7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla 340 dava açılmıştı. Evren'in askeri darbe döneminin Cumhurbaşkanı olduğunu hepimiz hatırlıyoruz sanırım.
Ardından gelen Turgut Özal döneminde açılan dava sayısı 207 idi.
Sayısız mizah dergisine karikatürleriyle kapak olduğunu, hatta o karikatürlerin imzalı kopyalarını alıp duvarına astığını da hatırlar mısınız?
Adli Sicil kayıtlarına bakılacak olursa "en sevilen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel" olmalı. Onun döneminde açılan dava sayısı, Adli sicil istatistiklerine ulaşabildiğimiz günden beri en düşük seviyede: 158 dava.
10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde 163 kişi aynı suçlamayla yargılandı.
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı döneminde sayı biraz artmıştı; 848 kişi yargılandı. Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk Cumhurbaşkanlığı döneminde bu sayı 6033'e fırladı. Aynı dönemde bu suçlamayla açılan soruşturma dosyası sayısı 20 bin 539 idi.
2022 itibarıyla açılan davalardaki sanık sayısı 16 bin 753'e ulaşmıştı.
2001 yılında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamasıyla açılan davalarda mahkûmiyet sayısı sadece 4 iken, Erdoğan'ın ilk döneminde bu sayı 2099 mahkûmiyete çıkmıştı.
Söz konusu dönemde 20 bin 539 soruşturma başlatılıp, 6 bin 33 ceza davası açıldığını da hatırlayacak olursak her üç davadan birinde mahkûmiyete karar verildiği gerçeğine ulaşıyoruz.
Yani sizin anlayacağınız bu bir roman adı bile olabilir: Bir Millet Böyle Delirdi!
Peki ne oldu da Cumhurbaşkanı'na hakaret suçlamaları böyle arttı?
Türkler kozmik bir ışınımın etkisiyle çıldırıp, kendi Cumhurbaşkanlarına hakaret eder hale mi geldiler?
Ne oldu da Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, "dünyada en çok hakarete uğrayan devlet başkanı" ünvanını uzak ara elinde tutar hale geldi? Guinnes Rekorlar Kitabı'na girmek mi hedefleniyor?
Kuşkusuz ki çıldırmış değiliz. Bu ülkenin her vatandaşı Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duyar.
Sorun, Cumhurbaşkanı'nın o makamın gerektirdiği gibi davranmıyor olmasında.
Eskiden Cumhurbaşkanları tarafsız ve bağımsız olmak durumundaydılar.
Anayasa'ya göre devletin ve milletin birliğini temsil ediyordu. Sorumsuzdu, eylem ve işlemleri nedeniyle vatana ihanet dışında bir suçlamaya muhatap olamazdı.
Onun için de yasalar Cumhurbaşkanı'nı koruyordu, Cumhurbaşkanına hakaret, devletin ve milletin birliğine, manevi şahsiyetine hakaret olarak değerlendirilebiliyordu.
Şimdi Cumhurbaşkanı hem partili hem de icranın başı.
Partili olarak diğer siyasi parti liderlerinden ne farkı var? Yok.
Erdoğan ne zaman partisini temsil ediyor ne zaman Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil ediyor, bunu ayırt edebilmek artık çok zor.
Buna bir de karakter olarak eleştiriden hiç hazzetmediğini, eleştirileri kendisine yönelik hakaret gibi algılayabildiğini de ekleyelim.
Bağımsızlığını tamamen yitirmiş, Cumhurbaşkanı'nın ağzına bakar hale gelmiş yargıyı da hesaba katalım.
Bu davaların artış sebebi budur: Muhalif görüştekileri sindirmek, ceza tehdidi altında tutmak!
Cumhurbaşkanı, icranın başı olarak eleştiriye açık olmak durumunda olan bir kamu görevlisi.
Ve kamu görevlilerini gerektiğinde sert olarak eleştirmek, ifade özgürlüğünün bir parçası. Sadece ben demiyorum, bizzat kendi avukatı da böyle düşünüyor.
Bu eleştiri sınırlanıyorsa, ifade özgürlüğü sınırlanıyor demektir.
Üstelik AİHM, hakarete varan sert eleştiriyi bile normal buluyor, cezalandırılmamasını istiyor.
Çünkü bu konuda bir ceza tehdidi varsa, bu düşünce özgürlüğünü tehdit ediyor, düşüncenin açıklanmasını kısıtlıyor demektir.
Anayasa değişti ama ceza kanununun Cumhurbaşkanına hakaret ile ilgili hükümleri tarafsız – partisiz cumhurbaşkanı döneminden kalma.
Kanunun "hadi artık hakaret serbest" diye değiştirilmeyeceği bir gerçek.
Ancak bu suçun sınırlarının çok net olarak çizilmesi lazım ki savcılar, hâkimler yukarıdan esen rüzgarlara göre karar vermesinler.
Her eleştiriyi "hakaret" diye algılayıp ayağa fırlamak doğru değil, yakışmıyor.
Üstelik kendisi herkes için aklına ilk gelen sıfatı kullanmaktan da geri durmuyor.
Konuşmalarına bakınca ağzının bazen kolayca bozulduğunu görebiliyoruz.
Muhalefete söylediği sözlerin bazılarını ben bu köşede kendisi için kullansam başıma nelerin gelebileceğini tahmin edebilirsiniz.
Yıllar sonraya bırakacağı miras bu mu olacak: Türklerin en çok hakaret etmek istedikleri insan!
Dünyanın en çok hakaret edilen Cumhurbaşkanı!
"Kasımpaşa delikanlısına" bu durum yakışıyor mu?