Cumhurbaşkanı “kıdem tazminatı” konusunda tüm emekçi kesimin ülke çapında protesto ve işi bırakma hazırlıkları karşısında, kendi Sarayı ve hükümetinin hazırladığı yasa taslağına uzak durdu, tasarıya sanki kendilerinin “malı” değilmiş gibi baktı ve bunu işverenler ile sendikalar aralarında halletsin, dedi.
Büyük geri çekilme... İsterseniz bunu emekçinin ülke çapında protestosunu görünce, tasarıdan vazgeçme deyin...
Fakat barolar ülke çapında ayağa kalktı, protestolar mitingler sürüyor, Saray’dan tık yok, tersine “çoklu baro yapısında kararlıyız” demeci ve tasarıyı Meclis’e sevk etme var.
Feyzioğlu, istifa etmeli
Üstelik baro başkanının devrilmesini önlemeye yönelik yasal değişikliklerle birlikte. Baro Başkanı Feyzioğlu, bu durumu protesto ederek istifa etmeli, tabii hükümetten bir siyasi beklentisi yoksa; yıllar önce konuşmasını dinlemeyerek salonu terk eden o dönemin başbakanını anımsayarak...
Emekçinin yaygın gücü karşısında geri çekilmek... Ama barolar konusunda bildiğini okumak...
Emekçi kitleler bir “oy deposu”. Dene, kabul ettiremiyorsan geri çekil.
Baro konusu ise bir üstyapı meselesi, demokrasi, hukuk, hak ve özgürlükler ile ilgili... bu konularla “emekçi halk ilgilenmez, onları sorun yapmaz, dolayısıyla baroları, avukatları, hukukçuları dikkate almanın anlamı yok..”
Türkiye cendereye sığmaz
İktidar ülkenin tüm ileri, demokratik, geleceğe bakan, uygarlığın gelişmesinden yana güçlerinin tümünü sildi, attı. Tüm tutuculukların hepsine sarıldı.
Öyle ki iktidarının cicim aylarında cinsel tercihleri genetik olarak farklı olan kesimlerin hak ve özgürlüklerinin yasal güvenceye alınması gerektiğini söyleyen Erdoğan, bugün ise halkın en ötekileştirici, dışlayıcı, en derin tabuların insanı oldu çıktı ve bu dille konuşan politikacıya dönüştü.
Kim bilir, belki de Erdoğan siyasetin cicim aylarında da aynı kişiydi, sadece yüzünde bir özgürlük maskesi vardı, iktidarına destek aradığı için.
Gelişen, küreselleşen, dünyaya açılan Türkiye insanını Erdoğan’ın düşüncesindeki cendereye sokmak çok zor, yer yer imkânsız gibi.
Gençler geçmişin insanı olamaz
Parti ve iktidar, dijital dünyanın ufku geniş gençleriyle, Y ve Z kuşağıyla sözde ilişki kuracak, bu amaçla sunumlar hazırlanıyor, tartışmalar düzenleniyor.
Ama iktidar bildiğini okuyor.
Bu politikanın ve liderlerinin bir geleceği olamaz ülkede.
Özgürlüklerin giderek kısıtlandığı bir gelecek, gençler için ve düşünen herkes için bir karabasandır.
Şimdi de sosyal medyaya büyük kısıtlamalar getireceklerini açıkladılar. Hukuki bir altyapı hazırlıyorlarmış.
Buna da sosyal medyada bir azınlığın küfürbazlıklarını bahane olarak kullandıkları açık.
İstedikleri zaman bu küfürbazları buluyorlar..
Ama en çok rahatsız oldukları sosyal medyanın ifade özgürlüğü.
Canan Kaftancıoğlu’na yıllar öncesi tweet’leri nedeniyle verdirdikleri 9 yılı aşan cezalar, ülkede ifade-düşünce özgürlüğünün nasıl iktidarın boyunduruğu altında olduğunun kanıtıdır.
Var ile yok arası
Tüm bunlar 2023’e giderken, nasıl bir ülke tasarladıklarının delilleridir.
Özgürlüklerin, demokratik hakların, anayasa ve yasaların tamamen iktidarın kontrolünde, var ile yok arasında olduğu bir ülke.
Seçimlerin de geleceğinin yine iktidarın tam kontrolünde tasarlanacağı...
Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak düşüncesi, insana çok kötü şeyler yaptırır..
Öyle ki kendi kendini siyasi olarak imhaya bile götürür.
Bunun işaretini bir yıl önceki yerel seçimlerde verdiler ve denediler.
Haziranda tekrarlanan İstanbul seçimi, siyasi olarak kendini yok etmenin büyük bir gösterisiydi.