RTE’nin topyekûn ‘sesi ve nefesi’ olmak ne ki?

Haber Tarihi: 25.10.2020

Salı günkü yazımda Cumhurbaşkanı’nın “Eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadık” diyerek “Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır” açıklamasına giriş yapmış ve “siz 18 yıldır eğitim ve kültürde ülkeye ne kattınız” diye sormuştum.

Aslında bu konunun Cumhurbaşkanlığı yakın çevresinde epeydir tartışıldığı ve bir şeylerin kotarıldığı açık.

Çünkü Saray sözcüsü İbrahim Kalın da 20 Temmuz’da “Biz masalları olan bir coğrafyanın çocuklarıyız. Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” tweet’ini atmış ve hadi nedir bu hikâye anlat diye sorulduğunda da hep birlikte yazıyoruz yazmaya devam edeceğiz gibi bir yanıt vermişti.

Yani, modernleşme özü itibarıyla şüphesiz başkalarının hikâyesi, yani bugünün dünyasında kültürel, bilimsel, düşünsel, demokrasi, hak ve özgürlükler gibi konularda, “hegemonya” kuran ve patentlerini alan ve üzerine ekonomiyi ve toplumu inşa ettiği Avrupa’nın hikâyesi (ve ABD ve Japonya vb.).

Kötü taraflarını eleştir ve at, çağdaş uygarlık bugün evrensel norm durumunda.

Gerçek fikri iktidar arayışı

Saray ve çevresi, anlamadım, bu modernleşme öyküsünü ret mi ediyor, ama bu hikâyeye uygun bir Cumhuriyet ve toplum felsefesi oluşturmak için yola çıkan Cumhuriyet ve kurucularını eleştiriyor, bu masalla bizi büyüttüler diyor.

Birincisi bu bir masal değil gerçek, ikincisi bu hikâyede yoksan hiç yoksun dünyada.

Kendi hikâyelerini de yazıyorlarmış, yazacaklarmış ve Cumhurbaşkanı da “Gerçek iktidar olan fikri iktidarımızı kuramadık” dediğine göre, acaba ne kuracaklar sorusu asılı kalıyor ve herkes bir yanıt veriyor geçmişlerine bakarak. 

Ama aynı konuşmasında RTE yanıtını da vermiş aslında: “Okulöncesinde ve ilkokulda tek ihtiyacımız olan, değerlerini iyi bilen, inancına, kültürüne, tarihine, diline sahip çıkan, ailesine ve topluma karşı sorumluluklarını özümsemiş insanlar yetiştirmektir. Bu değişim, sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde, topyekûn bir eğitim ve öğretim reformunu gerektirir.”

Buradan ne anlıyorsunuz?

Bakın bu ifadede, ne bilimsel ilgi ve eğitim var ne uygarlık ölçütleri ne demokrasi ne çağdaşlık ne başka bir şey.

Ne var?

“Değerlerini iyi bilen”: Toplumda değer deyince o kadar çok tanım yapılır ki... Kimin değeri? RTE iktidarının. Zaten okullara koydular ve eğitimi de kendi Ensar gibi vakıflarına, tarikatlara, kendi oğlunun teşkilatına verdiler. 

“İnancına”: Yani dini inançlarını herkese dayatan politikalarını kastediyor.

“Tarihine”: Yani tarihimizin fetihçi, despot, astığı astık kestiği kestik padişahlarını yücelten, en sonunda imparatorluğu çağdaşlığın kıyısından öte tarafa yuvarlayanlara sahiplik... Bunlar geleceği aydınlatacak masalı...

İlkokul öncesi ve ilkokul eğitimine zaten bunları epey soktular ama yetmiyor, sonuçtan memnun değil sultan, şimdi “sıradan bir müfredat tadilatının ötesinde, topyekûn bir eğitim ve öğretim reformu”nu şart görüyor...

Hazırlanın!

3 ay önceden haber verdi

İbrahim Kalın da “Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır, yazıyoruz ve yazacağız” derken 3 ay önceden RTE’nin bugün söylediklerini haber veriyordu.

Yeni gökkubbenin altında yeni ve bildikleri hiçbir şey yok. Eski dinci sağcı, tarikatçı, ilkelliklerle bezeli masalları bize/topluma bu kez tam bir totaliter eğitim mühendisliği ile dayatacaklar.

Eğitimde şimdiye kadar eksik bıraktıklarını düşündükleri açık/gedikleri topyekûn kapatarak.

Bilimsel eğitim mi dediniz?

Toplumu geleceği hazırlamak, üretken kılmak mı dertleri...

Boş verin bunları, Türkiye tarihinde eğitimde en büyük geri dönüşümü mü hazırlıyorlar?

Herkes sesimiz ve nefesimiz olacak

Bunun için de RTE, medya üzerindeki büyük kontrolünü yeterli bulmuyor.

“Medyamız en modern altyapıya sahip, ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor” diyor. 

Bunu iktidar ya Demirören’lere (vb.) yapıyorsan tam yap, ne o öyle medyana düşman cenahtan adamlara yer veriyorsun diye açıkça söylenerek yapıyor. (Demirören ve diğerleri ağlatıcı telefonlar daha alır mı, dersiniz?)

Ya da muhalif medyayı daha da boğmaya hazırlanıyorlar.

Eksiksiz tam, yarım yamaklık yok: Sesimiz ve nefesimiz olacaksınız...

Acaba bu nasıl bir toplum ve iktidar modeli dersiniz...

Ve bu mümkün mü derseniz, hayır derim... Yarına devam.








ORHAN BURSALI İsimli Yazarın Diğer Yazıları