Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Adana’da yaptığı konuşmada “Küresel enerji, mal, hizmet fiyatları fahiş oranlarda arttığı halde bunları 3’te 1’i, 5’te 1’i oranında yansıtarak vatandaşlarımızı koruyoruz” dedi.
Önce bir tespiti yapalım: Küresel enerji fiyatları artıyor mu? Artıyorsa ne kadar arttı?
Petrol fiyatı artık 80 doların üzerinde. Doğal gaz fiyatı da artık 6 dolar seviyelerinde seyrediyor.
Geçen yıl pandemi ile beraber dünya varlık fiyatları adeta yere çakılmıştı. Petrol fiyatı da bir ara 20 doların altına düşmesine rağmen 2020 yılında ortalama 40-45 dolar aralığında seyretti. Şu anda fiyatlar petrolde yüzde 100 artış göstermiş oldu.
Doğal gazda da benzer durum var. Geçen yıl 1,6 dolara kadar düşen doğal gaz fiyatları 2020 yılını yaklaşık 2,20 dolar ortalama ile kapattı. Şu anda fiyatlar 6,0 dolar seviyesinde olduğuna göre burada da yüzde 160 bir artış yaşandı diyebiliriz.
İyi ama bu artışlar geçen yılın fiyatları. Yani herkes eve kapanmış ve ekonomiler durmuştu.
Biraz eskiye gidelim: 2008 haziran ayında doğal gaz fiyatları 8-9 dolar bandından 12,8 dolara yükseliyor. Hatta Nisan 2008-Temmuz 2008 arasında ortalama doğal gaz fiyatı 11,5 dolar oluyor. Yine Nisan 2008-Temmuz 2008 arasında petrol fiyatları da 127,1 dolar düzeyinde gerçekleşiyor. (Bu arada birkaç günlük olsa da petrol fiyatları 145 doları görüyor)
Fakat o günlerde 1 dolar 1,25 TL civarında işlem görüyordu.
Dolar bazında 2008 yılına göre nerede ise yarı yarıya daha düşük fiyatlarda olan doğal gaz ve petrol fiyatlarında vatandaşı neye acaba karşı koruyoruz?
Tablodan da görüleceği üzere fiyat artışları dolar bazında değil, TL bazında gerçekleşmiştir. Yani Türkiye’de enerji fiyatlarının yüksekliği yurtdışı piyasalara bağlı bir artıştan ziyade TL’nin değer kaybı ile alakalıdır.
Türk Halkı, Merkez Bankası üzerine yapılan tartışmalardan alın da, demokrasiden-kurumların işleyişinin zedelenmesine kadar giden yolda değer kaybeden TL’nin faturasını ödemek zorunda kalmaktadır.
TL’NİN DEĞE KAYIP SÜRECİ
2008-09 küresel ekonomik krizle beraber faiz indirimi ile parasal genişlemeye giden ABD Merkez Bankası 2013 sonrası bu politikasını değiştirmeye başladı. Buna bağlı olarak gelişmekte olan ülkelerin para birimleri de bir değer kaybetme sürecine girdiler.
2015 sonuna doğru ve 2016 ocak ayında nerede ise her ülke para birimi dolar karşısında 3 yıllık değer kaybında zirveler yaşadı. İşte o tarihlerde oluşan durum şu şekildeydi:
Son 5 yılda 1 dolar almak için ödenen TL tutarı yüzde 200 civarında artış gösterirken, bu değişim Brezilya Realinde yüzde 33’de kalmıştır. Oysaki Brezilya’da da Bolsonaro liderliğinde mal güvenliğinin yeterince bile olmadığını bizim Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu dile getirmişti.
Şahap Kavcıoğlu’nun gördüğü ekonomik tabloyu yatırımcılar görmemiş ve Brezilya Reali 2016 yılına göre son 5 yılda sadece yüzde 33 değer kaybetmiştir.
Trump ile beraber parasal genişleme ve düşük faiz politikasına yeniden dönen FED ile beraber küresel para birimleri genellikle değerlerini korumuş oldular. Rus Rublesi yüzde 10 değer kazanırken, Güney Afrıka Randı bile 5 yıl öncesine göre dolar karşısında daha değerli durumda bulunmaktadır.
İyi ama TL neden bu kadar değer kaybında liderliğe gidiyor? Arjantin Pesosu dışında emsal ülkeler arasında açık ara neden TL değer kaybında liderlik koltuğunda yerini kimseye bırakmıyor?
