Muhalefet iktidarı giderek köşeye sıkıştırıyor.
Köşeye sıkışan iktidar ise tatmin edici karşılıklar vereceği yerde yan yollarla sapıyor, kaçıyor.
Muhalefet kovalayan, iktidar kaçan konumunda.
CHP’nin Mersin, İYİ Parti’nin Denizli mitingleri gösterdi ki muhalefet kitlesel mitinglerle iktidar değişimi talebini meydanlarda gözle görülür, elle tutulur hale getirecek. Meydanlar doldukça iktidar daha çok sıkışacak. Muhalefet erken seçim baskısını mitinglerle birlikte daha yoğunlaştıracak.
Mersin’de ve Denizli’de meydanlara sığmayan kalabalıklar değişim rüzgârının habercisi.
Muhalefetin meydanlara inmesi, muhalefet liderlerinin etkili hamleleri iktidar ile muhalefetin yer değiştirdiğini gösteriyor. Artık gündemi belirleyen iktidar değil muhalefet. Muhalefetin başarılı mitingleri konuşuluyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun hamleleri konuşuluyor.
Savunma konumundaki iktidar ise ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor. Bir yalpalama içinde konuları saptırmayı tercih ediyor. Muhalefeti zor duruma düşürmek amacıyla Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmalarını ve videolarını tekrar tekrar yayınlayıp daha çok yayılmasına, daha çok izlenmesine ve daha etkili olmasına yol açıyor. Muhalefeti eleştiriyim derken sonuç Kılıçdaroğlu’nun işine yarayan hamleler yapıyor. Etkili video konuşmaları tekrar gündem oluyor.
Sinirlerine hakim olamayan AK Parti yöneticileri açılış töreninde “Kimse gelmemiş sadece siz gelmişsiniz” diye ilçe yöneticilerini azarlıyor.
İktidar, muhalefetin somut sorularına yanıt veremiyor. Verdiği yanıtlar birbiriyle çelişiyor. Örneğin CHP’nin “128 milyar dolar nerede" sorusuna birbiriyle ilgisi olmayan neredeyse 128 ayrı yanıt verildi. Ancak hiçbiri sorunun yanıtı değildi.
“Faizi niye dürdünüz, dövizi niye patlattınız, her şeye niye zam yaptınız, fiyatları neden fırlattınız” sorularına da mantıklı bir yanıt verilebilmiş değil. “Türkiye yabancılar için ucuzlayacak, ihracat patlaması olacak, birkaç ay sonra döviz düşecek, enflasyon düşecek” anlatısı, Nasrettin Hoca’nın, alacaklısına, “çit yaptım, koyunlar geçerken çite takılacak” diye başlayan ve “peşin parayı görünce gülersin tabii” demesiyle biten hikâyesine benziyor. Oysa alınan kararlar doları 14 lira civarına sıçrattı, dış borç katladı, ücretlerin satın alma gücü düştü, enflasyonist baskı arttı, temel ürünlerde fiyat artışları yaygınlaştı. Enflasyon son kararların etkisi henüz yansımadan bile Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) tarafından yıllık yüzde 58 olarak belirlendi. Dar ve sabit gelirli vatandaşlar artık markete gitmekten çekinir hale geldiler. Mutfak alışverişi yaparken kılı kırk yarıyorlar, en ucuzunu en az miktarda alıyorlar. Düşük gelirliler günlük yaşamlarını çevirmekte her geçen gün daha da zorlanıyor.
TÜİK hamlesi etkili oldu
Kılıçdaroğlu bir süredir sorunlu gördüğü alanlardaki kamu kurumların ziyaret ederek yerinde sorgulama yöntemi uyguluyor.
Orman yangınları sırasında Türk Hava Kurumu’nun yangın uçaklarının kullanılmaması üzerine bu kurumu ziyaret edip başkanından bilgi almış önerilerini söylemiş, konuyu gündeme taşımıştı.
Bir süre önce aldığı kararlarla lirayı değersizleştiren, dövizi ve enflasyonu fırlatan Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nu ziyaret etmiş, bilgi istemiş, eleştirilerini yüzüne söylemişti.
Kılıçdaroğlu’nun bu hamleleri kamuoyunda destek bulmuş, muhalefetin iktidara geleceği umudu ve izlenimini artırmış, yanlış yapanın, suç işleyenin hesap vereceği beklentisini artırmıştı.
Kılıçdaroğlu son olarak açıkladığı enflasyon rakamları gerçeğe uymayan Türkiye İstatistik Kurumu'nu (TÜİK) da ziyaret etmek istedi. Ancak, TÜİK Başkanı Erdal Dinçer randevu vermedi. TÜİK başkanının bu tavrı karşısında TÜİK’in kapısına dayandı ve eleştirilerini orada kamuoyuyla paylaştı. Kılıçdaroğlu’nun TÜİK’e sokulmaması, O’nun kapıya dayanması gündem oldu. TÜİK’in Kılıçdaroğlu’na kapıyı kapatması, çevik kuvvetin oraya yığılması, Kılıçdaroğlu’nun hamlesini çok daha etkili hale getirdi.
TÜİK Başkanı’nın Kılıçdaroğlu’nun randevu talebesini geri çevirmesinin kendi başına aldığı bir karar olduğunu sanmıyorum. Kararı verenin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ancak kararın yine Kılıçdaroğlu’nu güçlendirdiği gerçeği değişmez.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na “Randevu almadan resmi kuruma gidemezsin, bunu öğren” mealinde yanıt verdi. Hem randevuya izin vermeyip, hem “Randevu almadan gidemezsin” demek iktidara bir fayda sağlamadı.
Aksine, TÜİK’in Kılıçdaroğlu’nun soracağı sorulara yanıt veremeyeceği, açıkladığı rakamların bir dayanağı olmadığı, muhalefetten kaçırması gereken işlemleri olduğu kuşkusunu güçlendirdi.
Kaldı ki, devlet kurumları hükümetin, iktidarların kurumları değildir. İktidarlar değişir kurumlar görevlerine devam ederler. Ana muhalefet liderinin de bu kurumları ziyaret etmesi, bilgi alması, bilgi istemesi, öneride bulunması doğaldır.
İktidar bu hamleler karşısında kaçak güreşerek, muhalefetin iddialarına haklılık kazandırıyor, muhalefetin halı olduğu yargısını pekiştiriyor.
Muhalefet de kovalamayı sürdürüyor.