"Milli birlik ve beraberlik" meselesi
Gelmiş geçmiş bütün yönetimler, tıpkı bugünküler gibi, beceriksizlikleri ve başarısızlıkları apaçık ortaya çıktığında aynı şeye ihtiyaç duydular: Birlik ve beraberlik! "Milli birlik ve beraberlik" önerisi, "beni bu olanlar yüzünden eleştirmeyin" demenin Türkçede başka türlü bir ifade biçimi oldu
Haber Tarihi: 08.02.2023
On beş milyon yurttaşımızın yaşadığı bölgeyi etkileyen depremin ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ülke ve millet olarak birlik ve beraberlik içinde inşallah bu felaket günlerini de geride bırakacağız. Gün 85 milyon tek yürek tek bilek olma günüdür" dedi.
İktidardaki ittifakın küçük ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de "gün, sen – ben ayrımıyla, yersiz polemiklerle vakit kaybedecek bir gün değildir. Gün her şeyden ve hepsinden önemlisi; bir olmak, beraber olma günüdür" diye konuştu.
Böyle günlerden sonra ülkeyi yönetenlerin "milli birlik ve beraberlik" nutukları atmasına alışkınım.
Oysa Cumhurbaşkanı, "milli beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuzu" söylemesinden sadece iki gün önce "bunlara öyle bir çakalım ki bir daha bellerini doğrultamasınlar" diyordu.
O gün öyle söylüyordu, çünkü kendini güçlü hissediyordu.
Bugün milli birlik ve beraberlik içinde olmamız gerektiğini söylüyor, çünkü bu işi yönetemediğinin farkında.
Bu yeni ve AKP liderine özgü bir durum değil.
Hatta diyebilirim ki yarım yüzyıla ulaşmasına sadece 2 yıl kalan gazetecilik hayatımda en çok tanık olduğum durum tam olarak budur.
Gelmiş geçmiş bütün yönetimler, tıpkı bugünküler gibi, beceriksizlikleri ve başarısızlıkları apaçık ortaya çıktığında aynı şeye ihtiyaç duydular: Birlik ve beraberlik!
"Milli birlik ve beraberlik" önerisi, "beni bu olanlar yüzünden eleştirmeyin" demenin Türkçede başka türlü bir ifade biçimi oldu.
Elazığ'daki depremin ardından sosyal medyada "20 yıldır bu iktidar deprem için ne yaptı" diye soranlara, Cumhurbaşkanı bir başka soruyla yanıt vermişti:
"Depremi durdurma şansımız var mı?"
Bu sorunun çoktan seçmeli bir yanıtı yok tabii.
Depremi kim durdurabilir ki?
O zaman da şöyle düşünmemiz gerekiyor: Depremi durduramayacağımıza göre bugünkü yönetimi kim sorumlu tutabilir?
Dün de benzeri bir gerekçeye sığındı:
"Uzmanlar iki depremi dünyada örneği olmayan yer hareketleri olarak tarif ediyor."
Dünyada örneği olmayan bir deprem felaketiyle karşılaştığımıza göre Erdoğan yönetimini eleştirmememiz de gerekiyor.
Eleştirirseniz "yalan haberler ve çarpıtmalarla insanımızı birbirine düşürmeye niyetlenenler"den birisi olabilirsiniz ki onlara da sopayı sallamayı ihmal etmiyor:
"Günü geldiğinde şu anda tuttuğumuz defteri de açacağız. Savcılarımız bu tür insanlık dışı yöntemlerle sosyal kaos çıkarmaya tevessül edenleri belirliyor."
Hayatta olup biten her şey siyasetle ilgilidir.
Çünkü yaşadığımız gerçeği politika kurar.
Depremi önleyemeyiz ama depremde binaların yıkılmasını, insanların ölmesini önleyebiliriz.
Depremi önleyemeyiz ama depremin ardından yıkılan binalardan insanları kurtarabilir, kurtulanlara bir sıcak tas çorba verebilir, bir çadırın altında yağmurdan, kardan, soğuktan korunmalarını sağlayabiliriz.
En azından eski Türkiye'de böyle oluyordu.
Bu siyasetin, siyasetçinin işidir, iktidarda olanın görevidir.
Erdoğan ile bu konuda laf yarıştırmak içimden gelmiyor.
Binlerce insan yıkılan binaların altında kaldı, yakınları gözümüzün önünde "yardım gönderin" diye çırpındı.
Yurtdışından gelen yardım ekipleri, hayat kurtarmak için en önemli saatlerini havaalanlarında saatlerce uçak bekleyerek kaybetti.
Karla mücadele ihmal edildiği için kapanan yollarda kalan yardım konvoylarının haddi hesabı yoktu.
İnsan gücüne "milli birlik ve beraberlikten" daha çok ihtiyaç hissedildiği anlarda askerler kışlalarında oturuyorlardı.
"Milli birliğe" zarar vermeyeyim diye bugünlük burada kesiyorum.
MEHMET Y. YILMAZ İsimli Yazarın Diğer Yazıları
- Demokrasiye uzak, diktatörlüğe yakın
- “AKP’li kafası” nasıl çalışıyor?
- Cumhurbaşkanı'na hakaret suçu: Bir millet çıldırıyor!
