Atı alan Üsküdar’a geçti ama nasıl geçti? Vapurla mı geçti, yoksa köprüden mi geçti?
İşte asıl mesele bu…
Köprüden geçti ise ortada bir para sorunu var demektir. 2015 yılına kadar 3,40 lira alınan köprü ücreti 5 yılda 10,75 liraya çıkartıldı.
5 yılda 3 kattan fazla zam...
Bu kadar fahiş zam karşısında İstanbullular çok mu şikâyet etti?
Hayır... 2019 yerel seçimlerinde zamlara karşı öyle ciddi tepki vs verilmedi. Hatta paralı yol guru’sunu ramak kalmıştı seçmelerine.
Hatta aynı zam memnuniyeti anlayışı ülke çapında da sandıklara yansıyor. Millet fakirlikten, yoksulluktan, işlerinin kesat gitmesinden öyle çok şikayetçi değil.
Evlenemiyor, evlense de çocuk yapamıyor, boşanıyor ama sandıkta yönetimden memnuniyetini devam ettiriyor.
Özellikle lise altı eğitimlilerde durum tam bu şekildedir. Venezuela modeli epey kafalara işlemiş durumda.
***
Yeniden köprüye dönelim.
Rahmetli Özal ve Demirel’in zamanlarında yapılan Boğaz köprülerinden AK Parti zamanında yapılan köprülere kaynak aktarılıyor. Direkt değil ama... Karayolları bu eski köprülere 3 kat zam yaparak elde ettiği kaynak ile Osmangazi Köprüsünden ve Yavuz Sultan Selim Köprüsünden geçmeyen araçların parasını ödüyor.
Ne bereketliymiş rahmetli Özal ve Demirel....
Oysa paranın yetmediği yatırımlar, daha dindar daha muhafazakâr partinin işlerinde yaşanıyor...
***
Osmangazi Köprüsünü artık net olarak biliyoruz. Söylenenlere göre maliyet en fazla 1,6 milyar dolar. Sadece köprü maliyeti Japon IHI firması yapıma başlarken 1,2 milyar dolar olarak açıklanmıştı.
Bu köprüye geçenler ve geçmeyenler olarak, yani devlet ve millet olarak 2035 ortasına kadar 13 milyar dolar ödeyeceğiz.
İyi ki ihaleyi son anda katılan mevcut konsorsiyum aldı; yoksa muhteşem konsorsiyum olan Cengiz-Kolin-Mapa-Limak aynı ücreti 10 yıl daha fazla alacaktı.
***
Prof. Dr. Uğur Emek hocamız bu konuları çok sıkı takip ediyor. İstanbul-İzmir otoyolu ve Osmangazi Köprüsü projesinde gelir köprüye yığılmış. Toplam gelirin yüzde 76’sı Osmangazi Köprüsünden alınacak.
Ama toplam proje üzerinden de baktığımızda müthiş bir artı para var. Bu proje 6,3 milyar dolar. Alınacak toplam ücret ise 17 milyar dolar. Hatta kur artışı nedeniyle ve emsal maliyet ölçümleriyle projenin en fazla 4 milyar dolar tutacağı iddia ediliyor.
Yine de 6,3 milyar dolarlık yatırıma 2035’e kadar 17 milyar dolar çok iyi para. Keşke o paralar o şirketlerde kalsa da ülkeye yatırım-üretim olarak geri dönse.
***
Bir başka köprümüz de Yavuz Sultan Selim -YSS Köprüsü. Hani Çinlilere satılacak olan köprü.
Binali Yıldırım’ın 2,5 milyar dolar, Ahmet Arslan’ın 3,3 milyar dolar yapım maliyeti açıkladıkları köprü.
Gerçi İstanbul-İzmir otoyol ve köprüsü için de 6,3 milyar dolar denilmiş ama kurdele kesilirken Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 milyar dolar maliyetli demişti.
Milyar milyar dolarla havada uçuşuyor.
Gelin YSS köprüsü hakkında eski bir yazıdan alıntı yaparak yine hatırlayalım: 21 Ocak 2020 “Köprüde şeffaflık yok hesaplar karışık”
2019 yılında garanti edilen paranın geçenlerin dışında kısmı için Devlet 3 milyar liradan fazla ödeme yaptı.
Henüz tam netlik kazanmamış olan bir hisse satışı açıklanıyor. 2019 sonunda Çinli firma bu köprü şirketinin yüzde 51 hissesini 688 milyon dolara satın aldı deniliyor.
Yıllık gelir garantisi 790 milyon dolar olan köprünün yüzde 51 hisse satışı 688 milyon dolar. Yani 1 yıl 9 ayda yatırdığın para çıkıyor. Ama kalan işletim süresi 3 yıl 8 ay.
Şirket dese ki, benim hissemi alırken borcumu da alıyor. O zaman şu soruyu sorarız. “Siz maliyet üzerinden bile paranızı çoktan almış olmanız gerekiyor. Kalan ne borcu oluyor ki?”
İşte bu sorular vs gündeme gelince satış işleri de durdu.
***
İşin özeti aslında çok basit.
Şeffaf bir yönetim olsa yatırım harcamalarını göğsünü gere gere açıklardı. Millete pahalı yollar - köprüler yerine eski liderlerin yaptıkları gibi uygun fiyata hizmete açarlardı.
Bu kadar belirsiz para trafiği hiç hayra alamet değil.
Bu defterler seçim kaybedilirse nasıl devredilecek? Yoksa devredilmeyecek mi?
Yani Ülkenin kaderi ile Liderin ve AK Partinin kaderi eşitlendi derken, bu mu deniliyor acaba? Ne dersiniz?