‘Gelmekte olan’ değişmez

Haber Tarihi: 09.12.2021


Kimse şunu aklından çıkarmasın:

Dünya tarihi boyunca, halkların istediği ya da istemediğine ilelebet karşı durabilmeyi becerebilen hiçbir yönetim olmamıştır. Dere yatağına gecekondu da dikseniz, 100 katlı gökdelen de inşa etseniz, etrafına setler de çekseniz, o gürül gürül akan sular gelir ve “yatağını” geri alır. 

Bunu anlamak ya da öğrenmek için, jeolog, meteorolog ya da profesör düzeyinde bilim insanı bile olmak gerekmiyor. Haberlere, gazete sayfalarına ya da TV bültenlerine bakmış olmak yeterli. 

Baskıcı rejimlerin, halkı itip kakan, toplumun hoşnutsuz her kesiminden gelen sesleri bastırmaya, kısmaya çalışan tüm iktidarların, “bal gibi bildikleri” ama karanlıkta ıslık çalar gibi “kendi kendilerine unutturmaya çalıştıkları” bir doğa gerçeğidir bu. 

Bugün de Türkiye’de, sadece “Saray Rejimi”nin ve çevresindeki bir avuç çıkarcı ve çıkar bekleyenin haricinde herkesin gördüğü bir gerçek vardır. Sorunlar çözülemez ve kontrol dahi edilemez noktayı geçmiş, çok daha ötelere doğru sürüklenmektedir. Muhalefetin, soğukkanlı ama bir yandan da meselelerin aciliyetini vurgulayan uyarıları da adeta “sağır kulaklara” üflenen borazan misali duymazdan gelinmektedir. 

En somut örneğini de TBMM’deki bütçe görüşmelerinde görüyoruz. Başta ana muhalefetin lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, muhalif siyasetçilerin “çözümleri de somut biçimde anlatarak” yaptıkları eleştiriler, sorumsuzca bir “bağırış, çağırış, şamata, vaveyla” dalgasında boğulmak istenmektedir. Kılıçdaroğlu’nun, pazartesi günü kürsüden yaptığı ve son derece iyi hazırlandığı belli olan, iyi icra ettiği konuşması sırasında yaşananları hatırlatmaya gerek yoktur. Hatibin konuşmasının virgülüne dahi itiraz edemeyen, bir yanıt bulamayan iktidar milletvekilleri, işi çığlığa, anaokulu düzeyinde gürültüye boğmaya çalışarak “bir yerlere hoş görünmekten” medet ummanın dışında hiçbir şey yapmamıştır. 

Zaten “defans hattındaki oyuncuları Yeliz kalitesi ile sınırlı” bir ekipten de başka bir şey beklenemezdi. 

Bir tek somut örnek, yani bütçe görüşmelerinde yaşanan bu sahneler bile, iktidarın artık “Geliyor gelmekte olan” şiarını artık mecburen kabullenmekte olduğunun göstergesidir. 

Yapılacak şey, ülkeyi ve milleti daha fazla harap etmeden, sandığı acilen ortaya koymaktır. 

Yapay “dere yatağı tahkimatında” ısrar etmenin bir anlamı yoktur. 

Aksi takdirde, yani gecikme halinde kaybedenin, geçmişte bugünkü iktidar partisine oy vermiş milyonlarca seçmen de dahil olmak üzere, hepimiz olacağının bilincine varmaları aklıselimin gereğidir. 

İŞTE, ‘CUMHURİYET’ FARKI!

Yetiştiğim “gazetecilik okulu”, ocağımız, çok şeyimizi borçlu olduğumuz ve ülkemiz basınının yüz akı Cumhuriyet’te yaklaşık bir yüzyıllık tarihsel süreçte zaman zaman sıkıntılar yaşanmıştır. Gelecekte de yaşanması muhtemeldir. Bir kısmı ideolojik - siyasi bir kısmı da yönetsel veya ekonomik sıkıntılardır. Ama bu sıkıntıları, her defasında aşmayı başaracak bir “kurumsal kültür”e, “insan malzemesi”ne ve ruha sahip olmanın avantajı da bizlere yardımcı olmuştur. Geçen 10 günlük sürede yaşadıklarımızı da sağduyu ve feraset içinde, diyalogla ve “kırıp dökmeden” aşmayı becerebilen “okulum”la gurur duydum. Gerek, başta Sayın Alev Coşkun olmak üzere vakıf yönetimi, gerek Türkiye Gazeteciler Sendikası yönetimi, gerekse muhabirinden yazarına, editörüne ve her kademede emekçisine kadar Cumhuriyet mensupları ile “dışarıdan” görüş ve destekleri ile krizin çözülmesinde katkısı olan “Cumhuriyet ailesi”ne müteşekkirim.  








ZAFER ARAPKİRLİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları