Suudi Arabistan’la yaşanmakta olan “süper kriz” Türkiye’nin Arap ülkeleriyle ilişkilerini de ister istemez gündeme getirdi. Erdoğan’ın krizin içeriğine ve yönetilememesine yönelik eleştirileri hemen “dost ülkelere hakaret ve nefret söylemi” olarak nitelemesi krizi derinleştirmeye yönelikti!
Bu yönde kimi paylaşımlar, söylemler olabilir ama akılcı yaklaşım Arap ülkeleriyle olabildiğince karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler kurmak. Bunu zorlamak...
AKP iktidarı döneminde bu coğrafya ile ilişkilerin dozu bir türlü tutturulamadı.
Ya can ciğer ya hançer!
Aynı ülke bir gün FETÖ baş destekçisi bir gün her alanda işbirliğine açık vazgeçilmez müttefik...
***
Bugün muhatap olduğumuz Arap ülkelerinin büyük çoğunluğu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra tarih sahnesine çıktı. 1945’te bir araya geldiler ve Arap Birliği’ni kurdular. Bugün 22 Arap ülkesi 400 milyonu aşan nüfusu ve enerji kaynakları sahipliği ile göz ardı edilmemesi gereken bir coğrafya.
Stratejik önem, kullanabilirseniz güç, kullanamazsanız yük olur. Emperyal ülkelerin hedefi haline gelirsiniz.
İşte Sudan; Mavi Nil ve Beyaz Nil’in birleşip devleştiği, Afrika’nın en büyük ülkesi idi! 2011’de kanlı iç savaşla ikiye bölündü. Petrol yatakları bir tarafta, onu pazarlayacak limanlar öteki tarafta! Tam çokuluslu şirketlere göre!
İşte Yemen; Hint Okyanusu’nda 2 bin millik tek derin limana sahip. Kızıldeniz’e çıkan Babülmendep Boğazı’nın doğu yakası. Burayı kontrol etmek büyük hâkimiyet. O yüzden Yemen 20. yüzyılda ikiye bölündü, 21. yüzyılda iç savaşa boğuldu.
İşte Suriye, Mısır, Libya; 20. yüzyılın ikinci yarısı boyunca Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında tek devlet kurmakla, ayrılıp birbirleriyle savaşmak arasında gidip geldiler.
İşte Arap Yarımadası; Basra Körfezi, Hürmüz Boğazı’nın doğusunda İran, batısında sekiz Arap ülkesi var.
Bu coğrafyaya yönelik yaygın tarif şudur:
Arap dünyası!
Kendi içinde ayrı bir dünya! Yarış da savaş da kendi içlerinde! Bahreyn’de tanıştığım Celil övünerek “Arap ülkeleri içinde en modern biziz” demiş, nedenini açıklamıştı:
- Kadınların araç kullanmasına izin veren ilk ülke biziz!
Yemen’de tanıştığım gazeteciler de Arap dünyası içinde en demokratik ülke olduklarını söyleyip devam etmişlerdi:
- Arap dünyasında birden fazla cumhurbaşkanı adayı olan tek ülkeyiz!
***
Türkiye’de genelleme yapılıyor ve tüm Arap ülkeleri bir bütün olarak aynı kefeye konuyor.
Bu çok yanlış bir yaklaşım.
Her şey bir yana bu ülke insanlarının çoğu Türkiye’ye, kadınların günlük hayatta yer alma yelpazesine, sosyal yaşama sempati duyuyor. Gittiğimiz pek çok Arap ülkesinde buna tanık olduk.
Türkiye’nin kendi kimliğini koruyarak bu ülkelerle her alanda ilişkisini geliştirmesi gerekir. Bunu İsrail bile yapıyor. İsrail’in son yıllardaki anlaşmalarının çoğu çevresindeki coğrafyayla.
Arap ülkeleri, 2011’de denedikleri “baharı” kana buladılar ya da kana bulanmasını engelleyemediler.
Bu ülke yönetimlerinin Türkiye’ye karşıtlıkları duvar örmeyi gerektirmez.
AKP ne Batı politikası oluşturabildi ne Doğu. Türkiye’nin çeyrek yüzyılını heba etti.
İktidara seçenek olanlar sadece Batı değil, yeni bir Doğu-Batı politikası da inşa etmeli...