Seçimlerden önce kendimi paralarcasına ısrarla ama ısrarla anlatmaya çalıştım... İktidarın devamı halinde ne olacak diye...Önümüzde iki seçenek vardı:
1- Nebati dönemi gibi faizler düşük ama daha da düşük tutulur... Dış açık rekorlar kırmaya devam eder, sanal bolluk sürer ve turizm desteği ile bu yazı da atlatırız. Bu dönemde kişisel ilişkilerle Duyun-i Umumiye benzeri bilinmeyen para anlaşmaları ile 1.0-1,5 yıl sonra öyle patlar öyle patlarız ki, tarihte görülmedik BÜYÜK ÇÖKÜŞ yaşarız. Koca koca kurumların-şirketlerin battığını, işsizlerin 10-15 milyona ulaştığı bir çöküş....
Çok şükür bu senaryoya geçmedik.
Peki ikinci senaryomuz neydi? Onu da yeniden hatırlatalım (bu yazılar arşivde duruyor)
2- Derhal kemer sıkma politikasına geçerek reel politiğe döneriz. İşte bu noktada da çok ciddi sıkıntılar yaşarız ama ilk maddedeki büyük çöküş yaşamayız. Bu BÜYÜK SIKINTI seçeneğinde 3-4 milyon kişi işini kaybeder ve işsiz sayısı 6-7 milyona kadar yükselebilir. Bu kemer sıkma dönemi 2 yıl civarı sürer ve sonrasında kısmen toparlayabiliriz.
***
Şu anda ne uygulanıyor derseniz hemen söyleyelim: Hibrit politika... Yani üstteki iki maddenin karması. Yani yerel seçimler bekleniyor.
Bu ne anlama geliyor: Büyük Çöküş dönemi yaşamayacağız ama Büyük Sıkıntı dönemi maliyetini de artırıyoruz.
Maliyet artıyor ama maliyetin bir kısmı da fatura ödemesi gereken topluma fatura ediliyor. Fatura iki şekilde ödettiriliyor:
1-Vergi ve Zamlar
2-Enflasyon
Bu nedenle hibrit dönemi kemer sıkmanın daha ilk aşamasını yaşıyoruz. Maalesef ödediğimiz faturanın beklenen etkisini alamayacağız... Çünkü diğer ayak olan reel politik denge uygulanmıyor...
İşte o ayak YEREL SEÇİMDEN sonra uygulanacak. Yani reel politik-ortodoks politikalar..
Neden mi? Onu da izah edelim: TL’nin ve piyasanın yerine oturması için TL getirisinin nominalden reele dönmesi gerekiyor. Negatif faiz ve yüksek enflasyon ortamında hiçbir fiyatlandırma reel olamaz... Bugün konut fiyatları ve kira krizi dedikleri şey nerede ise tamamen negatif faiz politikasının sonucudur.
İktidar konut krizini bilerek ve planlayarak istedi... Keza bunun sonucu kiraların patlayacağını da çok iyi biliyordu. Hatta bu politikanın devamı halinde bu sorunun daha da derinleşeceğini de çok çok iyi biliyorlar.
Kısaca her şey biliniyor, planlanıyor ve iktidar tarafından uygulanıyor.
Yerel seçimden sonra ne olacak?
Peşinen söyleyeyim: Zamları o kadar konuşmayacağız... Yerel seçimlerden sonra son zamlar yapılacak ama devamında zamlar ve vergi artışları öyle olmayacak...
Çünkü gerek kalmayacak.
Millet zamlara şükredecek noktaya yerel seçimlerden sonra gelecek. Reel politikaya tam geçiş olmak zorunda ve olduğunda da işte o zaman enflasyon hızla düşmeye başlayacak. Hatta cari dengede de çok ciddi iyileşmeler olacak.. Ama yaklaşık 3-4 milyon kişi de işini kaybedecek...
2019 yılındaki senaryonun bir benzeri ama daha sertini yaşayacağız... O dönemde 2 milyon 252 bin lise ve lise altı eğitimli işini kaybetmişti... Şimdi bu sayı 3-4 milyon civarına ulaşabilir.
Sorarım size... İşi ve geliri olan biri zamlara tepki duyabilir... Ama işini ve gelirini kaybeden birinin fiyat düşüşlerine tepkisi ne olabilir?
İşte o dönem yerel seçimlerden sonra...
YA MUHALEFET OLSAYDI
Tekrar edelim.. Bu yazdıklarımın tamamını seçimlerden önce defalarca yazdım ve defalarca ekranlardan anlattım. Hepsi arşivlerde...
Seçimlerde iktidar değişseydi ne olurdu?
Muhalefetin ekonomi kadroları parti liderlerinin çok çok ötesinde bir güce ve bilgi birikimine sahiplerdi. Ve çok iyi uyumlu çalışıyorlardı.
İktidarın kaybettiği GÜVEN muhalefet için hiç sorun değildi. Kadroların gücü çok yüksekti ve güveni çok yüksek olacaktı. (Şu an iktidarın politik maliyetinin yüksekliği kaybettiği güvenden dolayıdır. Politikaları ana hatları ile doğrudur ama güven kaybı maliyeti kat be kat artırıyor)
Muhalefetin uygulayacağı politika kesinlikle bir maliyet içerecekti. Ama güven ve her adımın bütüncül olması nedeniyle maliyet çok ama çok sınırlı kalacaktı. (Bütüncül politika hem adalet hem eğitim hem de ekonomi gibi)
Mesela sıkıntı dönemi süresi için şu an iktidar hakkında en az 2 yıl civarı diyoruz ama muhalefet olsaydı bu süre en fazla 4-6 ay sürebilirdi. Veya işsiz sayısı açısından iktidar için 3-4 milyon dediğimiz sayı muhalefet için 300-600 bin arasında kalırdı.
Hem maliyet kısa sürerdi hem de oranı çok düşük kalırdı. (Burada Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ortak Politikalar” metni dışında verdiği popülist vaatlerin uygulanmayacağı varsayımını da kullanıyoruz)
Kısaca artık muhalefet olsaydı ne olurdu kısmını tartışmanın da hükmü yok. O tren çoktan kaçtı... Herkes maliyeti hesaplasın ve faturasını ödesin. Hatta zamlara bile şükredeceğimiz dönem geldiğinde de kimse işsizlikten yakınmasın. Bunu biz istedik... Yüzde 52 ile işsizliği, yoksulluğu ve fakirliği biz tercih ettik.
Bilerek ve isteyerek oy verdik. Ve de vereceğiz...
NOT: Türkiye’nin ekonomide gerçek sorunları keşke zam-enflasyon gibi şeyler olsa... Asıl sorunumuz YAPISAL YIKIMDIR ve uzun vadede bize çok daha büyük acılar yükleyecek... Arşiv yazılarımdan bakabilirsiniz. Ağlayın ama acı acı ağlayın... Çok ama çok karanlık.