Bir zamanlar BRICS ülkelerinden hemen sonra Türkiye’nin adı geçiyordu. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika sonrası Türkiye bu ülkelerle kıyas edilirdi. Şimdi neden kıyas bile edilemez noktaya geldik?
ADIM ADIM DEĞER KAYBI
Daha 5 yıl önce, yani 2016 başında 1 dolar 3,0 TL ederken aynı tarihlerde 1 dolar 4 Brezilya Reali ediyordu. Ama 2016 sonuna geldiğimizde artık 1 dolar 3,50 TL’den işlem görürken 1 dolar 3,25 Brezilya Reali ediyordu.
2016 yılında ne oldu da TL değer kaybının fitili ateşlendi?
A-) İlk farklılaşma hareketi Mayıs 2016’da yaşandı. Türkiye yüzde 49 oy alan Başbakanı yüzde sıfır (0) oylu Başbakan ile değişince bu durum derhal fiyatlara yansıdı. Dolar/TL derhal 2,78’den yeniden 3,0 lira sınırına geldi.
B-) 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi ve hemen sonrası (21 Temmuz) ilan edilen OHAL sadece bir kaç günlük kur hareketine neden olmuş ama ardından hemen piyasalar dengeye kavuşmuştu. Nitekim 14 Temmuz günü 2,90’lardan kapanan piyasa 20 Temmuz günü 3,09’a kadar çıkmış ama ardından ağustos ortasında işlemler yeniden 2,92’lere kadar gerilemişti.
Ama ne oldu ise Ekim ayı ile başlayan ve bir daha da durmayan bir TL değer kaybı süreci yaşandı. Ağustos 2016’da 2,92’den işlem gören $/TL kuru ekim ayında 3,0 lira sınırını geçmiş ve ocak 2017’de artık 3,90 liranın da üzerine çıkmıştı.
OHAL uygulamasını sadece FETÖ ile mücadelede kullanacağını ilan eden Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a rağmen, maalesef uygulamada OHAL her alanda baskı aracı haline dönmüş ve ilk olarak TL’yi vurur olmuştu.
2017 Cumhurbaşkanı Sistemi Referandumu ve ardından gelen Cumhurbaşkanı-Merkez Bankası çatışması adeta TL’yi erittikçe eritti.
Mesela 2018 Şubat ayında 3,80 seviyesinden işlem gören Dolar/TL, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trabzon’da yaptığı konuşma sonrası 7,2’ye kadar tırmanış gösterdi.
128 MİLYAR DOLARA RAĞMEN
Türkiye ilk Başkanlık seçimini yapmış ve ardından Merkez Bankası rahat bir nefes alarak faizleri yüzde 25’e kadar çekmişti. Bu sürecin sonunda yeniden dengeye oturmaya başlayan $/TL artık 5,2’lerin bile gerisine düşmüştü.
Fakat yerel seçimler yaklaşıyor ve içeride parasal genişlemeye dayalı krediler verilmeye başlanmıştı. Tam da bu dönemde SWAP işlemleri eşliğinde MİLLETİN DÖVİZİ yeniden MİLLETE satılmaya başlanmış ve kur baskılanmak istenmişti.
2019 Mart ayında başlayan bu kısır döngülü işlemlerle 128 milyar dolar eritilmiş ama dolar/TL bir türlü durmamıştı. Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya “Laf dinlemiyor” denilerek görevden alınmış ve faizler hızla indirilerek piyasa adeta krediye boğulmuştu. Nitekim 128 milyar dolarlık döviz satışına rağmen kurlar durdurulamamış ve dolar artık 8,50 liradan değer buluyordu.
Naci Ağbal ile 6,90’a kadar gerileyen kur bugün artık 8,95 ila adeta dünya liderliğinde rakip tanımaz noktaya gelmiş oldu.
PAHALILIK TL’DEN DOLAYI
Bugün Türkiye özellikle ithal ürünler olmak üzere büyük bir pahalılık yaşıyor. Bu pahalılıkta ise temel neden TL’nin dünya’da liderliğe varan değer kaybından geliyor.
1994 ve 2001 krizlerinden bile daha değersiz hale gelmiş olan TL’nin bu hali Türk Halkına da zam olarak geri dönüş yapıyor. Ucuzluk için ilk önceliklerden biri de TL’nin bu değersizliğinden kurtarılması gerekliliğidir.