CHP, yerel seçimlerde kazandığı başarıyı iktidar değişikliği umuduna dönüştürmelidir.
Sosyal demokrat kimliğini öne çıkararak düzen değişikliği iddiasını, somut projelerle kamuoyuna sunalı ve canlı tutmalıdır.
Bugün Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomik kriz ve giderek bozulan gelir dağılımıdır.
Türkiye’de gelir dağılımında bozulma 2023 yılında zirve yapmış durumdadır.
TÜİK’in 2023 verilerine göre en yüksek gelirli yüzde 20’lik grubun milli gelirden aldığı pay yüzde 49,8’e yükselirken, en düşük gelirli yüzde 20’nin payı yüzde 5,9’a geriledi. En yüksek geliri alan yüzde 20’nin payı 1,8 puan artarken, en düşük geliri alan yüzde 20’nin payı 0,1 puan daha azaldı.
İktidarın yerel seçimden sonra uygulamaya koyacağı kemer sıkma politikasıyla gelir dağılımı dengesizliğinin daha da kötüye gideceği açıktır.
Bu koşullar karşısında CHP’nin başta ücret ve vergi politikası olmak üzere gelirin yeniden dağılımını nasıl gerçekleştireceğini ve emekçi, emekli, küçük esnaf ve yoksul kesimlere nasıl kaynak aktaracağını gündeminin ilk sırasına taşıması gerekir.
Türkiye’de vergi yükü çok büyük oranda dar ve sabit gelirli vatandaşın üzerine yüklenmiş durumda. Vergi gelirlerinin büyük kısmı Katma Değer Vergisi (KDV) Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) gibi dolaylı vergilerden geliyor. Birinci sırada KDV, ikinci sırada ÖTV yer alıyor. Devletin vergi gelirlerini dolaylı vergilerden sağlamasının anlamı bu yükün zaten geçim sıkıntısı çeken düşük gelir gruplarının üzerine yıkıldığıdır.
Bu tablo karşısında CHP, gelir dağılımını görece düzeltecek vergi reformunu nasıl yapacağını gündemde tutmalıdır. Ücret düşüklüğünü gidermek üzere sendikacılığı nasıl güçlendireceğini, kayıt dışı ekonomiyi nasıl kayıt altına alacağını da gündeme taşımalıdır.
CHP’nin bu konuları gündemin üst sırasına taşıması başta yoksul kesimler olmak üzere halkın iktidar değişikliği umudunu artıracaktır.
Gelir dağılımı ve düşük ücret toplumun çok büyük bir çoğunluğunu ilgilendiriyor. Bu sorun etnik köken veya inanç farkı gözetmeksizin toplumun her kesiminde yaşanıyor. Bu nedenle CHP toplumun ortak sorunu olan geçim zorluğunu nasıl aşacağını somut şekilde kamuoyuna anlatmalı ve kazandığı belediyelerde de uygulamaya koymalıdır.
CHP bunu yaparsa Bülent Ecevit’in 1970’lerde yaptığı gibi çok ciddi bir düzen değişikliği iddiasını da gündeme taşımış olacaktır.
CHP lideri Özgür Özel’in, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen başkanlığında yerel yönetimler komisyonu kurulacağına ve CHP’li belediyelerini denetlemek üzere genel merkezde bir teftiş kurulu oluşturacağına ilişkin kararları çok önemlidir.
Eskişehir gibi sadece Türkiye’de değil Avrupa’da da örnek gösterilen bir kenti yaratan Büyükerşen’in CHP’li belediyelere yol gösterecek olması bir şanstır.
Aynı şekilde devletin etkin denetim kurumlarından emekli olmuş veya ayrılmış olan uzmanlardan bir teftiş kurulu oluşturulması ve CHP’li belediyelere bir iç denetim uygulaması da çok yararlı olacaktır.
Bu denetimin AK Parti’den yeni kazanılan belediyelere öncelikle uygulanması gerekir. Belediye, CHP tarafından devralındıktan sonra Sayıştay’dan, eski adıyla Maliye Teftiş Kurulu’ndan, yine eski adıyla Maliye Hesap Uzmanları Kurulu’ndan, Gelirler Kontrolörlüğü’den ayrılmış veya emekli olmuş uzmanların bu belediyelerde yapacakları denetim iktidar belediyelerinin kaynakları nasıl kullandığını, hangi dernek ve vakıflara ne kadar para aktarıldığını ortaya çıkaracağı gibi ihalelerin nasıl verildiği konusunu da aydınlatacaktır.
Mevcut CHP belediyeleri zaten devletin tüm denetim organları tarafından kılı kırk yaratacak şekilde denetleniyor.
CHP’li belediyelerde her odadan bir müfettiş çıkıyor.
Bu denetim elemanları CHP’li belediyelerde açık arıyorlar. Yolsuzluk arıyorlar.
Ancak bugüne kadar İstanbul, Ankara, İzmir gibi üç büyük kent başta olmak üzere CHP’li başkanların yönettiği 11 büyük kent belediyesinde bir açık bulamadılar.
Bu nedenle CHP yeni kazandığı belediyeleri devralır almaz, belediyelerin önceki dönemdeki hesap ve işlemlerini, kurulacak teftiş kurulu uzmanlarına denetletmeli ve sonuçlarını kamuoyuna açıklamalıdır.