Kamu kesiminde "kadının adı yok"

Özlem Hanım, AKP iktidarında kamu kesiminde kadın çalışan / kadın yönetici sayılarındaki gelişmeyi yıl yıl açıklamayı düşünür mü acaba?

Haber Tarihi: 29.06.2020

AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’e bir ev ödevi vermek istiyorum.

Çünkü bu ödevi yerine getirirse, muarızlarını kolayca alt edebilir. Tabii bir risk de içermiyor değil, onu da yazının sonunda söyleyeceğim.

Özlem Hanım, belki hatırlamayacaktır ama AKP iktidara geldikten hemen sonra kamu kesiminde yönetici görevinde bulunan kadınların sayısında ciddi bir azalma oldu.

Bu partinin iktidarda olduğu süre içinde nüfus arttı, kamuda istihdam arttı ancak kamuda kadın yönetici sayısında buna paralel bir artış da meydana gelmedi.

Bunun nedenini bu partinin ideolojisinde ve kadına yaklaşımında aramalıyız.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ne demişti:

"Fıtratları farklı olan kadın ile erkek eşit tutulamaz. Kadın kadına ve erkek erkeğe eşitlik doğrudur. Kadınların ihtiyacı olan, eşitlikten ziyade eş değer olabilmektir." (24 Kasım 2014)

Erdoğan aynı gün şunu da söylemişti:

"Kadınları, erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsınız, komünist rejimlerde geçmişte olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği, çalışsın. Olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına ters düşer."

Devletin başındaki böyle konuşunca geri kalanlarının neler yapabileceklerini tahmin etmek zor değil.

Devlet Personel Başkanlığı’nın 2017 verilerine göre, kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen personelin yüzde 37.14’ü kadın, yüzde 62.86’sı erkek.

Böyle bir tabloda ne beklemeniz gerekir: Kamuda yönetici pozisyonlardaki dağılım da en azından buna yakın olmalı, değil mi?

Hayır, öyle değil. Özlem Hanım üzülür mü buna bilmiyorum ama kamu kesiminde yönetici kadının adı yok!

Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 89.11’i erkek, yüzde 10.89’u kadın.

Kamu kuruluşları ve bakanlıklarda 2017 Eylül ayı itibariyle itibariyle 1 kadın müsteşar yardımcısı, 6 genel müdür, 34 (Yüzde 9.66) genel müdür yardımcısı, 369 (yüzde 13.55) daire başkanı görev yapıyordu.

241 büyükelçiden 44’ü, 76 başkonsolostan 10’u kadındı.

İçişleri Bakanlığı'nda ise 1698 mülki idare amiri içerisinde 2 kadın vali vardı. Bu yazıyı yazarken baktım halen 2 kadın vali var.

Dediğim gibi bunlar benim ulaşabildiğim 2017 Eylül rakamları.

Devlet Personel Başkanlığı, başkanlık sistemine geçiş ile birlikte kapatıldı. Çalışma Bakanlığı’nın verilerine ulaşmayı da ben başaramadım.

Özlem Hanım, AKP iktidarında kamu kesiminde kadın çalışan / kadın yönetici sayılarındaki gelişmeyi yıl yıl açıklamayı düşünür mü acaba?

Boş gevezelikler yerine rakamları konuşturmak daha doğru olur.

Kamudaki "erkek sekreter" sayısındaki artış meselesine girmeye zaten gerek yok bence.

O daha çok, kadınlarla iletişim kurmakta zorlanıyor olmaları ile ilgilidir diye düşünüyorum.

Kadınların, eşit işe eşit ücret, kadına yönelik şiddet, eşit temsil hakkı mücadelelerinde ise geldiğimiz nokta, dere tepe düz gidip, bir arpa boyu yol almamıza benziyor.

***************

Kimin kulağını çınlatacağımızı öğrendik

Artık kuşkuya yer kalmadı: Ekrem İmamoğlu korkusu, AKP’nin kılcal damarlarına kadar işlemiş.

Eğer bu korku olmasaydı, İstanbul’a yeni taksi plakaları tahsis edilmesi teklifi, Erdoğan yönetiminin tayin ettiği bürokratlar tarafından engellenmezdi.

Gerçekten çok ilginç bir durum: Bir tarafta 18 milyon İstanbullunun iyi hizmet talebi ve beklentisi, diğer tarafta sayıları 2 bini bulmayacak plaka ağalarının çıkarları.

Ve Erdoğan yönetiminin tavrı, sırf teklif İmamoğlu’ndan geldi diye plaka ağalarının yanında yer almak!

Allah akıl, fikir versin.

Demek ki bu kış, yağmurda yolcu almayan, gideceği mesafeyi beğenmeyen, müşterisine köpek muamelesi çeken, dokunmaya iğreneceğiniz kirli ve pasaklı taksilerle karşılaştığımızda, Erdoğan yönetiminin kulaklarını çınlatacağız!

UKOME üyesi AKP bürokratlarının verdikleri oy sayesinde hiç olmazsa bunu öğrenmiş olduk.

**************

Akar, o gecenin gündüzünü anlatmalı

15 Temmuz darbe girişiminin, FETÖ’cü askerler daha kışlalarından çıkmadan engellenmesi mümkün müydü, değil miydi?

Birçok komutana göre mümkündü.

Eğer, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ile kafa kafaya verip, kara havacılıktan gelen ihbarı yanlış değerlendirmemiş olsalardı, belki engellenebilirdi.

Tarihi geri sarıp, "öyle olmasaydı, böyle olmazdı" demenin çok bir anlamı yoktur.

Ancak bu darbe kalkışmasında, sorumlular arasında bir sıralama yapmak da herhalde kamuoyunun hakkı olmalıdır.

Yedek subay okulunda bize şöyle öğretmişlerdi: Komutan, birliğinin yaptıklarından ve yapamadıklarından sorumludur!

Emekli askeri hakim albay Ahmet Zeki Üçok’un aklında da belli ki bu kural kalmış.

Ancak sanıyorum artık bu kural geçerli değil.

Çünkü Üçok, "dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve komuta kademesini 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tutan sözleri nedeniyle yargılandığı davada 6 ay 7 gün hapse mahkûm oldu.

Bu düşünce özgürlüğüne karşı alınmış bir karardır.

Ortada bir darbe girişimi var. Bu nedenle şehit düşen, kalıcı sakatlıklarla malul olan gaziler var. Mağdur olan çok büyük bir kitle var.

Bunun nedenleri sorgulanamayacaksa, neyi sorgulayacağız?

Bütün bu tartışmaların temelinde, kara havacılıktan gelen ihbarın, Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı’nın birlikte yaptığı değerlendirmede "darbe girişimi ihbarı" olarak algılanmamış olması yatıyor.

Bunun nedenlerini açıklasa, bu sonuca nasıl vardıklarının zihni yol haritasını anlatsa, sorun biter.

Çıkıp, "Gece yarısı harekete geçecek üç helikopterle MİT Müsteşarı’nı kaçırıp, fidye isteyeceklerini düşünmüştük" de diyebilir mesela.









MEHMET Y. YILMAZ İsimli Yazarın Diğer Yazıları