Dolara değil evladınızın geleceğine bakın

Haber Tarihi: 28.02.2024

Durum çok ama çok ciddi. Fecaat ötesi bir yıkım yaşıyoruz. İçten içe yıkım bu.

Şimdi herkesin merakı şu: Seçimden sonra dolar yükselir mi? Ekonomi kamuoyundaki ise konumuz şu: “Bu şartlarda enflasyon düşer mi?”

Ne enflasyon, ne dolar, ne de diğer finansal dengeler; bütün bunlar benim için ikincil derece konular. Veya şöyle ifade edeyim: Güvenilir ve aklı başında bir yönetim geldiğinde biz bu sorunları 1-2 yıl içinde çok rahat çözebiliriz.

Bizim asıl meselemiz daha derin daha yapısal konular. Mesela;

Türkiye’de teknoloji durdu

Türkiye’de eğitim ve bilim bitti

Türkiye’de değerli üretim kalmadı

Türkiye’de refah üretilmiyor

Türkiye’de nüfus bile üretilmiyor.

ESER SİYASETİ YALANI

Bakınız, herkes doların geleceğini soruyor ama kimse evladının geleceğini sormuyor.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez babalar evlatlarından daha refah içinde. Çünkü evlatlarımıza yıkım içinde bir Türkiye bırakıyoruz.

Ama bu yıkımı o kadar güzel o kadar muhteşem gizliyoruz ki. Bunun en bariz örneği “eser siyaseti denilen yalanlar zinciridir”

Rahmetli Özal, bu ülkede topladığı her bir 100 liranın yaklaşık olarak 20 lirasını kamu yatırımına dönüştürmüş: O zamanki tabir ile yol-su-elektrik işleri yapmış. Kamu yatırım oranı 90’lı yıllarda bile çift hanede seyretmiş. Ne zaman ki AK Parti gelmiş, ilk işleri kamu yatırımlarını düşürmek olmuş.

Bakınız, 2024 yılı programına göre vergi gelirleri GSYH’ya oranla yüzde 1,24 artırılacak. Bunun anlamı şu: Türk Halkı gelirine oranla 510 milyar lira daha fazladan vergi ödeyecek.

Oysa kamu yatırım oranı 10,26’dan 8,62’ye düşecek. Bunun anlamı da şu: 2023 yılına oranla kamu yatırımı 1 trilyon 320 milyar lira yerine 1 trilyon 108 milyar lira olacak.

Özal döneminde yüzde 20’lerde seyreden kamu yatırım oranı AK Parti ile geçen 22 yılda ortalama %9,46’ya düştü. Ama meydanlarda, ekranlarda eser siyaseti söyleminden geçilmiyor.

Bunu nasıl başarıyorlar derseniz hemen söyleyeyim: Ülkenin zaruri yatırımları yerine şov yatırımları yapılarak.

Yani evlatlarımızın geleceğini, ülkemizin geleceğini aydınlatacak yatırımlar yerine evlatlarımızın geleceğini karartacak yatırımlar yapılıyor. KÖİ yatırımları buna çok önemli örnek teşkil ediyor.

***

Türkiye’de liyakat gitti, adalet bitti, eğitim çöktü.

Bunlar bizi yapısal yıkıma taşıyor.

Mühendisin 25 bin lira maaş aldığı yerde işçi 35 bin lira alıyorsa bu demektir ki herkes mühendis oluyor ama geriden işçi gelmiyor. Dengeli eğitimin bittiği yerde zaten teknolojide artmıyor.

“Değer” derseniz en basit izahı ihracatçıların söyleminde: “İhracat için kur artmalı” diyorlar ya; aslında bu söz Türkiye’nin ucuz kur ve ucuz işçilikle ayakta durabildiğinin yansıması.

Üniversiteleri vasıfsız ve kalitesiz işsizler kampı olarak kullanıyoruz. Eskiden çok rahat iş bulan kaliteli eğitim nerede ise tamamen bitirildi. Boğaziçi Üniversitesi buna çok iyi örnek.

Değersiz üretim ücretleri de artırmıyor. Çalışanın da kazanmadığı bir ülke olduk. Ama asıl önemlisi liyakat ve hakkedenin değil, torpil ve kayırmacılığın kriter olması. Bu nedenle ülkeden kaçan kaçana… Kalitesiz bir geride kalanlar toplumu oluşuyor. İyilerin gittiği bir ülke oluşuyor.

Doların geleceğine değil, evladının geleceğine bakması gereken toplum, maalesef bu yıkımı kabullendi. Veya görmedi-göremiyor. Çünkü kendilerine her gün dindar görünümlü AK Parti dini; milliyetçi görünümlü MHP ise milliyetçiliği satıyor.

Ülkemiz aslında içten içe yıkılıyor ve bunun dış yansımaları çok net şekilde ortada olmasına rağmen kimse yapısal yıkımı görmek-göstermek istemiyor.

En bariz örnek dış politikada: Askerlerimizi katleden Putin’in kapısında biz bekliyoruz; 15 Temmuz’un finansörü dediğimiz BAE ile kol kolayız. Milli egemenlik hakkımız dediğimiz yargılamayı S. Arabistan’a verdik. Onlar diledi diye SİSİ’nin kapısına gittik. Keza Miçotakis’e de biz gittik.

Oyun kurucu değil oyunda piyon durumuna geldik. Nerede bağımsız ve güçlü Türkiye?

Ne demişti Erdoğan: “Borç alan emir alır”.

Eski Erdoğan ne güzel tanımlıyordu olayları. Bir zamanlar “TL’nin değeri ülkenin değerini gösteriyor” diyordu. Lakin hepsi eskidendi… Mazide bir Erdoğan vardı ama şimdiki Erdoğan’ın tam zıttı ve söylemdeki biriydi.

İşin özeti şu: Türkiye yapısal bir yıkım içerisinde hızla ilerliyor. Ne nüfus geliyor ne de vasıflı bir gençlik. İşçi arıyoruz diyenlerin ülkesinde 2,5 milyon genç neden işsiz dersiniz?

Daha bunlar bir şey mi? Asıl felaket önümüzdeki yıllarda gelecek. Asıl felaketi evlatlarımız çekecek. Kendi ülkelerinde bile azınlığa düşecekler belki de… Fakir, yoksul ve yaşlı bir ülkeyi onlara bırakıyoruz.

Bir insan evladına bu kadar zulmeder mi? Derseniz örnek olarak Türkiye’yi gösterebilirsiniz.

Geçmiş olsun Türkiye.








İBRAHİM KAHVECİ İsimli Yazarın Diğer Yazıları