKP sanki asla kaybetmeyecek bir parti havasındaydı. Aradan 10 ay geçti. Peki ne oldu?
2023’te Kılıçdaroğlu aday olmasaydı, Yavaş veya İmamoğlu olsaydı tartışmasını sonraya bırakıyorum. Burada sonuçları belli olmayan bir algoritma var.
2023 seçimlerine giderken bugünkü kadar büyük ekonomik çöküşü yaşamıyorduk.
Sanırım son 10 ayda yaşananlar dolu bardağı taşıran bir etki yaptı diye düşünüyorum. Erdoğan’ın emekçilere emeklilere karşı uzlaşmaz tutumu da bu sonucun ortaya çıkmasında etkili oldu. Bunu yazarken, muhalefetin Erdoğan iktidarının ekonomi politikalarına karşı yürüttüğü çok başarılı aydınlatma çalışmalarının da dolu bardağın taşırılmasında büyük etkisi olduğunu teslim etmeliyiz.
Kaçış çok yönlü. Seçime gitmeyenler var. Yüzde kaç AKP’li seçmen bilmiyoruz. Katılım oranında eskiye göre yüzde 8 kadar düşüş var. Partisiz umursamaz seçmen yüzde kaçtır oy kullanmayan bilmiyoruz. CHP’ye oy veren ama sandığa gitmeyen seçmen de var.
Kesin oyunu değiştiren seçmen sayısının (son seçimde yüzde 35.5 hesabıyla) yüzde 30’un altına düşmüş olabilir. (Bu konuda hesaplar var)
Kuruluşta AKP’ye katılan bir kısım Erbakancı damar YRP’ye döndü.
Yüzde 5 de belki de daha fazlası CHP’ye katılmış olabilir.
RÜZGÂRI BÜYÜTMELİ
Tabii daha önceki seçimlerde AKP’den kopup küçük partilere dağılanların bir kısmını da CHP topladı. Kürt seçmenin bir kısmı DEM’den koparak bir kısmı artık iyice kentleştiği için İmamoğlu’nu tercih edip CHP’nin oyunu artırdıkları görülüyor.
Tüm bunlar tabii ki başta İmamoğlu ve Yavaş’ın olağanüstü yönetim başarılarıyla büyük bir rüzgâr estirmiş olmaları gerçeğini gölgelemeyecektir.
Bir kırmızı rüzgâr esmiştir Türkiye’de.
Bu rüzgârın hızını kesmeden gelecek iktidarı tuğla örercesine inşa etmek kalıyor şimdi.