CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, muhalefet partilerinin yerel seçimlerde de işbirliği yapıp yapmayacakları konusundaki görüşünü “Türkiye’yi düşünen muhalefet partileri bir araya gelir” diyerek açıkladı.
Kılıçdaroğlu, bu konuda parti isimleri üzerinden değil genel bir değerlendirme yapmayı tercih edeceğini belirterek şöyle konuştu:
“Demirel’in deyimiyle siyasette 24 saat uzun bir süredir. Benim değerlendirmeme göre Türkiye'nin geleceğini, çıkarlarını, huzurunu önceleyen muhalefet partileri bir araya gelirler. Burada önemli olan ölçü Türkiye'nin geleceği ve çıkarlarıdır. Bu ölçüyü esas alan muhalefet partileri işbirliğine yönelirler. Önemli olan Türkiyedir. Türkiye'nin geleceğidir. Türkiye'nin huzurudur.”
Kumarhane kapitalizmi
Kılıçdaroğlu dünkü sohbetimizde iktidarın izlediği ekonomi politikasını “kumarhane kapitalizmi” olarak niteledi ve bu saptamasını şöyle açıkladı:
“İktidarın izlediği ekonomi politikası ‘kumarhane kapitalizmi’dir. Bunun anlamı her defasında kasanın kazanmasıdır. Bu kasa iktidar ve bir avuç zengindir. Kasanın başında da Erdoğan var. 85 milyondan alıp bir avuç zengine vermektir. İktidarın yaptığı budur. İzlediği bu politikanın yarattığı açığı 85 milyon cebinden karşılıyor. Koruduğu ise beşli çete gibi bir avuç zengindir. Hazineden dolar garantili ihale alanlardır. Kur Korumalı Mevduat uygulamasıdır. Bu iktidarın ekonomisinde halk yoktur. Tek gözettiği iktidar mensupları ve iktidarın zengin ettiği bir avuç insandır. İktidar ekonomiyi kumarhane zihniyetiyle yönetiyor. Sonuçta hep kendisi ve çevresi kazanıyor, halk kaybediyor. Halkın görmesi gereken gerçek budur.”
Şimşek başarılı olabilir mi?
Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ekonominin başına getirdiği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan'ın başarılı olup olamayacaklarıyla ilgili soruma da şu yanıtı verdi:
“Bir sorunu çözmek istiyorsanız önce sorunu doğru kavrayacaksınız ve bir programınız olacak. Çözüm için ortaya bir program koyacaksınız ve kamuoyuyla paylaşacaksınız. Saygın devletler ve kurumlar böyle yapar. Kalkınma planı hazırlar. Yıllık programlar hazırlar.100 günde neler yapacağını belirler ve açıklar. Bu iktidar Türkiyeyi bir ekonomik buhrana sürükledi. Ancak bu buhrandan çıkmak için bir programı yok. Tek programı zam yapmak. Günün 24 saati zam yapıyor. Akşam yatıp sabah kalkıyorsunuz her şeye zam gelmiş. Bunlar daha bir şey değil.
Asıl zamlar yerel seçimlerden sonra gelecek. Şu anda yine baskılama yapıyorlar. Doları baskılamak için 128 milyar dolar sattılar. Bu rakam bugün daha yukarı çıkmış durumda. Yerel seçimlere kadar bu baskıyı sürdürecekler. Milyarlarca doları bu amaçla arka kapıdan sattılar. Sayın Şimşek göreve geldiğinde bu uygulamayı sonlandıracaklarını söyledi. Ancak bir süre sonra yine arka kapıdan dolar satarak kuru baskılama politikasına döndüler. Yine arka kapıdan dolar satıyorlar. Yerel seçimlere kadar bu satışa devam edecekler. Kuru baskılama politikasını da milletin sırtından yapıyorlar. Fatura millete çıkıyor. 85 milyonun sırtından toplanan bir avuç zengine aktarılıyor.
