Basın özgürlüğü hava gibidir.
Varlığını ancak yokluğunda hissedersiniz.
Havanın yaşamsal değerini havasızlıktan boğulmaya başlandığınızda anlarsınız.
Basın özgürlüğü de demokrasi için aynı yaşamsal değerdedir.
Basın özgürlüğünün değerini de yokluğunda, demokrasi boğulurken anlarsınız ama iş işten geçmiş olur.
Türkiye’de basın özgürlüğü adım adım yok ediliyor.
İşe basın yayın organlarının zorla el değiştirmesiyle başlandı.
Basın sermayesi devletin zoruyla değiştirildi.
Çok büyük bir bölümü iktidarın propaganda aracı haline getirildi.
Bu değişiklikten sonra iktidara bağlı gruplarda gazetecilik rafa kaldırıldı.
Gazetecilik, yerini propagandaya ve tetikçiliğe bıraktı.
Basın özgürlüğü yavaş yavaş ortadan kaldırıldı.
Gazeteciler hukuka aykırı şekilde tutuklandı, aylarca yıllarca cezaevinde tutuldu. Mahkûm edildi. Sosyal medyada attıkları mesajlar nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandı.
Önce basına korku salındı.
Sonra uygulama muhalif vatandaşlara yayıldı.
Şimdi sırada bu koşullarda bile özgür gazetecilik yapmaya çalışan bir avuç gazeteciye ve basın yayın organına geldi.
Çok zor koşullarda ancak dayanışmayla ayakta kalmaya çalışan televizyonlar, gazeteciler susturulmaya çalışıyor.
Halk TV, Tele1, KRT, Cumhuriyet, Sözcü, Yeniçağ, Evrensel, Birgün gibi.
RTÜK ve Basın İlân Kurumu da gazeteler üzerinde ağır baskı ve sansür uyguluyor.
RTÜK son olarak Halk TV, Tele1, KRT ve Flash Haber TV’ye üst sınırdan para cezası verdi.
Nedeni, bu televizyonların CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun TÜRGEV, ENSAR ve TÜRKEN vakıfları hakkında yaptığı açıklama ve ortaya attığı “kaçış planı” iddiası.
Televizyonların, Kılıçdaroğlu’nun iddialarını doru olup olmadığını araştırmadan yayınlamış olmaları!
Ana muhalefet liderinin basın toplantıları, demeçleri, televizyon, miting konuşmaları, video yayınları, yazılı açıklamaları, grup konuşmaları dünyanın her yerinde haberdir. Haber değeri taşır. Canlı yayın koşulları varsa canlı yayınlanır.
Demokrasilerde bu tartışılmaz biçimde böyledir.
Hangi çizgide olursa olsun basın yayın organları ana muhalefet liderinin de diğer liderlerin de sözlerini haber yaparlar.
Basın özgürlüğü bunu gerektirir.
RTÜK, “Kılıçdaroğlu’nun sözlerinin doğru olup olmadığını neden araştırmadan yayınladınız” gibi bir gerekçeyle ceza kesemez.
Sözleri ve iddiaları Kılıçdaroğlu’na aittir.
O’nun konuşmasını yayınlayan basın organlarına değil.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri, iddiaları doğru olup olmadıkları araştırıldıktan sonra mı haber yapılıyor? Hayır.
MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin sözleri doğrulandıktan sonra mı haber yapılıyor? Hayır.
Liderlerin canlı yayınlanan grup konuşmaları, konuşmaları daha önceden doğru mu değil mi diye araştırılıp mı canlı yayına geçiliyor? Hayır.
Neresinden tutarsanız tutun elinizde kalan saçma bir gerekçe.
Derenin tepesinde duran kurdun, derenin aşağısındaki koyuna “suyumu bulandırıyorsun” demesi gibi bir şey.
İktidar seçime sansür, yasaklar ve baskıyla gidecek.
Bu çoktan anlaşıldı.
Bütün bunlar şunu gösteriyor:
İktidar eşit koşullarda demokratik bir yarışı kazanamayacağından emin olmalı ki demokratik ortamı yok ederek seçime gitmeye hazırlanıyor.