- Yasakçı cibilliyetin açmazı
- Atalay'ın yeri TBMM, hapishane değil
- Darbe girişimini engellemek mümkündü
- Önce demokrat olmayı denemeye ne dersiniz?
- Seçim sonuçlarının anlattığı
- Hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler oldu!
- Partisinden üm2041ini kesmiş bir genel başkan
- Türkiye'yi yönetenler "sorumsuz" mudur?
- Vicdan, gerektiğinde vazgeçebileceğiniz bir lüks müdür?
- Cumhurbaşkanı'nın oğlu Anayasal düzene karşı
- AKP, aynı delikten sokulmaya doyamamış!
- Dış politikada
- Ceza tehd1925i varsa basın özgür değildir
- Hâkim Bey'de utanma duygusu olmayınca!
- Cumhurbaşkanı’na sağlıklı yaşam önerim
- Nursemalar kimden korkmalı?
- Ş1777detin arkasındaki sinsi plan
- Kadınlar, Erdoğan’ı terk edecek mi?
- Cumhurbaşkanı, sorumluluğunu kabul etti
- Beceriksiz ve başarısız yönetimin siyasi sorumlusu
- Demokrasinin karanlık yılları!
- Bakan şantaj dosyaları mı biriktiriyor?
- Rüşvetin belgesine yayın yasağı
- 20 yıl sonra hazırlıklara başlamış
- Soylu, nefret suçu işliyor
- Mahkemede şaşmak bu mu acaba?
- Raporu neden yok ettikleri belli
- Akar ve F1518an'a "darbe girişimi" soruları
- Bu "kuruntu" c1489diye alınmalı
- Terör, suikast ve sabotaj anonim şirketi
- Erdoğan rejimi "tek tip" haber peşinde!
- Domates, patates ile darbe yapmak!
- Ödediğimiz vergiler kazık olarak geri dönüyor
- Otoriter rejimler herkes için tehdit
- Erdoğan, Bay Kemal’i sevmemekte çok haklı
- Kolayca “ahlaksız” olabilecek bir toplum muyuz?
- Erdoğan az gitti, uz gitti, arpa boyu yol gitti
- Terörle mücadele teftiş kurullarının görevi mi?
- Cumhurbaşkanı nerede durabilir?
- Rakamların efendisi!
- Hasta “ne yerse yesin” Aktifnda
- Anladığı şey “hatası” değil, kaybetme ihtimali
- Erdoğan’ın harikalar diyarı!
- Başkomutan, yel değirmenlerine karşı
- Mübarek Cuma soruları – 4
- Toplumsal dayanışmadan ödü kopuyor
- Ensar sandık, köle tüccarı çıktılar!
- Cumhurbaşkanı çocuk kandırdığını sanıyor
- Bu "devlet çetesinin" adını koyalım
- Yeni Türkiye'nin kanalizasyonu patladı
- Beceriksizliğin zirvesindeler: Aşı da bitti!
- Demokrasinin başına damat düştü!
- "Katılımcı demokrasi" diye bir şey duydunuz mu?
- Gülün adı, gül olmasaydı da mis gibi kokardı
- Bay Yüzde 10'un ağzının suyu akardı
- O kumpasın merkezinde AKP vardı
- Milletin vekili, milletin ordusu, milletin iradesi
- Boş m905e gurultusu, nutuk gürültüsünü bastırır
- Biz unutsak da Tarih unutmaz hakim bey
- 70 maddelik kanunda 191 değişiklik
- Benim oğlum bina okur
- Şirketin hayırlısı, böyle olur işte!
- Artık yeni şeyler söylemek lazım
- Kamu kesiminde "kadının adı yok"
- "Alaturka" tartışma adabı!
- "Örgüt, kanuni düzenlemeleri siyasi otoriteye yaptırabilmiştir"
- Kötülüğün sıradanlaşması
- Bu üslup kabak tadı verdi
- Fakirlik ikt670ardan, ikt670ar fakirlikten çıkar!
- Muhalefete "virüs" demek, hayra alamet değil
- "AKP zihniyeti" payını almadan bırakmaz
- Türk olmak kolay değil tabii!
- Damat, hayaller diyarında!
- Süleyman Soylu’nun "guguk" devleti
- Faşizmin ayak sesleri!
- Hatayı görmek için 33 şehit gerekmiyordu
- Mezarlıktan geçerken ıslık çalan AKP’liler
- Ölmeyi göze almış ama
- Suçluların telaşı böyle oluyor demek ki
- Rejim, sona yaklaştıkça sertleşiyor
- AKP’yi bu havalar mahvedecek
- Diyanet, devletin temel kurumu oldu
- "AKP zihniyeti" sayı saymayı bilmiyor mu?
- AKP Tarihinin karanlık noktaları
- Bu tür işler durduk yerde olmaz!
- Bir özne olarak "ulan"
- Komisyonu öde, erken emekliliği kap
- Utanma duygusu olmayanın adına utanmak!
- "Baba - oğul sistemi" galiba en iyisi
- Erdoğan’ın “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçu
- Gözleri asla doymuyor
- Sorunun çözüleceği yer Suriye değil, Türkiye
- Dürrizade’nin ruhu Diyanet’te hortladı
- Saray’a para var ama yangın uçağına yok
- Millet iradesine '374ari' darbe!
- Kıyı Kanunu: Kaç paran var?