Zamlarla ve vergi artışlarıyla milleti soyuyorlar. Motorlu Kara Taşıtları Vergisi’ni iki kez almaya karar verdiler. Konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdık. Yerel seçimlerden sonra vergi artışları ve zamlar yağmur gibi yağacak.”
Liyakat kalmadı
Kılıçdaroğlu, bu iktidar döneminde kamu görevlileri için liyakat değil biat etmenin arandığını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bu iktidar kamu görevlerine liyakat esasıyla değil biat esasıyla atama yapıyor. Böyle yaptığı için de kamu kurumlarının açıkladığı verilere kimse inanmıyor. Çünkü gerçeği gizliyorlar, çarpıtıyorlar. Bu da hem ulusal hem uluslararası alanda Türkiye'nin güvenirliğini ve itibarını yok ediyor.”
Halk TV’ye haksızlık
CHP Lideri, iktidarın özgür medyaya tahammülü olmadığını, özgür gazetecilik yapmaya çalışan yayın organları ve gazetecileri yok etmeye çalıştığını belirterek şöyle konuştu:
“Tek kişilik hükumetin tahammül edemediği konuların başında medya özgürlüğü geliyor. Özgür medyayı yok etmeye çalışıyor. Özgür medyayı baskılamak, yok etmeye çalışmak demokrasi ayıbıdır. Demokratik bir ülkede özgür medyayı yok etmeye çalışmak için iktidarın ar damarının çatlamış olması gerekir. RTÜK diye bir kurum var. RTÜK bir kamu kurumudur. Ama bir kamu kurumu gibi çalışmıyor. İktidarın infaz kurumu olarak çalışıyor. Özgür gazetecilik yapmaya çalışan kurumları hukuksuz bir şekilde cezalandırıyor. HALK TV’ye haksızlık yapıyor. Tele-1’e haksızlık yapıyor. KRT’ye haksızlık yapıyor. Hukuk dışı kararlarla HALK TV’ye ağır para cezaları veriyor. KRT’ye haksız cezalar veriyor. Tele-1 ekranlarını karatıyor. Bu kararların hiçbiri hukuka dayanmıyor. Tamamen iktidardan aldığı talimatları Yerine getiriyor. İktidarın infaz aparatı olarak çalışıyor. Çünkü gerçeklerden korkuyor. Gerçekleri söyleyen özgür medya kurumlarını susturmaya çalışıyor. Özgür gazetecilik yapanları susturmak istiyor. Oysa demokrasinin vazgeçilmez kurumlarından biri de özgür medyadır.”
Ekrem Bey İstanbul’u kazanır
Kılıçdaroğlu, CHP’li belediye başkanlarının çok başarılı olduğunu, ulusal ve yerel sorunlarda iktidardan çok daha fazla çözüm ürettiklerini de belirterek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Belediye başkanı arkadaşlarıma ‘şikayet etmeyeceksiniz, halka hizmete devam edeceksiniz’ dedim. Öyle yapıyorlar. Belediye başkanlarımız çok başarılı. CHP’nin halka hizmet anlayışını çok iyi bir şekilde hayata geçirdiler. Hükumet üç tane maskeyi dağıtamadı ama CHP’li belediyeler bir günde sorunu çözdüler ve korona salgınında maskeleri bedava dağıttılar. Her soruna kısa sürede çözüm ürettiler. Halk bu gerçeği yaşayarak gördü. Bu nedenle belediye başkanlarımızın yeniden aday olmalarını ve hizmetlerini sürdürmelerini istiyorum. Bu büyükşehir belediye başkanlarımız için de geçerli. Çok başarılılar. Bunu kendilerine de söyledim. Ben Ekrem Bey’in (İmamoğlu,) Mansur Bey’in (Yavaş) yeniden İstanbul ve Ankara belediye başkanlıklarına aday olmaları gerektiğini düşünüyorum. Ekrem Bey’in İstanbul’u, Mansur Bey’in Ankara’yı kazanacaklarına inanıyorum.”