Borç batağı...

Haber Tarihi: 27.06.2022


Geçen hafta açıklanan verilere göre Merkezi Yönetim Borç Stoku Mayıs 2022 itibari ile 3 trilyon 364 milyar liraya ulaşmış.

Mayıs 2018’de muhteşem Başkanlık Sistemi gelmeden bu borçların tutarı 959 milyar 048 milyon liraydı.

Muhteşem Başkanlık Sistemi ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin borç stoku 3,5 katlık artış yaşamış.

***

2003 yılı sonunda AK Parti ilk yılını tamamladığında kamu borçları 283 milyar liraydı. İki kez revize edilerek kağıt üzerinde artırılan GSYH sayesinde kamu borçlarının gelire oranı %60’larda kaldı.

2017 yılında kamu borç oranı %28’e düşerek en alt seviyeye inmişti. Başkanlık Sistemi ile kamu borç oranı yaklaşık 10 puanlık artışla artık gelirin %37,2’sine geldi.

Diyeceksiniz ki, AK Parti hâlâ kamu borç oranını eski seviyelerin altında tutuyor. Bakın daha 2003 yılında %60 kamu borç oranı vardı.

Haklısınız... Ama durun..

1-Kamu borç oranı henüz yeni artmaya başladı. Artık ciddi bir tasarruf programı uygulanmazsa katlamalı bir borç sarmalına gireceğiz. Nitekim kamu borç yükünün faiz gideri bütçenin de içinden çıkılmaz noktaya getirecek. Uzun yıllar yılda 50 milyar lira olan faiz gideri şimdilerde bütçeye 400 milyar liraya mal oluyor.

2-Şimdi asıl noktaya değinelim: Borç yükü olarak çoğu zaman kamu borçları ele alınıyor. Mesela 2003 yılında kamu borç yükü yüksekti ama özel sektörün borç yükü nerede ise yok denecek seviyedeydi.

Oysa AK Parti dönemi asıl borç yükü özel sektör üzerine yıkıldı ve borç oranı %14 seviyelerinden %73’lere yükseldi.

Dikkat edecek olursanız kamu borç oranı düşerken özel sektör borç oranı hızla artışa geçti. Toplam borç oranı açısından baktığımızda 2007 yılının dip seviye olduğu ve sonraki yıllarda toplam borç yükünün hızla artmaya başladığı anlaşılıyor.

Son yıllarda ise hem özel sektör hem de kamu sektörü borç yükü arttığından toplam borç oranı 2020 yılında yüzde 100 seviyesini aşmış oldu. 2022 yılı ilk çeyrek sonuçlarına göre ülkemizin toplam borç yükü %110 seviyesin ulaşarak en yüksek seviyeye çıkış yaşadı.

GELİRSİZ BORÇLANMA

Aslında tıpkı KÖİ projelerinde olduğu gibi peşin hükümlü olmamak gerekir. Mesela her borçlanma zararlı değildir.

Siz bir yatırıma gidiyorsanız ve özellikle de verimli bir yatırımsa bunu borçlanma ile yapabilirsiniz.

Ama ülkemize nedense bu talihi bir türlü yakalayamıyor. Uzun yıllar itibari ile baktığınızda zaten borç artışının gelir artışının çok üzerinde olması bizim verimsiz bir borçlanmaya gittiğimizi gösteriyor.

Gelir yaratmayan borçlanma belki de en tehlikeli borçlanma olsa gerek.

Özellikle kamunun gelirden aldığı payı artırması ve buna ek olarak borçlanmasını da artırması ülke ekonomisi açısından uzun yılların en tehlikeli yapısal sorunudur.

Bugün kamu ne veriyor da ne istiyor diye soracağımız en temel sorusu açıkta kalıyor. Hazine garantili müteahhitlere ödemeleri borçlanma yoluyla yapmak en talihsiz bir politika olsa gerek.

Gençlerin geleceğini verimsiz ve gereksiz KÖİ projeleri ile satarken, aynı zamanda borçlanma yolu ile de bir kez daha satmış oluyoruz.

Ülkemiz bir borç batağına çekiliyor. Hatta borcun içinde boğulmak üzereyiz. Ama tehlikenin hâlâ farkında değiliz.

Bütün çözüm paketlerini kredi olarak açıklayan bir yönetiminin aynı zamanda faize karşı olduğunu söylemesi de bir tezatlığın başka ifadesidir.

2007 yılında değişmesi gereken ekonomik modelin ısrarla sürdürülmesi ve üzerine bir de Türk Tipi Başkanlık Sistemi gelince artık içinden çıkılmaz noktaya gelmiş olduk.

***

Lütfen fatura ödemeye hazır olalım. Bugün ödediğimiz fatura bile gün geçtikçe kabarmakta ve giderek daha büyük faturalar ödemek zorunda kalacağımız anlaşılmaktadır.

Ülkemiz borç batağında adeta hızla dibe doğru batmaktadır ve bu hem kamu hem de özel sektör olarak çifte batışı göstermektedir.

Umarım ders alırız ve çözümü buna göre planlarız.









İBRAHİM KAHVECİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları