Önümüzdeki hafta da şu üç konu siyasetin gündeminde yer alacak:
Baroların parçalanması, güvenlik soruşturması, sosyal medya...
Üçü de AKP’nin kendi gücü olabileceğini düşündüğü, devletin ve toplumsal düzenin çok önemli alanları.
Barolardan başlayalım... AKP’nin AKP rozeti taktırmadan ekrana çıkardığı has anlatıcılarının da kabul ettiği gibi iktidar, yargının savunma ayağına hâkim olamadı. Anadolu’daki kimi barolarda ağırlıkları var ama onlar bile iktidar-hukuk ayrımında meslek ahlakından yana tutum takınıyorlar.
Mademki barolarda ağırlığımız yok, en tepeden girelim diye düşündüler, Türkiye Barolar Birliği’ni (TBB) yanlarına çektiler. Hesap şuydu: TBB yönetimi bizimle hareket eder, devamında büyük kentlerdeki baroların bir kısmını çekerler, böylece kontrol ederiz.
Baktılar ki bu da olmuyor, baroları parçalayarak dağıtmak üzere yola çıktılar.
AKP iktidarının kurumlara, meslek örgütlerine bakışı şu:
Ele geçiremiyorsan yok et, kendine göre kur!
Barolar sıradan bir meslek örgütü değil. Anayasanın 9’uncu maddesinde; yargı yetkisi bağımsız mahkemelerce kullanılır diyor. Mahkemenin oluşması için de savunma şart!
AKP, baroları ele geçirememe yenilgisini yasasına uydurmaya çalışıyor.
***
Güvenlik soruşturması 12 Eylül 1980 darbesinden sonra yıllarca konuşulan bir sorundu. Darbeden 15 gün sonra 1402 sayılı yasayla pek çok kişi “güvenlik” gerekçesiyle kamu memuriyetinden edildi. 1402’likler diye bir 12 Eylül karası yerleşti.
Benzer durum hortladı. 15 Temmuz’dan sonra devleti FETÖ’den alıp kendi istedikleri başka yapılara yöneltmek üzere art arda dört düzenleme birden yaptılar. Güvenlik ve arşiv soruşturması 29 Ekim 2016’da 676 sayılık KHK ile başladı. 6 Ocak 2017’de kapsam genişledi, taşeron işçilerin bile etraflı güvenlik soruşturmasından geçmesi benimsendi. 18 Ekim 2018’de torba yasaya eklenen maddeyle güvenlik soruşturmasını yapacak kişilere “sınırsız soru sorma” yetkisi verildi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) CHP’nin başvurusunu yerinde buldu. 24 Temmuz 2016’da “özel hayata saygı hakkı” gerekçesiyle iptal etti. AKP ek madde ile duruma devam etmek istese de 19 Şubat 2020’de bunu da iptal etti.
12 Eylül 2010 referandumu ile yargıyı FETÖ’ye teslim eden AKP, şimdi kamuya alınacak taşeron dahil herkesin sülalesini fişlemek istiyor.
Bu siyasal fişlemedir!
Halen Meclis’te bulunan ve İçişleri Komisyonu’nda kabul edilen kanun teklifinde iktidar utancından olsa gerek “kayın” sözcüğünü kaldırabileceğini kabul etti. Getirilen teklifte bir kişi kamuya girecekse, ailesi, birinci derecede kan bağının bulunduğu bütün akrabaları soruşturulacak.
Sülale soruşturması!
AKP biliyor ki insanlar liyakatle devlete girse işini iyi yapacak ama iktidarın boyunduruğuna girmeyecek. Kişinin kendisi AKP’li olsa bile sülalesine de bakılacak ki tam bir siyasal fişleme olsun. Böylece seçimi kaybetse de iktidarı kaybetmesin!
Diyelim sülaleden biri suç işledi, torunu işe girmeyecek.
Suçun kişiselliği 2 bin 500 yıl önce Roma hukuku ile kabul edildi!
***
Sosyal medya olayı ise AKP açısından tam bir fiyasko. Kişilerin özel yaşamına saygıyı hep savunduk ve kim olursa olsun, bu konudaki saldırıların kabul edilmeyeceğini vurguladık.
Ne yazık ki arkasında iktidar gücü olan pek çok medya saldırganı yakın geçmişte tüm kadınları aktif sosyal medyanın dışına çıkarmak için her şeyi yaptı.
İktidar da sosyal medya gücünden yararlanmak için her şeyi yaptı. Yenilgi 26 Haziran Cuma günü Erdoğan’ın canlı yayınına gençlerin gösterdiği tepki ile saklanamaz hale geldi. Toplum, özellikle gençlik, akıllı telefonlarla büyüyen gençlik, “benim de aklım var. Dolma akla gerek yok” diyordu.
Şimdi Meclis’ten yasa geçirip sosyal medyanın olmadığı bir seçim süreci geçirme hazırlığındalar. Şöyle düşünüyorlar:
Öyle koşullar getiririz ki bu alandaki şirketlerin kendisi terk eder!
Bütün bunlar kaybetmenin “yasal” çırpınışları...
Gençlik ferman dinlemez!